Feray Aytekin Aydoğan
5 Eylül 2017: Erdoğan, katıldığı canlı yayında “Ben TEOG olayını istemiyorum ve bunu da artık yanlış buluyorum” dedi.
19 Eylül 2017: Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz TEOG sınavının yapılmayacağını açıkladı.
Sistem yeni bir ticari ürünün piyasaya sunulurken yapılan türden bir gizlilikle hayata geçirildi. Kasım’a kadar liselere geçişte sınav yapılmayacağı, sonrasında sınırlı sayıda öğrencinin sınava gireceği, devamında isteyen her öğrencinin sınava gireceği gibi birçok belirsizlik haftalarca sürdürüldü. Aylarca sınava isim bile konulamadı.
Tüm bu nümayişten sonra sınav kaldırılmadı tabii ki. Eğitimin paralılaştırılmasının, özel okulların, etüt merkezlerinin artışının temel araçlarındandı merkezi sınavlar… Patronlar ne istediyse veren siyasi iktidar için vazgeçilmezdi. Sınavlar sermaye için erken yaşta iş başvurusu işlevi görüyordu. Girdiği ilk sınavda çocuğun beyaz yakalı gömlek mi veya mavi önlük mü giyeceğine bu sınavla onlar karar veriyordu.
Peki, sınav baskısını kaldıracağız çığırtkanlığı ile başlatılan süreç sonucunda LGS ile bu baskı kalktı mı, arttı mı?
Dönemin bakanı merkezi sınavla öğrenci alacak okullara nitelikli okullar diyerek kalanların hepsini niteliksiz olarak ilan etti. Toplam lise kontenjanının yüzde 10’una tekabül eden sayıdaki ‘seçkin’ öğrenciyi belirlemek için yapılacak merkezi sınava neden az sayıda öğrenci hazırlanacak ve girecekti? Aileler çocuklarının ‘niteliksiz’ okullara layık olduğuna neden ikna olacaklardı?
Dolayısıyla yeni sistem, sınav baskısını ve eğitimin piyasalaştırılmasını (özel okullar, etüt merkezleri, özel dersler, kitaplar, dergiler…) eskiyi aratacak oranda artırdı. Öğrencilere üç “seçenek” sunuldu. İstemediği bir okula, okul türüne gitmek, açık liseye kayıt yaptırmak ve özel bir okul arayışına girişmek.
∗∗∗
Üçünde de başarıya ulaştılar. Akademik liselerin (Fen, Anadolu) sayısının ve kontenjanlarının yetersizliği, tercihler sırasında birden fazla okul türü yazma zorunluluğu gibi nedenler yüzünden imam hatip ve meslek liselerine gitmek istemeyen öğrenciler, zorunluluktan örgün eğitim dışına çıkmamak için bu okulları yazmak zorunda bırakıldı.
Açık öğretimde okuyan toplam öğrenci sayısı ise 2 milyon 346 bin 654’e ulaştı. 442 bin 643 çocuğun nerede olduğu ise bilinmiyor. Eğitimde ve merkezi sınavlarda yaratılan eşitsizlik, istediği okul türüne gidememe gibi nedenlerle okul dışına çıkış Cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesinde. MESEM’lerle bu sayı daha da vahim bir boyutta. MEB sermaye için ucuz hatta bedava çocuk işçi bulma kurumu haline getirildi.
Özel okulların devlet okullarına oranı ise tarihte ilk kez yüzde 24’e dayanmış durumda.
Merkezi sınavla öğrenci alma kararı iktidarın okullaşma politikasının (zorunlu imam hatipleştirme ve zorunlu meslek liselileştirme) en sert dayatma ile hayata geçirilmesiydi. Geçmiş yıllarda yüzde onluk dilime giren öğrenciler, imam hatip ve meslek liselerini tercih etmiyordu. Bu okullar nitelikli okul ilan edildi, yüzde 3-4’lük dilime giremeyen öğrenciler için bu okullar fiilen zorunlu hale getirildi. Her geçen yıl ise adım adım imam hatip ve meslek liselerinin kontenjanları artırıldı.
∗∗∗
2018’de merkezi sınavla öğrenci alma kontenjanı 126 bin 510 iken 2024’te 202 bin 348’e çıkarıldı. Peki, fen lisesi kontenjanı ile imam hatip ve meslek lisesi kontenjanları nasıl değişti?
2018’de fen lisesi kontenjanı 34 bin 500 iken 2024’te 39 bin 720.
2018’de imam hatip lisesi kontenjanı 28 bin 860 iken 2024’te 43 bin 268.
2018’de meslek lisesi kontenjanı 19 bin 170 iken 2024’te 43 bin 720.
Öğrencilerin gelecek yaşantısını değiştirmek için en çok tercih ettiği fen liseleri kontenjan artışına rağmen yerinde sayarken her geçen yıl imam hatip ve meslek lisesi kontenjanları artırılıyor. İktidara göre aslolan çocuğun üstün yararı, memleketin geleceği değil iktidarın ve sermayenin çıkarı çünkü.
Erdoğan’ın halkı, emekçileri “ev zencisi” ilan ettiği günlerde; siyahi kadın şair Phylis Wheatley’in dizeleri, yaşamı boyunca yaşatılan eşitsizliğe isyanı, ülkemiz çocuklarının da isyanıdır artık.
“Buğdayı ekip biçen biziz
Onlar bize darı veriyor
Biz ekmek yapıyoruz
Onlar kabuklarını veriyor
Unu eleyen biziz
Sonra da diyorlar ki
Sana bu bile çok zenci.”