72 yaşındaki Mücella Yapıcı, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nden BirGün Gazetesi’ne yolladığı yazıda, adını koymadan kendisine yapılan “işkence”yi yazdı. Yazıdan öğreniyoruz ki yaşı ve hastalıkları nedeniyle muayenelere götürülmeden önce elleri, can yakan keskin kelepçelerle kelepçeleniyormuş. İki hücreli daracık bir cezaevi aracına 14 kadın mahkûmla birlikte, silahlı jandarma erleri eşliğinde bindiriliyormuş. Hastanede beklerken kazara bacak bacak üstüne atsa, “indir o bacaklarını aşağı” diye azarlanıyor, göz muayenesini ya da diş tedavisini bile kelepçeli halde yapıyormuş. Bu süreçte yüzüne bile bakmayan doktorlarına yıllarca meslek odalarıyla birlikte uğruna mücadele ettiği meslek etiğini ve kelepçeli muayeneyi yasaklayan İstanbul protokolünü hatırlatıyormuş.
Silivri’de o daracık cezaevi aracına bindiğim, diş tedavisine gittiğim, muayene koşullarını deneyimlediğim için biliyorum: Hastaneye götürülürken veya muayenede hiç kelepçelenmedim. Demek ki mümkün; ama Gezicilerden hınç almak için eziyetin dozu artırılmış. O kadar ki, ömrünü haklar mücadelesine adamış, 72 yaşındaki bir tutsağa böyle muamele emri verilmiş.
Aynı iktidarın emrindeki Aile Sağlık Merkezi’nin Alaattin Çakıcı için verdiği rapordan bir bölüm hatırlatalım: “Kendisinin 16 tür hastalığı vardır. Haftada üç gün balık, iki kez ızgara köfte yemesi uygundur. Yemekler cezaevi yemekhanesinde pişirilmemeli, lokantadan cezaevine teslim edilmelidir. Kafein ihtiyacı için hastalıkları nedeniyle S. Marka kahveyi dünyanın değişik yerlerinde kullandığı için French press bardak ile içmesi uygundur.”
Türkiye’de insanı savunmakla insana kıymanın arasındaki bedel farkı bu kadar yüksek işte… Ama Gezi direnişinin hıncıyla ve korkusuyla bu emirleri veren yetkililerin, o kanunsuz emirleri uygulayan doktorların, jandarmaların bir gün devranın döneceğini, asıl o zaman korkmaları gerekeceğini iyi bilmesi lazım. Mücella Yapıcı ve siyasi tutsakların onurunu böyle zedeleyemezsiniz. Ama bir gün bu yaptığınız onursuzluğun bedelini ağır ödersiniz.