Diyarbakır’da konuşan Demirtaş, yerel yönetimlerde özerklik projelerine karşı çıkan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı ‘padişahlıkla’ suçladı.
Türkiye’nin bütünü için düşündükleri, demokratik yerinden yönetim modeli olarak ön gördükleri demokratik özerklik projesiyle ilgili Başbakan Erdoğan’ın zaman zaman bazı ifadeler kullandığını dile getirdi.
Demirtaş şöyle dedi:
“Başbakan, ‘bu ülkenin topraklarına, bu ülkenin hiç bir metrekaresinde ameliyata izin vermeyiz’ diyor. Yani bunu demokratik özerklikle ilgili BDP’nin ortaya koyduğu düşüncelere karşı söylüyor. Bu kadar ön yargıların yoğun olduğu, özellikle partimizin ortaya koyduğu projelere karşı Türkiye kamuyounun bir kısmında ön yargılı tartışmaların bu kadar yoğun olduğu bir dönemde bir ülkenin Başbakanının görevi bu ön yargıları güçlendirmek olmamalıdır.
Sanki BDP’nin ülke toprakları üzerinde bir ameliyat niyeti varmışta ve sayın Başbakan da bu ameliyata izin vermeme misyonunu kendisine biçmiş gibi, Türkiye kamuoyuna takdim ediyor. Bu başlı başına bir manipülatif bir yaklaşımdır. Nedir Başbakan’ı rahatsız eden? Sayın Başbakan bu ülkede tırnak içinde ifade edeyim ‘padişahlık sistemine alışmış.’ İstiyor ki bu ülkede bir Başbakan olarak hiç bir yetkisi kısıtlanmasın. Son derece memnun.
Çünkü 80 yıl önce T.C. bir Cumhuriyet olarak ilan edilmesine rağmen demokratik özü maalesef güçlendirilemediği için hükümetler, iktidarlar demokratik bir yönetim modelini bu ülkeye armağan etmediler.
Her gelen hükümet merkezi yetkileri kendinde özellikle de yürütmede, hükümette, iktidarda ve giderekte Başbakan’da birleştirerek bir nevi padişahlık sistemi oluşturdular. Özellikle son 8 yıldır AKP iktidarında bu daha da güçlendi.”
“Başbakan Cumhurbaşkanı’na neredeyse emir yağdırıyor”
Başbakan Erdoğan’ın yetkilerine sahip dünyada başka bir başbakan bulunmadığını öne süren Demirtaş, şöyle devam etti:
“Ben sanıyorum sayın Başbakan gittiği dış ülkelerde bunu çok daha iyi görüyor. Avrupa’da örneğin Türkiye Başbakanı’nın yetkisine sahip başka bir Başbakan var mıdır acaba? Hatta iddia ediyorum, dünyada Başbakan Tayyip Erdoğan’ın resmi ve fiili olarak kullandığı yetkilere sahip başka bir Başbakan yok.
Yasamanın üstünde, Meclis Başkanı’na talimat veriyor, Cumhurbaşkanı’na neredeyse emir yağdırıyor, yargıya, basına talimat veriyor. Böylesi bir sistemi herhalde sayın Başbakan kendisi açısından büyük bir fayda görüyor ki, bizim önerdiğimiz merkezi yönetimin yetkilerini ademi merkezi bir formatla yerellere devreden öneriye şiddetle karşı çıkıyor. Ülke toprakları üzerinde ameliyata izin vermeyiz diyor. İşte kilitlenme noktası burası.
“Türkiye Ankara’dan yönetilemez”
Demirtaş nüfusu ve coğrafyasıyla büyük bir ülke olan Türkiye’nin etnik, dil, din, inanç yapısıyla çoğulcu bir ülke olduğunu söyledi. Demirtaş, Bu nedenle bu özelliklere sahip bir ülkenin Ankara’dan, Başbakanın odasından yönetilmesini artık Türkiye’nin tahammülü olmadığını belirtti.
Demirtaş, “Bu nedenle bu konunun tartışılması tartışılmaya açılması bizim açımızdan son derece önemlidir. Kürt sorunuyla bağlantısı vardır. Sadece Kürt sorununun çözümü için tartıştığımız ve önerdiğimiz bir proje de değildir, Kürt sorununun çözümüne katkı sunacak ta bir projedir aynı zamanda. Bu yüzden sanki Kürtler özerklik istiyor Türkiye’nin geri kalanı da Başbakanın emir ve talimatlarıyla yönetilsin gerisi umurumuzda değil gibi bir anlayış Başbakan tarafından özellikle kamuyouna verilmeye çalışılıyor. Bu son derece yanlış bir yaklaşımdır” dedi.
