1994’te Büyükşehir Belediyesi’nin başına geçtiğinden bu yana “yetki karmaşası” tartışmasını hiç dile getirmeyen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, TBMM İhtisas Komisyonları kentsel dönüşüm yetkisini büyükşehir belediyesine vermeye kalkınca sevincinden ne diyeceğini şaşırdı.
AKP’li İstanbul Milletvekilleri başta olmak üzere 15 vekilinin, meclis başkanlığına ilettikleri kanun teklifi, daha sonra eklenen CHP ve MHP teklifleri ile aynı şeyi amaçlıyordu: Kentsel dönüşüm alanlarını yeniden tanımlamak. Fakat, ne olduysa 2009‘un Aralık ayında Bayındırlık, İmar, Ulaştırma, Turizm Komisyonunda oldu.
İstanbul’da yaşanan sel felaketinin ardından Kadir Topbaş’ın “İstanbul’a özel kanun hazırlıyoruz” sözleri gelmişti. Buna uygun olan düzenleme bir anda komisyona bomba gibi düştü. Başkanlığını AKP’nin İstanbul milletvekili Nusret Bayraktar, başkan vekilliğini bir dönem Topbaş’ın yanında “ikinci başkanlık” yapmış İdris Güllüce’nin yaptığı Komisyon, ilçe belediyelerinin yetkilerinin kısıtlanması ve acil kamulaştırma önergelerini Belediye Kanunu’nun 73. maddesine ekleyiverdi.
CHP’li ve MHP’li vekillerin tekliflerini geri çekmeleri bir şey değiştirmedi. Meslek örgütleri ve ilçe belediyelerinden gelen tepkiler ise esas komisyon olan İçişleri Komisyonunda ifadelerin yumuşatılmasına yetecek kadar etkili olabilildi. Düzenlemenin yasalaşması halinde büyükşehir belediyelerinin nasıl yetkilerle donatılacağını iyi bilen Gökçek, birkaç gün önce “Büyükşehir Yönetimi Ulusal Kongresi”nde ilçe başkanlarını büyükşehir belediyelerinin ataması gerektiğini söyleyerek olmasını istediği yeni dönemi belirtmiş oldu.
2005’ten bu yana hızla artan kentsel dönüşüm projeleri iki şekilde gerçekleşiyordu. Bir kısmı tarihi alanlarda TOKİ üzerinden ve 5366 sayılı kanuna dayanılarak, diğerleri ise Belediye Kanunu’nun 73. maddesi kapsamında. Her ikisi de büyükşehir onayından geçmesine rağmen, büyükşehir ve ilçe belediyelerinin farklı partilerden oluştuğu durumlarda dönüşüm süreci yavaşlıyordu.
Yer yer meslek örgütlerinin ve mahalle sakinlerinin tepki ve taleplerini de biçimlendirebilen bu gerilim belediyelerin birbirini engellemesi ile birlikte yaşanıyordu. Kimi zaman ilçe belediyelerinin gerekli gördüğü işlere büyükşehir onay vermezken, kimi zaman da büyükşehir belediyeleri davalar, 1/1000’lik uygulama planların ve mülkiyetin el değiştirmesinin yavaşlatılması gibi engellerle karşılaşıyordu.
İstanbul Kartal, Ankara Dikmen vadisi projelerinde benzer engellerle karşılaşılmıştı. Kartal Belediyesi, belediyenin yapılacak projenin büyükşehir belediye meclisi gündemine önceden bilgi verilmeden getirilmesinden yakınarak Kartal merkez dönüşümüne destek olmayacağı açıklamıştı. Çankaya Belediyesi ise Dikmen vadisindeki kentsel dönüşüm projesinin 4. ve 5. etaplarına karşı dava açmış ve kazanmıştı.
Ancak ilçe belediyelerinin ve meslek odalarının engelleyici rolünü ortadan kaldırmak isteyen AKP, daha önce çıkarttığı ilçe belediyelerini terbiye etme yasasına, şimdi de ilçe belediyeleri, meslek örgütleri ve mahalle sakinlerinin etkisizleştirme düzenlemesini eklemek istedi. Yeni düzenlemede hem ilçe belediyeleri her ölçekte yetkisiz kılınıyor, hem de daha önce büyükşehir belediyelerinin kaybettiği davalar hükmünü yitiriyor.
Gökçek’i heyecana getiren düzenlemeyi gündeme getiren ve başkanlığını AKP’nin İstanbul milletvekillerinin yaptığı Bayındırlık Komisyonu raporu kanun teklifinin gerçek amacını tüm açıklığı ile ortaya koyuyor.
Komisyon, hazırladığı raporda “yargı denetimi bakımından işleyişi kolaylaştırmak” için bazı esaslar öngördüğünü belirtiyor. Buna göre “yatırım tamamlandıktan sonra yürütmeyi durdurma veya iptal kararı fiilen imkansız” olduğundan iki konunun maddelere işlenmesi gerektiği vurgulanıyor. Bu nedenle teklifte bir yandan büyükşehir belediyelerinin kentsel dönüşümde münhasır yetkili olmasının, diğer yandan da kamulaştırmanın aceleliği için büyükşehir belediye meclisinin yetkilendirilmesinin önerildiği belirtiliyor.
