Bu ülkede Türklerden sonra en büyük nüfusa sahip halkın dili üzerindeki baskı bitmek bilmiyor. 80 darbesinden sonra, Türkçe dışında dil kullanmak resmen yasaklanmıştı. Diyarbakır sokaklarında, “Vatandaş Türkçe konuş” talimatı yazıyor, sokakta Kürtçe konuşanlar bile tutuklanıyordu. Sonraları kâh AB’ye şirin görünmek, kâh Kürtlerin oyunu almak için bu yasak kısmen kaldırıldı. Ama Kürtçenin derdi bitmedi. Meclis’te Kürtçe yemin edenler hapsedildi. Kürtçe oyunlar yasaklandı. Sahnede Kürtçe türkü söyleyenler kurşunlandı. Ahmet Kaya, albümünde Kürtçe şarkı söyleyeceğini beyan ettiği için neredeyse linç edildi. Hala mahkemede biri Kürtçe ifade verdiğinde hâkim, “anlaşılmayan bir dilde konuştu” diye kayda geçiyor. “Anlaşılmayan” dedikleri, asırlardır bu topraklarda konuşulan dil…
Tek parti devrinden ve 12 Eylül’den kalma otoriter yasakçılık âdeti yeniden hortladı bugünlerde… Kürtçe söyleyen şarkıcıların peşpeşe konserleri yasaklanıyor. Daha yılbaşında İstiklal Caddesi’ndeki sokak müzisyenlerinin engellenmesi skandalı bitmeden, Aynur Doğan ve Metin-Kemal Kahraman’a yasak haberleri geldi. AKP’li Derince belediyesi, tam da Kürt dil bayramında, Kürtçe de söyleyen Aynur Doğan’ın konserini uygun bulmadı.
Biliyoruz ki, bu korkunun özünde, Türkiye’nin asırlık bölünme fobisi yatıyor. İnsanlar Kürtçe konuşursa bunun, “Tek millet, tek devlet, tek bayrak” diye ifade edilen Türkiye formülünde gedik açmasından korkuluyor. Oysa son 40 yılın pratiği, bir dili konuşmanın değil, tersine yasaklamanın, Kürtleri ortak vatan duygusundan uzaklaştırdığını ortaya koyuyor.
Neyse ki bu kez, geniş bir kesim yasağa karşı çıktı. CHP lideri, grup konuşmasında hem Aynur Doğan’a hem Kürtçe şarkısına sahip çıktı. Aynur Doğan da “Biz, kaslarınızı güçlendireceğiniz kum torbaları değil, yüreğinizi ve vicdanlarınızı güçlendirmenin fırsatlarıyız” diyerek yasağa tavır aldı.
Unutmayalım: Yasaklanan dilin ve habire kışkırtılan nefretin yegâne ilacı, iki dilde, hep bir ağızdan barış türküleri söylemektir.