Nisan 1, 2020 Gündem, Türkiye 0 comments
Türkiye’de koronavirsü salgını etkisini her geçen gün daha güçlü hissettiriyor. Hasta ve ölüm sayısı her geçen gün artıyor. Buna bağlı olarak da toplumda endişeyi de artırıyor. Bir yandan sağlığını düşünen yurttaş diğer taraftan da ekonomik olarak sıkıntı yaşamamak için uğraş veriyor. Kuşkusuz iki başlık için de yurttaşların yapabileceklerinin sınırı var. Tüm dünyada devletler bu reflekse hareket etti. Sağlık anlamında geç kalan ülkeler bile güçlü ekonomik paketler hazırlayarak ekonomik ve toplumsal yıkımın önüne geçmeye çalışıyor.
ERDOĞAN SADECE KONUŞTU
Türkiye’de durum tam tersi yaşandı. İki hafta önce Erdoğan’ın büyük gürültüyle açıkladığı destek paketinde sadece 100 milyar lira vardı. Üstelik neredeyse tamamı işverene gidecek bir paradan bahsediyoruz. Pazartesi akşamı yurttaş artık sıranın kendisine geldiğini düşünerek televizyonların başına geçti. Bu sefer ki daha büyük bir hayal kırklığı oldu. Bırakın devletten para almayı, hükümet banka numarası vererek yurttaştan para beklediğini açıkladı.
SADECE BEN TOPLARIM
Erdoğan’ın açıklamasına toplum sert tepki gösterdi. Milyonlarca kişi devletin görevini yapması gerektiğini söyleyerek bağış kampanyasına katılmayacaklarını açıkladı. Halk başta İstanbul, Ankara gibi belediyelerinin daha önce başlattığı kampanyalara yöneldi. Bu seferde İçişleri Bakanlığı genelgesi geldi. Bakanlık Belediyelerin bağış toplamasının izne tabi olduğunu söyleyerek genelge yayınladı. Ardından VakıfBank belediyelerinin bağış hesaplarını bloke ettiğini açıkladı. İstediği ilgiyi bulamayan hatta sert tepki gören iktidar çareyi yine baskı kurarak buldu.
HER TARAFI DÖKÜLÜYOR
Bugün iki sayfamızı pazartesi yapılan açıklamaya ve sonrasında gelen tepkilere ayırdık. Dünyada süreç nasıl ilerliyor örnekleriyle değerlendirdik. Vatandaşın cebine el uzatan hükümet neden kamu ihaleleriyle köşeyi dönen yandaş müteahhitte dokunmuyor, uçaklarından, otomobil filosundan, sarayından, milyonları akıttıkları dev projelerden vaz geçmiyor? Bu sorulara yanıt aradık.