Son zamanlarda bir hayli garip şeyler yaşanıyor bu ülkede.
Hatta o kadar arttı ki sözkonusu gariplikler, takip etmekte zorluk çekiyor insan.
Bununla birlikte;yaşadığımız gariplikler sanki gayet ”normalmiş” ve de yanlış değilmiş gibi topluma empoze edilmeye çalışılıyor.
Bir de bunun tam tersi var,”normal” ve doğru olan şeylerin de ”anormale” evrilmesi.
Sinsice yürütülen birtakım manipülasyonlar, can alıcı ve büyük bir tehlike olarak önümüzde durmaktadır bir bakıma.
Öyle ki bu ülkede birileri yürüttükleri manipülasyonlar sayesinde, normallikleri anormale-anormallikleri ise normale çevirmenin uğraşını veriyor.
Sözgelimi, geçtiğimiz günlerde bir talk show programında yaşanan hadiseyi,tam olarak anlamlandırabilmek olanaksızdır gerçekten.
Bir kadın öğretmen canlı yayına bağlanıyor ve hiçbir şekilde siyaset jargonuyla konuşmadan insani bir yakarışla bölgedeki durumun vehametini aktarıyordu.
Özetle Ayşe ögretmen, “Çocuklar ölmesin” demişti sadece.
Yani,Pkk ya da devlet çocukları öldürmesin demiyordu, hiçkimseyi işaret etmiyordu.
Konuşmasını siyasi tarafgirlikten ve demogojiden bilhassa uzak tutarak, sadece olayın insani yönüne dikkat çekme amacındaydı.
Ancak barış ve insanlık düşmanı kesimler ile Akp’nin havuz medyası, her zamanki gibi haysiyet cellatlığına soyunmaya kalkıştı.
Böyle insani ve masumane bir konuşmayı bile, terör propagandası olarak görmeyi tercih ettiler.
Sırf çocukların katiyetle öldürülmemesi gerektiğini ifade ettiği için, Ayşe öğretmeni hedef tahtasına oturttular.
Ayşe öğretmen, bütün insanlığın masum kabul ettiği çocuklar için bu tür bir konuşmayı yapınca ve çocuklar öldürülmesin deyince birileri fena halde rahatsız oluverdi.
Ayşe öğretmeni hain,terör propagandası yapan ve hatta Pkk’li ilan ettiler.
Herhalde dünyanın hiçbir yerinde böyle bir absürütlüğe rastlanılamaz.
Zira insani ve ”normal” olan bir konuşmayı, o kadar ”anormalize” etmek ve vatan hainliğine yormak;aşırı kötümserlikten başka birşey değildir aslında.
Çocuklar ölmesin diye haykıran birine terörist yaftasının vurulduğu başka bir ülke daha gösterilemez şu yeryüzünde.
Akp ve onun havuz medyası son derece insani, barışçıl ve de “normal”olan bir konuşmayı, vatana ihanet niteliğinde ve de “anormal” bir konuşmaymış gibi halka sunmayı yeğledi.
Zira normal(doğru) ile anormalin(yanlışın) birbirine karıştığı toplumdan zerre-i miskal kadar hayır çıkmaz ve o toplumun böyle bir vaziyette olması sadece iktidarların ömrünün uzamasını sağlar.
Yine bugünlerde akademisyenler, barış ve insanlık adına fikir-duygu birliğine vararak bildiriye imzala attıkları için, adeta toplumsal ve psikolojik linçe maruz kaldılar.
Güneş misali aydınlık olan insanları, birileri karanlık olmakla itham etti.
Hadi diyelim ki yanlış bir bildiriydi bu,imza verilmemesi gerekiyordu.
Lakin en fazla ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmeliydi ve bildirinin içeriğine katılmanın hangi makul gerekçelerle mümkün olamayacağı anlatılmalıydı.
Hatta içeriğe yönelik, çok sert eleştiriler dahi yapılabilirdi.
Yalnız bundan ötesine, düşünce özgürlüğüne saygı hasebiyle geçilmemeliydi.
Fakat haysiyet cellatları aynı mizansenle bu insanları da gayri ahlaki bir biçimde vatan haini, terörist ve bölücü ilan etmeye çalıştılar hemen.
Türkiye’nin müttefiklerinden Abd,bildirinin ifade özgürlüğü kapsamında ele alınması gerektiğini açıklamıştı.
Bildiriye katılmayan,aklı başında insanlardan da benzer şekilde bildirinin ifade özgürlüğü kapsamında olduğu belirtilerek,muhteva kısmıyla alakalı eleştiriler gelmişti.
Sonuçta ne oldu?
Akp ve havuz medyası, barış ve insanlık adına bildiriyi imzalayarak “normal” ve kanımca doğru bir iş yapmış olan akademisyenleri, büyük bir “anormallik” ve de yanlış yapmışlar gibi çok boyutlu lince tabi tuttular.
Bilhassa havuz medyası,toplumun algısını yönlendirmek için her türlü çirkefliğe başvurdu.
Barışa susamış akademisyenlerin bildirisine karşı çıkan ve kana susamış vampir edasıyla tehditler savuran çete lideri Sedat Peker’in açıklamaları ise, birileri nezdinde hiç de öyle ”anormal” olarak görülmedi ve hatta son derece ”normal” bir vatanseverlik söylemi olarak görüldü.
Sistemlice ve sinsice yürütülen manipülasyonlarla,toplum nezdinde akademisyenler şeytanlaştırılıdı ve Sedat Peker gibi çete liderleri de geçmişten bugüne kadar ideal bir şahsiyet olarak tanıtıldı.
Öte yandan tüm dünyada hırsızlık ve yolsuzluk yapmanın, adam öldürme ve katletmenin, yalan söyleme ve iftira atmanın haddinden fazla anormal(yanlış) vakalar olduğu kabul ediliyor olsa da; memlekette birileri tarafından mevzubahis anormallikler gayet normalleştirilerek halkın dikkatinden kaçırılıyor.
Keza bütün dünyada barışçıl olmanın, insani davranmanın ve de çocukların ölümüne sessiz kalmamanın en büyük erdem olduğu ve son derece normal (doğru) bir duruş olduğu kabul edilirken;ne yazık ki bizim memlekette ise anormalleştirilerek bunları yapmanın çok ağır bedelleri ve sonuçları olabiliyor.
Ve ne yazık ki daha bir sürü normal (doģru) ile anormalin(yanlışın) birbirine karıştırıldığı sayısız örnekler mevcuttur bizim ülkemizde .
Hani sıklıkla ve göğüslerini kabartarak dile getirdikleri bir retorik vardır ya:
Yeni Türkiye…
İşte Yeni Türkiye,gerçek ve tam manasıyla budur aslında.
Doğru ve normal olan ile anormal ve yanlış olanın kasıtlıca ve de insafsızca birbirine karıştırıldığı bir Türkiye…