Son günlerde salgın hastalıklar, depremler, felaketler, uçak kazaları yaşanıyor tüm dünyada. Kıyamet alametleri nelerdir? Dünyadaki son gelişmeler buna işaret midir?
Öncelikle Kur’an’da kıyamet alameti olarak nitelenen bazı ayetlerden ve bazı hadislerden bahsedeceğim.
Enbiya suresi 21. ayet: ‘’Yoksa onlar yeryüzünden bir takım Tanrılar edindiler de ölüleri bunlar mı diriltecek.’’
Enbiya suresi 96. ayet: ‘’Nihayet Ye’cüc, Me’cuc’un setleri açıldı ve onlar her tepeden akın ederler.’’
Neml suresi 82. ayet: ‘’Söylenen kıyamet başlarına geldiği zaman, onlara yerden bir yaratık çıkarırız da; insanların ayetlerimize kesin bir şekilde iman etmedikleri konusunda onlarla konuşur.’’
Duhân suresi 11-12 ayetler: ‘’Göğün bütün insanları kuşatan belirgin bir dumana bürüneceği günü bekle. Bu acı veren bir azaptır.
Küçük alametler; insanların bina yapmakta birbirleriyle yarışmaları, insanların ölümü temenni etmeleri, cariyenin efendisini doğurması, Fırat Nehrinin sularının çekilerek nehir yatağından altın çıkması, depremlerin çoğalması, cinayetlerin çoğalması, fitnelerin zuhur etmesi, İslami ilimlerin ortadan kalkması, cehaletin artması gibi…
Büyük alametler; Deccal’in ortaya çıkışı, Duhan’ın çıkışı, Dabbetül arzın ortaya çıkışı gibi…
Kur’an’da açıkça kıyamet alametleri şunlar şunlardır diye bir şey geçmez. Yukarıdaki ayetler çeşitli vesilelerle söylenmiş ifadelerdir. Onların öncesi ve sonrası vardır. Ne anlama geldiği üzerinde biraz düşünüldüğü zaman mevzu huzura kavuşur.
Hadislerde kıyamet alametleri diye ifade edilen şeyler ise hiçbiri dini bir değeri ifade etmez. Müslüman milletlerin korkularını, gelecekten beklentilerini, ürpertilerini, paniklerini, özlemlerini Peygambere atfedip ‘’Peygamberimiz buyuruyor’’ diyerek söylediği sözlerdir. Ve hiç birisi de Peygambere ait değildir. Bunları böyle görmek gerekir. Ama sosyolojik olarak baktığımızda bunlar bir korkunun, paniğin ve bir endişenin ifadesi olarak görülebilirler.
Mesela ne deniliyor?
Yakın zamanda ticaret artacak, mal biriktirenler çoğalacak, kimse malını başkasına vermeyecek, fakirler zenginlerin evlerine saldıracak, binalar ve zinalar artacak, ehliyetsiz insanlar iş başına gelecek, insanlar gösterişe önem verecek, evlerinde köpek besleyecekler ama çocuklar aç olacak, cami kenarlarına bırakılacak gibi… Bunların hepsi yıkılışı, yozlaşmayı, çöküşü ifade eden rivayetlerdir. Bu açıdan bakıldığında bir gerçeği ifade ederler. O da; toplumlar bozulmaya yüz tuttuğunda bir altüst oluş yaşanır. Buna kıyamet diyoruz. Kıyam ayağa kalkmak, kıyamet ayağa kalkış demektir.
Kimlerin ayağa kalkışı?
Bir altüst oluş neticesinde insanların olup biten şeylere itiraz ederek yeniden diriliş ve silkinme amacı ile ayağa kalkışı. Günümüz literatüründe söyleyecek olursak bu şu demektir: Baskı artarsa, zulüm çoğalırsa, haksızlık had safhaya ulaşırsa, güçlüler zayıfları ezerse, insanlar aç kalırsa, yoksul bırakılırsa ayaklanma olur. İnsanlar ayaklanır, şehrin meydanına gelir ‘’benim çocuklarım aç’’ diye bağırır ve üzerine benzin döker kendini yakar. İşte bu kıyamdır, ayağa kalkıştır. Bunu bir kişi yapmıştır. Ya bunu 500 bin kişinin yaptığını varsayarsak ne olur? İşte kıyamet dediğin şey altüst oluş demektir. Yozlaşma, baskı, zulüm, haksızlık had safhaya ulaştığında toplumlar kaosa uğrar ve orada bir ayağa kalkış, silkinme meydana gelir. Kıyamet alametleri dediğimiz şey; ayağa kalkışın, silkinmenin işaretleri var mı, yok mu? demektir.
Mesela üzerine benzin döküp ‘’çocuklarım aç’’ diye bağıran adamın eylemi kıyamet alametidir. Yani bu toplumda, yakın bir gelecekte patlama olacak, onun işaretidir.
