Türkiye’de yetersiz kreş hizmetleri, kadınların iş gücünden kopmasına yol açıyor. Uzmanlar, kreşlerin kadınların işgücü piyasasına bağlılığını arttırmak için önemli bir tamamlayıcı olduğunun altını çiziyor.
İlayda SORKU
Kreşlerin yaygınlaştırılması ve herkes için erişilebilir hale getirilmesi, hem çocuk hakkı için hem de kadınların ekonomik eşitlik mücadelesi için kritik bir öneme sahip. Ancak Türkiye’de kadınlar, bakım emeği yükü nedeniyle ekonomik ve sosyal hayattan kopmaya devam ediyor. Devlet destekli kreş ve bakım hizmetlerinin yetersizliği, özellikle düşük gelirli ailelerde kadınları tamamen iş hayatından koparıyor.
Çocuk sahibi olduktan sonra iş hayatından kopmak zorunda kalan kadınların büyük bir kısmı, bir daha işgücüne dönemiyor. Bu durum, kadınların sadece gelirlerini değil, emeklilik haklarını ve sosyal güvencelerini de kaybetmelerine yol açıyor.
AKP, kadın istihdamını artırmak gibi bir hedef belirlediğini iddia etse de kadınların karşı karşıya olduğu bakım yükünü hafifletecek somut adımlar atılmadı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından açılan kreşler, özellikle düşük gelirli ailelerin çocuklarına uygun fiyatlarla eğitim imkanı sunduğu için önemli bir sosyal hizmet sağlıyordu. Ancak son dönemde iktidarı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin açtığı uygun fiyata 3-6 yaş arası çocuklara eğitim veren kreşleri hedef aldı.
Belediyenin kreş açma yetkisinin olmadığı iddiasıyla kreşlere yazı gönderen Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, yeni yerlerin açılmasının engellenmesini ve mevcutlar için de bildirim yapılmasını istedi. Hedef tahtasına oturtulan kreşler kapatılma tehdidi ile karşı karşıya. Belediye kreşlerini kapatarak halkı tarikat ve cemaat yurtlarına mecbur bırakmak isteyenler aynı zamanda kadını, iş yaşamından ve sosyal hayattan koparmayı da hedefliyor.
OECD ülkeleri arasında en düşük kreşleşme oranlarından birine sahip olan Türkiye’de, yine OECD verilerine göre kadın istihdamı yüzde 30-35 bandına sıkışmış durumda. Bu oran, son 20 yılda kayda değer bir artış göstermedi.
KADINLAR NEDEN İŞGÜCÜNDEN KOPUYOR?
Kaliteli bir erken çocukluk dönemi gelişim, bakım, okul öncesi eğitim hizmetinden öncelikle çocuğun ve ardından ebeveynlerin faydalandığını vurgulayan İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. İpek İlkkaracan, “Bu hizmetler, kadınların işgücü piyasasında kalmasını sağlamak açısından önemli. TÜİK verilerine göre, bekar kadınlar oldukça yüksek oranlarda işgücüne katılıyorlar aslında. Ancak Türkiye’deki temel sorun, kadınların işgücü piyasasına girdikten sonra kalabilmesi. Erkekler işgücüne girdikten sonra kıdem, deneyim ve kazançlarını artırarak emekliliğe kadar devam ederken, kadınlar evlilik, hamilelik ve çocuk doğumu ile işgücü piyasasından çıkıyor. Bunun nedeni sosyal normlar değil, geleneksel görüşler değil. Bunun nedeni ortada tam zamanlı bakım gerektiren küçük bir bebek var ve o bebeğe birisinin bakması gerekiyor. Bakım meselesini tam zamanlı olarak üstlenen de kadın oluyor. Ayrıca üniversite altı eğitimli kadınlarda enformel istihdam oranları daha yüksek, bu da annelik izni gibi haklardan yararlanamamalarına neden oluyor” dedi.
Kreş hizmetlerine erişimi desteklemenin çift kazananlı hane yapısını desteklemek için çok önemli olduğunun altını çizen İlkkaracan, “Kadınların işgücü piyasasına bağlılığını arttırmak için çok önemli bir tamamlayıcı. Bu alanda çok ciddi bir boşluk olduğu için de Türkiye’de kadın işgücüne katılım oranı yüzde 30-35 bandının bir türlü üstüne çıkamıyor. Kreşler hem çocuklara ve gelecekte işgücünün verimliliğine yatırım hem de toplumun istihdam oranını yükseltmek ve bu anlamda verimliliği arttırmak, kadın istihdamının olması gereken seviyelere gelerek bunun üzerinden ekonomik büyümeyi, kapsayıcı büyümeyi ve üretkenliği arttırmayı sağlamak açısından çok çok önemli” diye konuştu.
İNŞAAT SEKTÖRÜNÜN 3 KATI İSTİHDAM
İlkkaracan, son dönemdeki araştırmalarının bakım hizmetlerine yapılacak yatırımların yalnızca kadın istihdamını artırmak ve çocuklar arasındaki eşitsizlikleri azaltmakla kalmayıp, makroekonomik düzeyde de çok önemli katkılar sağladığını ortaya koyduğunu belirtti. Bakım hizmetleri sektörlerinin emek yoğun sektörler olduğuna dikkat çeken İlkkaracan, şu ifadeleri kullandı: “Yatırılan her 1 milyon ya da 100 milyon lira, kamu bütçesinin başka bir sektöre yatırılmasına kıyasla çok daha fazla iş yaratıyor. Örneğin, erken çocukluk dönemi bakım ve okul öncesi eğitime yapılan yatırımlar, inşaat sektörüne kıyasla neredeyse 3 kat daha fazla istihdam sağlıyor. Türkiye’nin 3-5 yaş arası yüzde 100, 0-2 yaş arası yüzde 50 okullaşma oranına ulaşabilmesi için milli gelirin yüzde 2-2,5’i kadar yatırım yapılması gerekiyor. Bu yatırım, doğrudan bu sektörde ve dolaylı olarak diğer sektörlerde 1 milyon kişiye istihdam sağlayacak. Ayrıca bu istihdamın yüzde 75’inin kadınlara sağlanacağı sonucuna vardık. Bu da büyümenin kapsayıcı ve toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini azaltıcı olacağı anlamına geliyor.”