Büyükşehir belediyeleri, bankaların ve rant firmalarının 2001 krizinden sonra gayrimenkul projelerine hız vermesi üzerine toprak rantının küçük mülk sahiplerinden alınarak büyük sermayeye aktarılmasının aracı haline gelmişlerdi. Arsa fiyatlarının yükselmesi ile birlikte büyükşehir belediyeleri de bu şirketlerin rantını arttırmak için şehircilik ilkelerine uygun olmayan on binlerce imar planı değişikliğine imza attılar.
İmar planı değişikliklerini bütçe açıklarını kapatmak için de kullanan belediyeler, çok sayıda kamu arsasını da çetelere satmanın yollarını aradılar. Satış sözleşmesi yine yasal olarak feshedilmesi gerekirken, Suudi şeyhlerine “size satabiliriz” sözleri verdiler. Satılamayacağı açık olan cadde ve sokaklarda bile “gökkuşağı” adı verilen numunelik projeler üretirken, bir yandan da belediye iştirakleri kâr etsin diye otoyol viyadüklerinin altına, metro alt geçitlerine Beltur büfeleri yerleştirildi.
Büyük kentlerin sakinleri içme suyundan, orman alanlarından, afet ve depremlerle canlarından olurken, gayrimenkul şirketlerinin alışveriş merkezi, ofis, konut projeleri için metro çıkışları verildi, ana yolları genişletildi, yeni kavşaklar eklendi. Bu uygulamalar hiçbir kamu yararı olmamasına rağmen sürdürüldü. Büyükşehir belediyelerine karşı davalar kazanıldığında ise hep aynı şey söylendi: Telafisi mümkün değil.
Kentsel dönüşüm projelerinin en trajik olanları ise, ilçe belediyelerinin büyükşehir belediyeleri ile aynı partiden olduğu yerlerde, Ayazma ve Sulukule’de yaşandı. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen Ayazmalı aileler kurdukları çadırlarını bile yıkan AKP’li Küçükçekmece ilçe belediyesinin ev sözünü tutmasını bekliyor. Sulukulelinin yerlileri ise çoktan Kayabaşı’na sürüldüler ve kredi geri ödemelerini yapamaz durumdalar. Artık yüksek rant geliri olan yerlerini ise ilçe belediyesi aracılığı ile tarikatlar ve şeyhler ele geçirdi.
Son gelişme ise Ayvansaray’da Püsküllü Sokak üzerinde gerçekleşti. Belediye, kentsel dönüşümü hızlandırmak için belediye arsasında kimi yüzlerce yıl aynı evde oturan ailelere “işgal ettiğiniz yerlerin kirasını arttırıyorum, 15 gün içinde evlerinizi boşaltın.” tehditleri savurdu. Geçtiğimiz hafta ise bölgede 4 evin yıkmı gerçekleşti.
Kanun teklifinin ilgi çeken diğer bir maddesi ise ilçe belediyelerinin mülkleri ile ilgili. Teklif, ilçe belediyelerinin gelir kaynaklarından biri olan ruhsatlandırma ve kullanım izni verme uygulamasını doğrudan büyükşehir belediyelerine veriyor.
Büyükşehir belediyesi, kentin her yerinde 500 hektar’ı geçmemek koşuluyla kentsel dönüşüm alanı ilan edebiliyor. Bu alanlardaki tüm imar uygulamalarından büyükşehir belediyesi sorumlu oluyor. Bazı küçük ilçeler ancak 1000 hektardan oluştuğundan, 500 hektarlık birkaç kentsel dönüşüm projesi ilçe belediyelerinin imarla ilgili tüm haklarını elinden almaya yetiyor.
Fakat bu da yetmiyormuş gibi teklif ilçe belediyelerinin taşınmazlarında da kontrolü alıyor. Belirlenen sınırlar içerisinde ilçe belediyelerinin arsası bulunuyorsa, bu arsalar özel mülkiyet arsası olarak değerlendiriliyor. Geliri elinden aşınan ilçe belediyesi, diğer tüm küçük mülk sahipleri gibi kentsel dönüşüm projesinin ortak giderine katılmak zorunda bırakılıyor. Sayfalarca sürmesine rağmen teklif, Belediye taşınmazlarının yerinin değiştirilip değiştirilmeyeceği ve belediyenin anlaşmadığı durumda ne gibi hakları olduğuna değinmiyor. Fakat onların da kendi üzerlerindeki taşınmazların tüm imar işleri için büyükşehir belediyelerinden izin almaları gerekiyor.
Bayındırlık Komisyonu’nun hazırladığı kanun teklifinde askeri araziler de dahil olmak üzere tüm kamu arazilerinin belediyeye devredileceği belirtiliyordu. İçişleri Komisyonu ise hazırladığı teklifte sadece eğitim ve sağlık alanlarının büyükşehir belediyesine devredilmesinin önüne geçti. Ancak diğer kamu arazilerinin büyükşehir belediyesine devredilmesi hükmü korundu.
Teklifteki bazı düzenlemeler de hayli ilginç: Yine Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm komisyonu hazırladığı teklifte “Belediye tarafından kendilerine ayrı ada veya parselde yer verilen gayrimenkul sahipleri kamulaştırmasız el atma davası açamaz” ibaresi bulunuyordu.
İçişleri Komisyonu bu maddeyi de değiştirdi. Maddenin yeni hali şu şekilde ortaya çıktı. “Belediye ile anlaşma yapmayan veya belediyece kamulaştırılmasına gerek duyulmayan gayrimenkul sahiplerinden proje alanında kendilerine 3194 sayılı kanunun 18 inci maddesine göre ayrı ada ve parsellerde imar hakkı verilmemiş olanlanlar kamulaştırmasız el atma davası açabilir.”