Sevgili dostlar,
Ne İyi Parti’nin iktidar eliyle karıştırılması, ne Karabağ’da Türkiye’nin müzakere masasına oturtulmaması…
Ne Suudi Arabistan’da Türk mallarının yakılması, ne Bodrum’da Derin Devlet kutlaması…
Halkın derdi geçim… “Gebermek istiyorum” lafı, Denizlili esnafın, Vali’nin yüzüne attığı şamardı sanki… Aynı esnaf, daha sonra ArtıTV’ye, “Biz ekmeğin derdindeyiz” dedi: “Böyle fakir olduktan sonra, ha ölmüşüz ha kalmışız, ne anlamı var ki?”
Biliyorsunuz Denizli, büyük sermaye ile birlikte AKP’yi iktidara taşıyan “Anadolu Kaplanları”nın lider şehriydi. Özellikle dokuma sanayiindeki gücü ve ihracata dayalı ekonomisiyle, kişi başına düşen milli gelirde ilk 15 kent arasına girmişti.
Merak edip Denizli Ticaret Odası’nın 2019 raporuna baktım. Karşılaştığım manzara, esnafın isyanının nedenlerini olduğu kadar Anadolu ekonomisinin halini de ortaya koyuyor:
AKP iktidara geldikten sonraki üç yıl içinde büyük çıkış yakalayan Denizli ihracatı, 2009’da dibe vurduktan sonra geçen yıl, 2002’nin de gerisine düşmüş. Tabii ithalat da öyle… Alınan teşvik sayısı da… İnşaat yapı ruhsatı sayısı da… Dolayısıyla istihdam edilen işçi sayısı da…
2019, son 10 yılda kentte elektrik tüketiminin en çok azaldığı yıl olmuş. Kentin hemen her caddesi kiralık işyeri ilanlarıyla dolmuş. Düşünün bu, Corona krizinden önceki durum… Krizden sonra Pamukkale Üniversitesi’nin 52 bin öğrencisinin uzaktan eğitime geçmesi, esnafa son darbe olmuş.
Birçok kentte durum bu; hatta daha da kötü… Ancak bir dönemin örnek kentinde Anadolu Kaplanları’nın kâğıttan kaplana dönüşmesi, aslında esnafın öfkesinin gerekçesiyle birlikte, AKP’nin eriyişinin kanıtını da gösteriyor bize…
Birer parti memuru haline gelen valiler, bundan böyle teftişe çıkarken insanların eldiven ve maskelerinden önce, açlık ve öfkelerini kontrol etse iyi olur. Yoksa şahıslarının tavrı, şahıslarını daha da çok üzebilir.