Günlerdir yandaş basın; “HSYK’da kriz!” diye yazıp durdu: Sonunda kriz çıktı!
Peki bu yandaş basının habercilik zaferi midir?
Elbette hayır!
Çünkü AKP Hükümeti, bu krizi çıkarmaya önceden karar vermişti ve yandaş basına da kamuoyunda, “HSYK bir kriz çıkaracak” propagandası yapma görevi düşmüştü.
Ergenekon hakim ve savcılarını da kapsayan “unvanlı” 79 hakim ve savcının tayini kararnamesi taslağını, HSYK’dan bakanlıktan geldiği gibi geçmeyeceğini anlayınca, Bakanlık geri çekti.
Şimdi HSYK’nın yargıç üyeleri, “Bakanlığın taslağı geri çekme hakkı yok; HSYK çoğunluğu bu kararnameyi çıkarabilir” diyorlar. Ancak bu olabilecek mi, bunu göreceğiz. Ve sorunun bu boyutunun bu yazı kapsamında bir önemi yok.
Bilindiği gibi Adalet Bakanlığı ve yandaş basın ağzından günlerdir; HSYK’nın yargıç üyelerinin bir anahtar listesinin olduğu ve bu listeyle Ergenekon savcıları ve hakimlerinden bazılarının görev yerlerinin değiştirileceği iddia ediliyordu.
Bu iddialar doğru mudur?
Muhtemelen doğrudur!
Ancak; sorun bazı Ergenekon savcı ve hakimlerinin görevlerinden alınıp alınmamasından ibaret değildir. Çünkü, bu hakim ve savcıların görevden alınmasının da hükümetin ve Adalet Bakanlığı’nın, umurunda olduğu bile çok şüphelidir. Çünkü her şeyden önce bu hakim ve savcılar da zaten bu HSYK tarafından atanmıştır ve yerlerine atanacaklar da üç aşağı beş yukarı benzer tipler olacaktır. Ağır ceza mahkemelerinde de zaten herkesin kendi savcısı ve hakimi vardır ve birinin tahliye ettiğini ötekinin tutukladığı mahkemeler, bir savcının soruşturma açtığına ötekinin “hayır açamazsın” dediği; daha olmazsa hükümet ve genelkurmay arasında uzlaşmalara göre karar veren mahkeme ve savcılık mekanizmaları oluşmuştur. Bunu da; hangi kişilerden oluşursa oluşsun HSYK değiştiremez!
Bu yüzden hükümetin ve yandaş basının “Aman Ergenekon davalarına müdahale edilmek isteniyor” gürültüsü koparması tamamen kamuoyunu yönlendirme amaçlı bir propagandadır.
Burada asıl olan hükümetin kurulu terörize ederek, Adalet Bakanlığının atama listesini tartıştırmadan kuruldan geçirmek istemesidir. Ve hükümetin yaklaşımıyla bakarsak; hükümet de kendi adamların kilit noktalara getirerek yargıyı denetlemek ve yargı üstünden Danıştay, Yargıtay ya da siyasi davalara bakan Ağır Ceza Mahkemelerini kendi amaçlarının aleti yapmak istiyor diyebiliriz. Ve bu iddia, hükümetin iddiasından daha az inandırıcı olmaz. Hele hükümetin son zamanlarda iyice açığa çıkan devletin bütün alanlarını ele geçirmede gösterdiği heves, hiçbir hak hukuk gözetmeyen gözü karalık dikkate alındığında bu ihtimal daha da büyük bir tehdit olarak gündeme gelmektedir.
Ve elbette bu krizin çıkarılmasında hükümetin bir amacı daha vardır. Ki, bu vesileyle hükümet bir kez daha HSYK’da değişiklik yapmakta ne kadar haklı olduğunu, “HSYK’ya kalsa Ergenekoncuları serbest bırakacağı” propagandasını yükselterek, referandumda “evet”e destek veren bir hava oluşturmak istemektedir.
Yandaş basın ve hükümetin kaldırdığı toz dumandan sıyrılarak bakarsak; hükümet, tam da yargıyı denetim altına alma niyetini ortaya koymaktadır. Yani hükümet, “Adalet Bakanlığı ne diyorsa HSYK da aynen onaylamalıdır” fikrini savunmaktadır. Ve bu fikri gerçekleştirecek bir HSYK oluşturmak üzere harekete geçilmiştir. Nitekim; referanduma götürülen taslakta da HSYK’nın oluşturulma biçimi, hükümetin müdahalesine bugünkünden daha açık bir kurul olarak tasarlanmıştır!
Son günlerde hükümetin; sendikalara “Evet demezseniz sizinle toplu sözleşmeye oturmam” tavrı, “evet” demeyen patron örgütlerine (TÜSİAD, TOBB gibi) rest çekip tehditler savurması ya da “evet” çıkarmayan illere hizmet götürülmeyeceği tehditleri savurması göstermektedir ki hükümet; devletin tüm güç merkezlerini kendi eline, denetimine geçirmek istemektedir.
Bu yüzdendir ki; bazen “Ergenekon savcı ve hakimlerini değiştirecekler”, bazen “Kendi adamlarını kilit mevkilere getirecekler” gerekçesi arkasında koparılan gürültü kısmen gerçek payı taşısa da, esas olarak AKP’nin yargıyı denetim altına alma heves ve amacını ortaya koymaktadır.
Referandumda “hayır” demek için bu bile yeterlidir!
Evrensel