Bir zamanlar vatandaşın biri geçim derdi sebebiyle şehir meydanında Başbakana yazar kasa atmıştı. Bu olayın ardı sıra felaketler gelmişti. Bunlara benzer olayların hepsi bir patlama, sarsıntı olacağının ve bundan hepimizin zarar göreceğinin işaretleridir.
Bu olaylara bakarak Türkiye çapında altüst oluşların olacağını söylüyorum. Dünya çapında bakacak olursak aynen bunlara benzer olaylar oluyor. Belli başlı şehirlerde zayıflar, yoksullar, aç kalanlar, haksızlığa uğrayanlar sokaklara dökülüyorlar, kendilerini yakıyorlar, eylemler yapıyorlar, kendilerini evlere kapatıyorlar, intiharlar oluyor.
İşte bütün bunlar alametler olarak görülmelidir. Alametten asıl maksat budur. Gerçek anlamda Kur’an’da anlatılan alamet de bundan başka birşey değildir. Gerisi spekülasyon ve yorumdur.
Mesela kıyamet alameti olduğu söylenen depremler, tsunamiler, seller, uçakların düşmesi gibi olaylar acaba dünyanın sonunu mu getiriyor?
Oysa kıyamet dünyanın sonu değildir, kıyamet dünyanın sonu anlamına gelmiyor. Bir insanın sonu iki şekilde olur: Birincisi ölmesi, ayakta duramaz hale gelip yere düşmesiyle olur. İkincisi toplumun ayağa kalkması, bir altüst oluş yaşamasıdır. Dünyanın sonunun zamanı ile ilgili olarak bilimsel verilere bakmak lazım. Kur’an-ı Kerim’de dünyanın ömrü ile ilgili hiçbir rivayet yoktur. Dünya şu kadar yıl sürecek diye birşey yoktur. Bu hususta Tevrat, İncil, Hinduizm, Budizm metinlerine nazaran Kur’an biraz suskundur. Çünkü önceki metinlerde açıkça kıyamete yakın bir kurtarıcı gelecek, dünya yıkılacak, bu yıkılışın ardından yeniden kurulacak, Tanrı’nın krallığı olacak, Mesih gelecek, Mehdi dönecek gibi ifadeler vardır. Ancak Kur’an-ı Kerim hâtem’ül-enbiya / son peygamber inancıyla birlikte bu çağı kapatmıştır. Öncekilere nazaran ‘’Artık hiçbir kurtarıcı gelmeyecektir ve insanlar kendi başlarının çarelerine bakacaklar’’ diyen daha modern bir kitaptır. Bu işin ucunu açık bırakarak, bu konuyu daha çok insanların araştırmalarına bırakmıştır.
Baktığımız zaman bu hususta da bilim adamları çok çeşitli şeyler söylüyorlar. Mesela bazıları diyor ki; dünya bu zamana kadar 4,5 milyar yıl yaşadı, bundan sonra da 5 milyar yıllık bir ömrü kalmıştır. Çeşitli vesilelerle, uzaydaki yıldızların patlaması, uzay boşluğunda dağılması gibi 9,50 milyar yıl yaşadıktan sonra dünya da uzay boşluğunda parçalanıp yıldızların dağılması gibi dağılacak derler. Ama bunun için 5 milyar yıl daha var. Bazıları diyor ki; dünyadaki canlılık 1 milyar 750 milyon yıl sonra bitecek. Şu anda yaşayan canlılar, önce bitkiler, güneşin dünyaya fazla yaklaşması sebebi ile bitkilerin karbondioksit ihtiyacı kalmayacak onlar ölünce onlardan beslenen hayvanlar da ölecek. Sonra bitkilerden ve hayvanlardan beslenen insanlara sıra gelecek. Dolayısıyla şu anki canlılık ortadan kalkacak derler. Tabi bu hususta rivayetler çoktur. Ben en meşhur olanları, NASA, TÜBİTAK’tan en yetkili ağızların söylediklerini söyledim. Bunlar da spekülatiftir. Yani bu rakamlarda çeşitli şekillerde değişiyor.
Öyle veya böyle baktığımız zaman hemen yarın kıyamet kopacak, dünya ortadan kalkacak gibi birşey yok. Ama sosyal hayata bakmamız lazım. İnsanlar açlıktan ölüyor, intiharlar oluyor. Bunlar bir patlamanın habercisidir, bizim kıyametimiz de budur. Böyle bakmalıyız. Nitekim bazı rivayetlerde de buna dair işaretler vardır.
