Macron, aşırı sağın kazanması ihtimali olan bir erken seçim riski aldı. Çünkü sonucun nihayetinde kendi çıkarlarına olacağını hesap ediyor.
Zaki LAIDI
Beklenenin aksine, Avrupa Parlamentosu seçimleri kıta siyasetinde kökten değişiklikler getirmedi. Avrupa Parlamentosu’ndaki dengeler aşağı yukarı aynı kaldı, aşırı sağcıların ve bağımsız adayların sandalye sayıları az miktarda artış gösterdi.
“Aşırı sağın yükselişine” dair endişeler büyük oranda yersiz çıktı. Fakat Fransa buna bir istisna çünkü Emmanuel Macron’un Rönesans partisi yalnızca yüzde 14,6 oy alırken, rakibi Marine Le Pen’in sağcı Ulusal Birlik (RN) partisi yüzde 31,4 oy aldı. Bu sonuçlar karşısında Macron derhal parlamentoyu feshederek erken seçim kararı aldı ve herkesi şaşkına çevirdi.
Fransız anayasası Macron’un parlamentoyu feshederek erken seçim kararı almasına imkan tanıyor fakat Fransız devlet başkanları bu seçeneği geçmişte nadiren kullanmıştır. 1997 yılında Jacques Chirac benzer bir karar almış ve sonuç kendisi için siyasi hezimet olmuştu. Dolayısıyla Macron’un hamlesi büyük önem taşıyor.
Macron neden böyle bir şey yaptı? Kararın kendine göre bir mantığı var. Macron, 2022 seçimlerinden bu yana parlamentodaki çoğunluğunu muhafaza etmek için sürekli çabalamak zorunda kaldı. Ulusal Meclis’te geleneksel sağ partiler ile birlikte çalışarak çoğunluk sağlamaya çalışıyor ve iki yıldır başarısız oluyor.
EZBER BOZULDU
Koalisyon hükümetleri bir çok ülkede “oyunun kuralı” haline gelmiş durumda fakat Fransa’da durum böyle değil. Çünkü ülkede iki turdan oluşan seçim sistemi var ve siyasi ekosistem üç, hatta dört başlıca partiden oluşsa da iki turlu sistem nihayetinde çift kutup yaratıyor. Fransız sisteminde iktidara erişmek istiyorsanız, ikinci turda tabanınızı genişletmek için çalışmak zorundasınız. RN “aşırılıkçı” bir parti olarak görüldükçe, ikinci turda işler kolay oluyordu. Macron 2017 ve 2022 seçimlerini bu şekilde kazandı.
Fakat RN son yirmi yıldır istikrarlı bir büyüme kaydediyor ve geleneksel sağ partiler eriyor. Dolayısıyla partinin etkisini sınırlayan geleneksel “tavan” da ortadan kalkmış oluyor. Parti, Avrupa seçimlerinde neredeyse tüm seçim bölgelerinde birinci parti çıktı ve çoğunlukla yüzde 30-40 dolaylarında oy aldı. Rakipleri için, merkez sağ ve merkez sol partilere göz kırpıp RN’yi dışlamak artık mümkün değil.
Macron’un sahip olduğu seçmen desteği yıllardır eriyor. Bunun bir sebebi benimsediği politikalar olabilir fakat başlıca sebebi otoriter kişiliği, ukala tavırları ve kendi partisinden yükselen seslere dahi kulak vermemesi. Zekasına katlanmak mümkün değil ve bilhassa işçi sınıfı mensupları böyle hissediyor.
Macron erken seçim kararı ile herkesi şaşırttı. Aşırı sağa oy veren seçmeni “şok doktrini” ile uyandırmak ve rakibini hazırlıksız yakalamak istiyor. Bu kararı ne RN siyasetçileri bekliyordu, ne de muhafazakâr Cumhuriyetçiler. Le Pen’in partisi mecliste çoğunluk elde etmek için ilave 201 sandalye kazanmak zorunda.
