AKP’nin hazırladığı yasa teklifi basın özgürlüğüne yönelik saldırıların son örneği. İktidar şimdi de “Mış gibi içerik oluşturmak” gibi hukukta yeri olmayan bir ifade ile yine gazetecilerin üzerine yürüme hazırlığında.
Nurcan Bilge Gökdemir
Dezenformasyon Yasası, Etki Ajanlığı şimdi de veri sızıntısını önleme bahanesiyle yeni bir sansür düzenlemesi…
Medyanın büyük bölümünü kontrolü altına almasına karşın halkın haber alma hakkının gereğini yerine getirme görevini tüm baskılara karşın sürdüren sınırlı sayıdaki yayın organı ve gazeteciyi susturamayan iktidar onlara karşı da Türkiye tarihinde görülmemiş bir baskı rejimini kurumsallaştırmaya çalışıyor. Hukuk kuralları ayaklar altına alınarak uygulanan gözaltı ve tutuklamalar, tehditler, azarlar, işsiz bırakmaların yanısıra gazeteciler şiddetle de terbiye edilmeye çalışılıyor.
Var olan yasalar, sınırları akla hayale gelmeyecek ölçüde genişletilerek gazetecilerin susturulması için kullanılırken diğer yandan da TBMM’den birbiri ardına yeni yasal düzenlemeler çıkartılıyor. Parlamento muhabirleri teknik düzenleme olarak görülen yasa metinlerinin bile satır aralarına yazılan hükümleri ya da yazılmayarak bu yönde sonuç yaratabilen düzenlemeleri bulup ortaya çıkartabilmek için insanüstü bir çaba harcıyor.
Bunlardan biri de TBMM’de komisyon görüşmeleri tamamlanan Siber Güvenlik Yasa Teklifi oldu. Görünüşteki amacı yurttaşlarının tüm kimlik bilgilerinin ortalığa dökülmesini, 100-200 TL’ye satışa çıkartılmasını önlemek olan bu yasa teklifinin içinden de yine gazetecileri cezalandırmaya yarayacak düzenlemeler çıktı.
VERİ SIZINTISI YAPILMIŞ GİBİ
Daha önce Dezenformasyon Yasası ardından Etki Ajanlığı gibi düzenlemelerle gazetecileri, basın özgürlüğünü cezalandırmayı amaçlayan iktidar “Veri sızıntısı yapılmış gibi içerik oluşturma” suçunu yarattı. “Veri sızıntısı olmadığı halde veri sızıntısı yapılmış gibi algı oluşturma” suçunun tanımlandığı teklifte bu suçu işleyenlerin 2 ila 5 yıl arasında hapis cezası ile cezalandırılması istendi.
Teklif önceki gün TBMM Milli Savunma Komisyonu’nda görüşülerek kabul edildi. Muhalefet ve basın örgütlerinin yoğun tepki gösterdiği düzenlemede bazı değişiklikler yapıldı ama bu değişiklikler işin aslını değiştirmedi.
“Veri sızıntısı yapılmış gibi algı yaratma” suçu ile ilgili düzenleme “Veri sızıntısı olmadığı halde halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak ya da kurumları veya şahısları hedef almak amacıyla veri sızıntısı yapılmış gibi içerik oluşturanlara ve/veya bu içerikleri yayanlara” şeklinde değiştirildi.
“MIŞ GİBİ…” NE DEMEK
Gazeteci kökenli CHP Milletvekili Utku Çakırözer teklifin yakın takipçilerinden… Komisyonda yapılan değişikliğin iddia edildiğinin aksine ifade ve basın özgürlüğü ile kişisel verilerin gizliliği konusunda oluşabilecek tehditlerin önüne geçmediğini söylüyor.
Bizzat teklifi 6, 8 ve 16’ncı maddelerine ilişkin ifade ve basın özgürlüğü başta olmak üzere özel hayatın gizliliği ve kişisel verilerin korunması alanında ciddi sıkıntılar yaratabileceği kaygılarını dillendiren Çakırözer şunları söylüyor:
“Bu teklif TCK’ya ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ suçunun eklendiği sansür yasasından farksız. ‘Siber tehdit, siber olay, veri sızıntısı, algı operasyonu’ gibi muğlak ve yasal olarak belirsiz ifadelerle, tamamen keyfi uygulama ve yaptırımlara açık bir düzenleme ile karşı karşıyayız. “Halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak ya da kurumları veya şahısları hedef almak amacıyla ‘Mış gibi içerik oluşturmak’” diye bir suç tanımı olabilir mi? Kime göre, neye göre korku ve panik? ‘Mış gibi’ ne demek? Bunlar hep belirsiz ve muğlak. Ve bu belirsiz kriterlerle oluşturulan suçu işlediği ileri sürülecek kişilere 2 ile 5 yıl arası hapis cezası verilecek. Bu şekliyle kanunlaşırsa haber yapan gazetecilerin ya da sosyal medyada paylaşım yapan kişilerin kolaylıkla hedef alınmasına neden olacaktır. İfade ve basın özgürlüğüne yönelik sistematik bir tehdit var karşımızda.”
Basın özgürlüğüne yönelik tehdit oluşturmasının yanında kişisel verileri korumaya yönelik hazırlandığı iddia edilen bu yasa teklifinin bizzat kendisi kişisel veriler için de tehdit oluşturuyor. Teklif yasalaştıktan sonra yöneticileri ve çalışanları iktidar tarafından belirlenecek olan Siber Güvenlik Başkanlığı, gerçek ve tüzel tüm kişiler, sivil toplum, şirketler, belediyeler, üniversiteler, aklınıza gelebilecek tüm kişi ve kurumların tüm veri, bilgi ve log kayıtlarına sınırsız erişim, aktarım yetkisine sahip olacak. Üstelik bu denetime de tabi olmayacak. Başkanlığın elinde denetimsiz, sınırsız, keyfi kullanılabilecek büyük bir güç…
BİR BÜROKRATIN İFADESİ YETECEK
Teklifin bu haliyle yasalaşması durumunda olabilecekleri özetleyecek olursak daha önce de ortalığa saçılan verilerin önümüzdeki günlerde de ulaşılabilir olduğunu yazan bir gazeteci, sadece bir yetkili “Veri sızıntısı olmadı” derse cezalandırılabilecek.
AKP iktidarları döneminde temel hukuk kurullarından olan “yasal düzenlemelerin açık, anlaşılır, uygulanabilir ve öngörülebilir olması gerektiğinin” çoktan unutulduğunu hemen her gün her olayda bir kez daha görüyoruz. Bu son düzenleme ile de “Mış kuralı” getiriliyor. Verileri koruyor “muş” gibi yaparak basını özgürlüğünü, gazetecileri tehdit etmek ve cezalandırmak… 2022 yılında çıkan Sansür Yasası 4 bin 590 kişiyi soruşturma ile karşı karşıya bıraktı. Kesin olmayan rakamlara göre soruşturmaya uğrayan en az 56 gazeteciden 7’si tutuklandı. Ardından kabul edilen Etki Ajanlığı düzenlemesi basın özgürlüğüne karşı büyük bir tehdit oluşturdu. Bununla yetinmeyen iktidar, şimdi de “Mış” belirsizliği ile yeni bir sansür dalgası yaratacak.