Sonunda bazen ulu orta, bazen içten içe kanayan bir yara açığa çıktı. Bürokraside üst düzey makamlara çıkmalarına pek sıcak bakılmayan, orduda, emniyette, kamu idaresinde terfileri engellenen Alevilerden biri, Cumhurbaşkanlığı adaylığına yürüyor.
Birçoklarının özellikle de iktidarın ağzında gezdirdiği bakla nihayet çıkmaya başladı. İyi Parti Ankara Milletvekili Halil Oral, Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğini adaylığı için bir engel saydığını söyledi. İlk söyleyen o değil; uzun süredir bu konu, gizli-açık sohbetlerde dillendiriliyor. Oral’ın deyişiyle yüzde 70’i muhafazakâr –ya da Sünni- olan Türkiye’nin, bir Alevi’yi Başkan yapmayacağını söyleyenler hayli fazla… Üstelik çoğu, tıpkı Oral gibi, Alevileri ya da Kılıçdaroğlu’nu överek söze başlayıp mezhebini bir dezavantaj olarak dillendiriyor.
Lafı çevirmeden söyleyelim:
Bu tavır, reel politik olarak pazarlansa da sadece ayıp değil, utanç vericidir. Siyasette, mezhepler, etnik kimlikler, ırklar, milliyetler, cinsiyetler değil, fikirler, projeler, politikalar yarışır. Doğuştan gelen özellikler değil, sonradan kazanılan nitelikler önem taşır; taşımalıdır.
Dahası, bir kişi, bir demokraside, kimliği, milliyeti ya da cinsiyeti nedeniyle ötelenmişse, bu, ona daha fazla alan açılmasını gerektirir.
Kılıçdaroğlu’nun adaylığı tartışması, Obama’nın adaylığı sürecindeki tartışmaları andırıyor. Orada da beyaz Amerika’da, siyahi bir Başkan’ın hiç şansı olmadığı düşünülüyordu. Ama kendisi cesaretle ortaya çıktı, partisinin desteğini arkasına aldı, doğru bir kadro ve doğru mesajlarla Beyaz Saray’a yürüdü.
Bu konu, artık Kılıçdaroğlu’nun mezhebi, kimliği, adaylığı meselesi olmaktan çıkmış, Türkiye’nin ne kadar, eşit yurttaşlığa dayalı bir ülke, ne kadar hoşgörülü bir toplum olduğunun göstergesine dönüşmüştür. Bu sınav aşılabilir ve mezhep, etnik kimlik, ırk, din, cinsiyet kimlikleri kariyer önünde birer baraj olmaktan çıkarılırsa Türkiye demokrasisinin de önü açılır.
Halil Oral’ın İyi Parti Disiplin Kurulu’na sevki, Akşener’in özür dilemesi iyi bir başlangıç… İktidar baskısına boyun eğip sırf mezhebi nedeniyle hak etmeyen birini aday yapmak, hepimizin ayıbı olur. Aday geçer, ayıp kalır. Herkes için “Nasıl bir Türkiye istiyoruz”u düşünme vaktidir şimdi…