Mesela Peygambere atfedilen bir rivayette denilir ki; ‘’kıyametin yarın kopacağını bilseniz, elinizde bir fidan varsa onu dikin’’ der. Burada ne demek ister? Kıyametin kopma vakti, ne zaman kopacağıyla falan ilgilenmeyin. Herşey bir dönüşüm halindedir, hiçbir şeyin yok olduğu yok zaten. Biz öldüğümüzde de, canlılık yok olduğunda da, dünya ortadan kalktığı zaman da biz yok olmuyoruz. Başka bir şeye dönüşüyoruz. Bütün bir evren zaten bir dönüşüm sürecidir. Allah her an bir iş ve oluş üzeredir. Bu böyle akıp gidiyor. ‘’Siz elinizdeki fidanı dikmeye bakın’’ diyor. Bu da bizi bir iş yapmaya itiyor. Önemli olan ne yaptığımızdır. Ben iyi şeyler yaptıktan sonra, kıyamet kopmuş, kopmamış, ölmüşüm, ölmemişim bir anlamı yok. ‘’Nasıl olsa iyi şeyler yaptım, ölsemde, ölmesemde kurtuluşa ererim’’ demiş oluyor. Bu bize aynı zamanda kurtuluşun bir Mehdi’nin gelmesiyle, bir Mesih’in ortaya çıkmasıyla, bir kurtarıcının zuhur etmesiyle olmayacağını, kişinin elindeki fidanı dikmesi ile kendini kurtaracağını söylüyor. Fidan ve benzeri şeyler yani insanlığa yararlı işler yaparak, kurtuluşun ancak insanın kendi elinde olduğunu bize göstermeye çalışıyor. Nitekim başka bir rivayette Deccalin zuhuru, Ye’cüc ve Me’cüc’ün ortalığı kaplaması gibi haberlerde bu bahsettiğim çerçevededir. Yani Ye’cüc ve Me’cüc’ün ortalığa yayılması; kargaşa, fesat, toplulukları işgal edenlerin yeryüzüne yayılması demektir. Deccal de; kötülük yapan, cinayet işleyen, gaddar, zalim kişiler demektir. Bunlar Müslümanlardan da olabilir, Müslüman olmayanlardan da olabilir. Dünyanın herhangi bir yerinde tiranlar, diktatörler, halk düşmanları, kendi iktidarı için insanları yakmaktan, savaşa sürmekten, kendisi için onları ölüme göndermekten çekinmeyen, halkın üzerine gözünü kırpmadan ateş açan herkes deccaldir. Kötülük odağı demektir. Yeryüzünü işgal eden, kendi menfaati için başkalarının yaşamlarına son veren, onları yerlerinden yurtlarından eden bütün ordular Ye’cüc Me’cüc ordularıdır ve yeryüzünde fesat çıkarmaktadırlar. Bunlar din dilindeki karşılığıdır. Yani kargaşa yaratan, kötülük yapan kişi ve topluluklar kastedilmiş oluyor.
Mesela bir keresinde Peygamber yoldan geçerken Deccal ne zaman zuhur edecek, Ye’cüc Me’cüc ne zaman ortaya çıkacak diye konuşan bir topluluğa rastlıyor. Peygamber diyor ki; ‘’bunları konuşmayı bırakın. Benim size gerçeğin ne olduğunu söylememi ister misiniz?’’ diyor. ‘’Söyle Ya Resulallah’’ diyorlar. ‘’En büyük ibadet güzel ahlâktır, komşunuza iyi davranın, elinizde bir hurma dahi olsa onu başkasına infak edin’’ diyor. Bunun birkaç varyantı var, buna benzer şeyler söylüyor. Yani yine ağaç dikmek gibi, spekülatif olup olmayacağı belli olmayan, insanların sadece merakını gideren, bir takım uydurmalarla uğraşmayı bırakın, sizi kurtaracak olan şeye bakın. Elinizdekini başkasıyla bölüşün, komşunuza iyi davranın, ahlâk sahibi olun. Sizi kurtaracak budur diyor. Siz böyle olun da başkası gelsin gelmesin önemli değil. Sizi kurtaracak onlar değil, sizi kurtaracak olan bunlar demiş oluyor.
Bazı dini kitaplarda dünyanın yaşı verilir. Mesela Tevrat’ta dünyanın yaşı 7 bin yıldır der. Ondan etkilenerek bazı hadislerde dünyanın yaşı 7 bin yıldır derler. Bunların hepsi spekülatiftir, tartışılabilir, hiçbiri kesin bilgiler değildir. Bilim adamları da canlılığın yaşı 1 milyar 750 milyon yıldır diyor. NASA’nın yaptığı açıklamada dünyanın daha 5 milyar yıl daha ömrü var diyor. Dolayısıyla bunların hiçbiri kesin bilgi değildir, tartışılabilir şeylerdir.
Bizim bunlara kafa yormaktan ziyade elimizdeki fidanı dikmemiz lazım. Peygamberin bize söylediği, Kur’an’ın da öğütlediği budur. İnsanların yaptıkları ve amelleri ile kurtulacakları söylenir. Ancak genel bir dünya görüşü oluşturmak bakımından söylenecek olursa; her şey akar, bir ırmağa iki defa girilmez, Allah her an bir iş ve oluş üzerinedir ve hiç bir şey yok olmaz, yoktan var olmaz, vardan yok olmaz. Her şey başka bir şeyin içinden çıkarak, iki şey birleşip ondan yeni bir şey meydana getirerek sürekli olarak birbirine dönüşür. Dünyanın gidişatını da böyle görmemiz lazım.