“Kürtler ayrı devlet projesinden vazgeçti”
Türkiye’de yaşayan Kürtler olarak, kendi içinde yetkileriyle güçlendirilmiş devleti demokrasiye aykırı gördüklerini de söyleyen Demirtaş, şöyle devam etti:
“Bu nedenle demokrasinin yerele taşınması için sokakla, halkla buluşturulması için mümkün olan bu koşullarda en azından en fazla katılımcı demokrasi ve giderek doğrudan demokrasiyi nasıl oluşturabiliriz, onun arayışı içindeyiz. Şüphesiz bu bugünden yarına gerçekleşecek bir olgu değildir. Ancak şunun iyi görünmesi gerekir ki eğer Kürtler ayrı bir devlet projesinden vazgeçtilerse, bunun en büyük nedeni demokrasiye olan inançlarındandır. Çünkü devlet eşittir, demokrasi değildir.
Bunun adı Kürt devleti de olsa beraberinde demokrasiyi getirmeyecektir. Önemli olan yönetim modelleri ne kadar halka açıktır, ne kadar demokrasiye duyarlıdır, ne kadar katılımcılığa açıktır. Bu yüzden demokratik özerklik öz yönetim modeli olarak partimizin demokrasiye inancının bir gereğidir. Türkiye aydınlık geleceğinin projesidir ve aynı zamanda Kürt sorununun çözümünde önerdiğimiz çağdaş, demokratik bir modeldir.
Bizim dışımızda hiç kimsede Kürt sorununun çözümü konusunda veya Türkiye’nin idari modeli konusunda bir projeye sahip değildir, bir tartışma perspektifine sahip değildir. Bu da Türkiye açısından maalesef üzücüdür. Bugün eğer dil sorunlarını, ana dilde eğitim sorunlarını, inanç sorunlarını azınlıkların gayri Müslimlerin, Alevi yurttaşlarımızın sorununu aşamıyorsak, bu biraz da merkezi yönetimin demokrasi dışı anlayışından kaynaklanıyor.
Bu nedenle bu farklı toplumsal kesimlerin kendisini özgürce ifade edebileceği özerk yönetim modelleri bizde bütün toplumsal sorunların da çözümünde anahtarıdır.”
Türkiye’nin bütünü için düşündükleri, demokratik yerinden yönetim modeli olarak ön gördükleri demokratik özerklik projesiyle ilgili Başbakan Erdoğan’ın zaman zaman bazı ifadeler kullandığını dile getirdi.
Demirtaş şöyle dedi:
“Başbakan, ‘bu ülkenin topraklarına, bu ülkenin hiç bir metrekaresinde ameliyata izin vermeyiz’ diyor. Yani bunu demokratik özerklikle ilgili BDP’nin ortaya koyduğu düşüncelere karşı söylüyor. Bu kadar ön yargıların yoğun olduğu, özellikle partimizin ortaya koyduğu projelere karşı Türkiye kamuyounun bir kısmında ön yargılı tartışmaların bu kadar yoğun olduğu bir dönemde bir ülkenin Başbakanının görevi bu ön yargıları güçlendirmek olmamalıdır.
Sanki BDP’nin ülke toprakları üzerinde bir ameliyat niyeti varmışta ve sayın Başbakan da bu ameliyata izin vermeme misyonunu kendisine biçmiş gibi, Türkiye kamuoyuna takdim ediyor. Bu başlı başına bir manipülatif bir yaklaşımdır. Nedir Başbakan’ı rahatsız eden? Sayın Başbakan bu ülkede tırnak içinde ifade edeyim ‘padişahlık sistemine alışmış.’ İstiyor ki bu ülkede bir Başbakan olarak hiç bir yetkisi kısıtlanmasın. Son derece memnun.
Çünkü 80 yıl önce T.C. bir Cumhuriyet olarak ilan edilmesine rağmen demokratik özü maalesef güçlendirilemediği için hükümetler, iktidarlar demokratik bir yönetim modelini bu ülkeye armağan etmediler.
Her gelen hükümet merkezi yetkileri kendinde özellikle de yürütmede, hükümette, iktidarda ve giderekte Başbakan’da birleştirerek bir nevi padişahlık sistemi oluşturdular. Özellikle son 8 yıldır AKP iktidarında bu daha da güçlendi.”
