Bir kez daha anlaşılıyor ki Türkiye siyasi eliti bu işi çözemeyecek. “Kart kurt”tan “Kürt Realitesi”ne, oradan “AB Diyarbakır’dan geçer”e, oradan “Kürt Sorunu var”a ve oradan da “Kürt Açılımı”na geçmiş olsa bile, Türkiye siyasi eliti bu işi çözemeyecek. Bence son günlerde olan bitenlerden anlaşılan bu.
Bakın bu ülkenin ana muhalefetinin yeni başkanının Kürt sorununun çözümüyle ilgili Başbakan’a önerdiklerine. Aklımıza mı hakaret ediliyor, dalga mı geçiliyor, çaktırmadan aşağılanıyor muyuz varın siz karar verin!
Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’nin yeni Genel Başkanı, eğer düşünülen ve uygulanan operasyonlar başarılı olursa iktidarı devralması düşünülen ve iktidara gelirse de başta Ergenekoncuları, daha sonraları da Etiler ve Bağdat Caddesi sakinlerini sevinçten göklere çıkartacak olan Kılıçdaroğlu Başbakan’a Kürt sorununun çözümüyle ilgili şunları önermiş:
“Et ve Balık Kurumu güçlendirilsin, devlet istihdam yaratsın, mayınlı araziler temizlenip topraksız köylülere dağıtılsın, seçim barajı indirilsin ve özel yetkili mahkemeler kaldırılsın.”
Şaka gibi!
Hemen her gün insanların öldüğü bir konuyu çözmek için bu ülkenin en önemli siyasi otoriteleri Başbakan ve ana muhalefet partisinin başkanının görüştüğü konulara bakın! Siz herhangi bir biçimde bugün ülkede olanlarla bu konular arasında herhangi bir anlamlı ilişki görüyor musunuz?
Yanlış anlaşılmasın! Demek istediğim, bu önerilerle Kürt sorununun bir ilişkisinin olmadığı değil. Aksine bu önerilerle bu mesele arasında tabii ki bir ilişki var. Ama bence bu öneriler, hemen ameliyat edilmesi gereken ve edilmezse belki de ertesi gün ölecek olan bir hastaya iyileşmesi umuduyla aspirin vermeye benziyor. Aspirinin her durumda genel olarak sağlığa olumlu katkısı olduğu varsayımıyla. O kadar!
O nedenle de diyorum ki bu işi Türkiye siyasi eliti çözemeyecek. İnsan anlayamadığı bir sorunu nasıl çözsün ki?
Eğer bu kanaatim doğruysa o zaman Kürt siyasetçilere fazladan bir iş daha düşüyor bence. Savunmacı bir siyaset yapma tarzından vazgeçip Türkiyeli siyaset elitine bu işin nasıl çözüleceğiyle ilgili de yardımcı olmak.
Fantezi yapmıyorum. Sizi bilmem ama ben zamanla kendi “büyüklerimin” aslında benim “küçüklerim” olduğunu fark ediyorum. Onların yaşça benden büyük olmaları, yaşadığımız karmaşık dünyanın sorunlarını benden daha iyi anlamaları anlamına gelmiyor. Aksine benim daha alışık ve bilgili olduğum bir dünyada benim çözümlerimin daha gerçekçi olacağı açık.
O nedenle de herhangi bir sorun karşısında onların aksilenmelerine aldırmayıp, sorunların nasıl çözüleceğini sabırlı bir biçimde anlatmanın bana düştüğünü düşünüyorum.
Abartılı mı buluyorsunuz bu söylediklerimi?
Belki de. Ama doğrusu benim yaşlılarımla kurduğum ilişki bu, ve verimli olduğu da tecrübelerimle sabit.
Her neyse özetleyecek olursam Türkiye siyasi eliti Kürt sorunu denen sorunun çözümünde, sorunu yeterince anlayamadığı için ya da sorunun çözümünün gerektirdiği zihnî dönüşümü yapamadığı için sorunu nasıl çözeceğini bilmiyor. En son Başbakan ve ana muhalefet partisi başkanının görüşmelerinden yansıyan gerçek bu…
Peki ya Kürt siyasetçiler ne yapıyorlar? Doğrusu onların yaklaşımlarını anlamak da her zaman mümkün değil. Örneğin referandumu boykot etme kararları böyle. İlerde bu kararlarını değiştirirler mi bilmiyorum ama doğrusu birçok bakımdan bu kararın Kürt siyasetine çok da yakışmadığını düşünüyorum.
Geçici 15. Madde’nin kaldırılmasıyla açılacak Diyarbakır hapisanesi gerçeğinin tüm toplum tarafından öğrenilebilecek olması bile kendi başına önemli değil mi?
Ya da bunların ötesinde bir daha kolay kolay yargı mensuplarının başına Sacit Kayasu ve Ferhat Sarıkaya’nın başına gelenlerin gelmeyecek olması bile kendi başına önemli? Diyebilirsiniz ki bunlar küçük adımlar. Evet, bunlar küçük adımlar olabilir ama bizim demokrasi tarihimiz bakımından hiç de küçük değiller.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun önerileri Kürt sorununun çözümünde Kürt siyasetinin, öngördüğünden daha çok sorumluluk üstlenmesi gerektirdiğini söylüyor. Ve tabii boykotun da anlamlı bir siyasi tercih olmadığını.
Taraf