Kırgızistan’da çatışmalar yer yer sürüyor. Etnik çatışmalar nedeniyle çıkan çatışmalarda ölen 171 kişinin yanısıra, bin 800 civarında yaralı var. Bazı Özbek vatandaşlar ölü ve yaralı sayısının resmi rakamların çok üzerinde olduğunu belirtiyorlar.
Özbeklerin yoğun yaşadığı ilçelerde evlerin yakıldığı ve yağmalandığı da kaydediliyor. Özbekler evlerinin işaretlendiğini ve işaretli evlerin ateşe verildiğini söylüyor. Etnik gerginlik nedeniyle kapatılan Özbekistan ve Tacikistan sınırlarında bekleyen binlerce mülteci bulunuyor. Kırgız grupların saldırıları üzerine bazı Özbek mahallelerinde barikatlar oluşturuldu. BM yetkilileri yaklaşık 100 bin Özbek’in Özbekistan sınırına kaçtığını açıkladılar.
Geçici yönetimin müdahaleye çağırdığı Rusya şimdilik sadece ülkedeki kendi üslerini korumak için beş uçakla 850 paraşütçü yollarken, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konsey’i ülkedeki katliamları kınarken, ülke yönetimine olayların yayılmasını engelleme çağrısı yaptı.
GÜNEŞ: MESELE İÇ YAPILARLA İLGİLİ
Kırgızistan’da yaşanan gelişmeleri İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Dr. Hakan Güneş’e sorduk. Bölgeyi yakından bilen Dr. Hakan Güneş, genel değerlendirmelerdeki yanlışlara dikkat çekti.
Güneş Kırgızistan’daki gelişmelerin bir dış politika değil, esas olarak iç yapıları ilgilendiren bir gelişme olduğunu belirtti. Güneş, “Bu çerçevede bir otorite boşluğundan kaynaklı olarak, benzeri bizim ülkemizde de yaşanmıştı. Ama bir otorite boşluğundan değil farklı nedenlerden yaşanmıştı. Tipik olarak çoğunluk grubunda özellikle yerel çeteler otorite boşluğunu hissettiklerinde kolaylıkla azınlıkların mallarına mülklerine, evlerine ve tabi canlarına el koyabileceklerini düşünüyorlar. Her zaman ilk seçilen kolay hedef azınlıklar oluyor. Kırgızistan’daki olay da bundan ibaret doğrusu” diyor.
IRKÇILIKLA MÜCADELE EDİLMEDİ
Özellikle güneyde yaşayan Özbekler ve diğer azınlık grupların tamamının can güvenliklerinin bugüne kadar olmadığı kadar tehdit altında olduğunu söyleyen Güneş, “Bu senaryo bundan 20 yıl önce de yaşanmıştı. O zamanda Sovyetlerin son döneminde binlerce insan öldürülmüştü. Dolayısıyla aslında bu tür gelişmeler gizli ırkçılıkla mücadele edilmediği ve adlı adınca nefret suçları ve ırkçılık kapsamında bir ceza getirilmediği için yaşanıyor. O dönemde de ondan sonra küçük küçük olaylarda da işte böyle en ufak bir otorite boşluğu olduğunda kolayca yerel çeteler azınlıklara saldırı düzenliyorlar ve son derece ağır bir bilanço ortaya çıkıyor” değerlendirmesini yapıyor.