SAĞ KAOSA SÜRÜKLENİYOR
Macron bu sonuçtan kaçınmak istiyorsa geleneksel sağ ve geleneksel sol seçmene hitap etmek zorunda. Fakat koşullar lehine değil. Bu seçmen grupları için Rönesans partisi cazip bir seçenek değil. İkinci tur RN ve sol arasında geçebilir ve Rönesans tamamen denklem dışı kalabilir. Fransız seçim sisteminde ikinci tura kalmak için kayıtlı seçmenin oylarının en az yüzde 12,5’ini almanız gerekiyor. Sandığa gitmeyen seçmen oranı hesaba dahil edildiğinde bu oran kullanılan oyların yaklaşık yüzde 20’sine denk düşüyor. Macron’un partisinin Avrupa seçimlerinde yalnızca yüzde 14,6’lık oy oranına ulaştığı hesaba katıldığında, partinin nasıl denklem dışı kalabileceğini görmek güç değil.
Macron erken seçim kararını alırken kendi partisine dahi danışmadı. Seçimlerde Cumhuriyetçilere ya da sol partilere fazladan en az 100 sandalye vereceğine kesin gözüyle bakılıyor. Dolayısıyla Rönesans partisi içinde de bir tür başkaldırı yaşanması olasılığı da var. Eski Başbakan Edouard Philippe, Macron’un halefi olmak istiyor ve erken seçim kararına dair memnuniyetsizliğini dillendirmekten çekinmiyor. Artık Macron’a açıkça karşı koyuyor ve bu tek kişilik şova itiraz ediyor. Philippe, Macron’un siyasi hatalarının siyasi bedelini ödemek istemiyor.
MACRON’UN SON RESTİ
Seçimlerin RN açısından zaferle sonuçlanması ve Avrupa seçimlerinin çizdiği tabloyu bir kez daha teyit etmesi yüksek bir olasılık. Le Pen ulusal seçimlerde mutlak çoğunluk elde edemese bile geleneksel sağ partilerle ya da farklı bağımsızlarla koalisyon kurma yoluna gidebilir. Geleneksel sağ, halihazırda patlamanın eşiğine gelmiş durumda. Cumhuriyetçilerin sağcı bileşenleri RN ile ittifak yapılmasını savunuyorlar fakat partinin geri kalanı bu seçenekten rahatsızlık duyuyor. Fransız siyaset sahnesi kaosun eşiğinde. RN hariç tüm bileşenlerin başı dertte.
Macron son iki yıldır ülkeyi yönetmekte zorlanıyor ve meşruiyet zemini erimiş durumda. Kaybedecek bir şey olmadığı izlenimine kapılan Macron, “her şeyini” ortaya koyuyor. Geçmişte olduğu gibi şimdi de kişisel etkisinin kaybedilenleri geri kazandıracağını düşünüyor. Fransız siyasetine dair vizyonu hep bireysel düzeyde şekillenen Macron, olayların merkezinde yine kendini görüyor.
Ayrıca Macron şunu hesap ediyor; eğer RN iktidara gelirse, seçmen bu parti tarafından yönetilmenin tam olarak ne anlama geldiğini 2027 başkanlık seçiminden önce tecrübe etmiş olacak. Hükümette olmanın gerçek sorumluluklarıyla karşılaşacak olan Birlik, siyasi bekaretin ayrıcalıklarından artık yararlanamayacak. Macron, François Mitterrand’ın sağcılara 1986 yılında yaşattıklarını tekrar etmek istiyor. Le Pen’in 2027 başkanlık mücadelesi başarısız olursa, Macron iktidarı pişmanlık çekmeden bırakabilir ve yaptığı hamlelerin Fransa’nın yararına olduğunu savunabilir. Başarısız olursa ise halihazırda zarar görmüş siyasi mirası, sert bir darbe daha alacak.
Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: Project Syndicate