CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurultay konuşmasında “Kürt” kelimesini dahi kullanmaması, dolayısıyla Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yollarla kalıcı bir şekilde çözümü için herhangi bir öneri getirmemiş olmasının etrafındaki tartışmalar sürüyor. Dün “Kürt yok” derken, bugün en fazla “Kürt sorunu yok” noktasına çevrilebilen inkarcı yaklaşım sahiplerini fazlasıyla rahatsız eden bu tartışma, hem CHP’nin, hem Türkiye’nin geleceği için son derece gereklidir. Bu bağlamda Kılıçdaroğlu’nun, Milliyet’ten Fikret Bila ve Radikal’den Murat Yetkin’in “Size yöneltilen eleştirilerden biri kurultay konuşmanızda ” Kürt “ sözcüğünü kullanmamış olmanız. Kürt demekten ve bu konuya değinmekten özellikle mi kaçındınız?” sorusuna verdiği kısa cevabı uzun uzadıya incelemek ve eleştirmek istiyorum.
“Maharetse kullanırız”
Kılıçdaroğlu söze “Kürt sözcüğünü kullanmak bir maharetse, kullanırız” diye başlamış ki son derece yadırgatıcı. Türkiye’nin başbakanı olmaya aday olan bir ismin, bu ülkenin en önemli sorununu (bir diğer deyişle “tüm sorunların anası olan sorunu” ) ve bu sorundan en fazla şikayetçi olan Kürtleri anması herhangi bir maharet gerektirmez. “Kürt” ya da “Kürtler” dersiniz, olur biter. Hele Kılıçdaroğlu gibi Tuncelili birisi için “Kürt” demekten daha kolay bir şey olamaz.
“Türk de demedim, Çerkez de demedim”
Kılıçdaroğlu’nun ikinci cümlesi “Ben Kürt demedim ama Türk de demedim, Çerkez de demedim.” Pekala onları da diyebilirdi ama onları dememiş olması, “Kürt” dememesini meşrulaştırmaz. Zira Türkiye’de yıllardır süren ve bir an önce çözülmesi gereken bir “Kürt sorunu” var. Eğer “Türk”, “Çerkez” ya da “Laz” sorunları da olsaydı onlardan da muhakkak söz etmesi gerekirdi.
“Etnik temelli siyaset”
Kılıçdaroğlu daha sonra, “Etnik kimliği ve inançları siyasetin merkezine koymayı doğru bulmuyorum” demiş. Halbuki kimse CHP Lideri’nin Kürtlerden ve Kürt sorunundan söz etmesini böyle yorumlamaz. Tam tersine bu tür bir çıkış etnik temelli siyaset yapanların oyunlarını boşa çıkarma olarak görülüp destek bulabilir.
Siyasetçinin görevi
Kılıçdaroğlu’nun tartışmaya muhtaç bir diğer cümlesi de şu: “Siyasetçinin görevi toplumun tamamının sorunlarını çözmektir.” İlk bakışta çok doğru ancak bu cümle toplumun farklı kesimlerinin farklı talep ve beklentilerini geçiştirmek için kullanılırsa -ki sık sık buna tanık oluyoruz- çok büyük bir yanlışa imza atılmış olur. Örneğin geçmişte sol harekette “kadın hakları” mücadelesi yürütmek isteyenler? “ Kurtulmak yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” gibi çok şatafatlı bir sloganla susturulurdu. Sonunda kimse kurtulamadı.
“Kimse ötekileştirilmemeli”
Kılıçdaroğlu’nun söz konusu röportajda dile getirdiği “kimse ötekileştirilmemeli” tespiti son derece yerindedir. Fakat buradan hareketle “Kürt” dememiş olmasını yerinde bulmamız mümkün değil. Zira Kürtler yıllardan beri maalesef ötekileştirilmektedirler ve zaten Kürt sorununun özünde de bu olgu vardır. Bu nedenle Kürtlerden ve onların sorunlarından söz etmek, onların ötekileştirilmesine değil, tam tersine bu durumdan kurtulmalarına yardımcı olacaktır.
“Maharetse kullanırız”
Kılıçdaroğlu söze “Kürt sözcüğünü kullanmak bir maharetse, kullanırız” diye başlamış ki son derece yadırgatıcı. Türkiye’nin başbakanı olmaya aday olan bir ismin, bu ülkenin en önemli sorununu (bir diğer deyişle “tüm sorunların anası olan sorunu” ) ve bu sorundan en fazla şikayetçi olan Kürtleri anması herhangi bir maharet gerektirmez. “Kürt” ya da “Kürtler” dersiniz, olur biter. Hele Kılıçdaroğlu gibi Tuncelili birisi için “Kürt” demekten daha kolay bir şey olamaz.
“Türk de demedim, Çerkez de demedim”
Kılıçdaroğlu’nun ikinci cümlesi “Ben Kürt demedim ama Türk de demedim, Çerkez de demedim.” Pekala onları da diyebilirdi ama onları dememiş olması, “Kürt” dememesini meşrulaştırmaz. Zira Türkiye’de yıllardır süren ve bir an önce çözülmesi gereken bir “Kürt sorunu” var. Eğer “Türk”, “Çerkez” ya da “Laz” sorunları da olsaydı onlardan da muhakkak söz etmesi gerekirdi.
“Etnik temelli siyaset”
Kılıçdaroğlu daha sonra, “Etnik kimliği ve inançları siyasetin merkezine koymayı doğru bulmuyorum” demiş. Halbuki kimse CHP Lideri’nin Kürtlerden ve Kürt sorunundan söz etmesini böyle yorumlamaz. Tam tersine bu tür bir çıkış etnik temelli siyaset yapanların oyunlarını boşa çıkarma olarak görülüp destek bulabilir.
Siyasetçinin görevi
Kılıçdaroğlu’nun tartışmaya muhtaç bir diğer cümlesi de şu: “Siyasetçinin görevi toplumun tamamının sorunlarını çözmektir.” İlk bakışta çok doğru ancak bu cümle toplumun farklı kesimlerinin farklı talep ve beklentilerini geçiştirmek için kullanılırsa -ki sık sık buna tanık oluyoruz- çok büyük bir yanlışa imza atılmış olur. Örneğin geçmişte sol harekette “kadın hakları” mücadelesi yürütmek isteyenler? “ Kurtulmak yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” gibi çok şatafatlı bir sloganla susturulurdu. Sonunda kimse kurtulamadı.
“Kimse ötekileştirilmemeli”
Kılıçdaroğlu’nun söz konusu röportajda dile getirdiği “kimse ötekileştirilmemeli” tespiti son derece yerindedir. Fakat buradan hareketle “Kürt” dememiş olmasını yerinde bulmamız mümkün değil. Zira Kürtler yıllardan beri maalesef ötekileştirilmektedirler ve zaten Kürt sorununun özünde de bu olgu vardır. Bu nedenle Kürtlerden ve onların sorunlarından söz etmek, onların ötekileştirilmesine değil, tam tersine bu durumdan kurtulmalarına yardımcı olacaktır.
Vatan