“Başbakan Cumhurbaşkanı’na neredeyse emir yağdırıyor”
Başbakan Erdoğan’ın yetkilerine sahip dünyada başka bir başbakan bulunmadığını öne süren Demirtaş, şöyle devam etti:
“Ben sanıyorum sayın Başbakan gittiği dış ülkelerde bunu çok daha iyi görüyor. Avrupa’da örneğin Türkiye Başbakanı’nın yetkisine sahip başka bir Başbakan var mıdır acaba? Hatta iddia ediyorum, dünyada Başbakan Tayyip Erdoğan’ın resmi ve fiili olarak kullandığı yetkilere sahip başka bir Başbakan yok.
Yasamanın üstünde, Meclis Başkanı’na talimat veriyor, Cumhurbaşkanı’na neredeyse emir yağdırıyor, yargıya, basına talimat veriyor. Böylesi bir sistemi herhalde sayın Başbakan kendisi açısından büyük bir fayda görüyor ki, bizim önerdiğimiz merkezi yönetimin yetkilerini ademi merkezi bir formatla yerellere devreden öneriye şiddetle karşı çıkıyor. Ülke toprakları üzerinde ameliyata izin vermeyiz diyor. İşte kilitlenme noktası burası.
“Türkiye Ankara’dan yönetilemez”
Demirtaş nüfusu ve coğrafyasıyla büyük bir ülke olan Türkiye’nin etnik, dil, din, inanç yapısıyla çoğulcu bir ülke olduğunu söyledi. Demirtaş, Bu nedenle bu özelliklere sahip bir ülkenin Ankara’dan, Başbakanın odasından yönetilmesini artık Türkiye’nin tahammülü olmadığını belirtti.
Demirtaş, “Bu nedenle bu konunun tartışılması tartışılmaya açılması bizim açımızdan son derece önemlidir. Kürt sorunuyla bağlantısı vardır. Sadece Kürt sorununun çözümü için tartıştığımız ve önerdiğimiz bir proje de değildir, Kürt sorununun çözümüne katkı sunacak ta bir projedir aynı zamanda. Bu yüzden sanki Kürtler özerklik istiyor Türkiye’nin geri kalanı da Başbakanın emir ve talimatlarıyla yönetilsin gerisi umurumuzda değil gibi bir anlayış Başbakan tarafından özellikle kamuyouna verilmeye çalışılıyor. Bu son derece yanlış bir yaklaşımdır” dedi.
“Kürtler ayrı devlet projesinden vazgeçti”
Türkiye’de yaşayan Kürtler olarak, kendi içinde yetkileriyle güçlendirilmiş devleti demokrasiye aykırı gördüklerini de söyleyen Demirtaş, şöyle devam etti:
“Bu nedenle demokrasinin yerele taşınması için sokakla, halkla buluşturulması için mümkün olan bu koşullarda en azından en fazla katılımcı demokrasi ve giderek doğrudan demokrasiyi nasıl oluşturabiliriz, onun arayışı içindeyiz. Şüphesiz bu bugünden yarına gerçekleşecek bir olgu değildir. Ancak şunun iyi görünmesi gerekir ki eğer Kürtler ayrı bir devlet projesinden vazgeçtilerse, bunun en büyük nedeni demokrasiye olan inançlarındandır. Çünkü devlet eşittir, demokrasi değildir.
Bunun adı Kürt devleti de olsa beraberinde demokrasiyi getirmeyecektir. Önemli olan yönetim modelleri ne kadar halka açıktır, ne kadar demokrasiye duyarlıdır, ne kadar katılımcılığa açıktır. Bu yüzden demokratik özerklik öz yönetim modeli olarak partimizin demokrasiye inancının bir gereğidir. Türkiye aydınlık geleceğinin projesidir ve aynı zamanda Kürt sorununun çözümünde önerdiğimiz çağdaş, demokratik bir modeldir.
Bizim dışımızda hiç kimsede Kürt sorununun çözümü konusunda veya Türkiye’nin idari modeli konusunda bir projeye sahip değildir, bir tartışma perspektifine sahip değildir. Bu da Türkiye açısından maalesef üzücüdür. Bugün eğer dil sorunlarını, ana dilde eğitim sorunlarını, inanç sorunlarını azınlıkların gayri Müslimlerin, Alevi yurttaşlarımızın sorununu aşamıyorsak, bu biraz da merkezi yönetimin demokrasi dışı anlayışından kaynaklanıyor.
Bu nedenle bu farklı toplumsal kesimlerin kendisini özgürce ifade edebileceği özerk yönetim modelleri bizde bütün toplumsal sorunların da çözümünde anahtarıdır.”
CNNTurk



