Pakistan ve Afganistan arasında bulunan Keşmir’de sular bir türlü durulmuyor.
Son bir ay içerisinde, Hindistan güvenlik güçlerinin müdahaleleri sonucunda 17 insan yaşamını yitirdi. Askeri ablukaya ve ölümlere rağmen Keşmirliler sokakta. Keşmirli yazar ve gazeteci Basharat Peer “Democracy Now” adlı radyonun programına konuk oldu. Anjalı Kamat ve Amy Goodman’ın sorularını yanıtlayan Peer, Keşmir’de son süreçte yaşananları anlatıyor.
Anjalı Kamat (AK):Şimdi tansiyonun yüksek olduğu Keşmir’e geçiyoruz. Temmuz başından beri, Hindistan güvenlik güçleri 15 kişiyi katletti. Ölümler, tüm Keşmir’de yaygın protestolara neden oldu. Hindistan hükümeti bölgede sokağa çıkma yasağı ilan etti, yerel medya ise ablukaya alınmış durumda. Uluslararası toplum, Keşmir’de yaşanan insan hakları ihlallerine karşı sessiz kaldı. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, pazartesi günü Pakistan’ın başkenti İslamabad’da yaptığı basın toplantısında Keşmir sorununa değindi. Pakistan’ın, Keşmir sorununda ABD’nin aracılık yapması talebine karşı çıkan Clinton, bu sorunun Hindistan-Pakistan ilişkilerinin gelişmesinin önünde bir engel olduğunu, ABD’nin bu sorunu çözemeyeceğini söyledi.
Amy Goodman (A.G): Şimdi, burada New York’da, Keşmirli yazar ve gazeteci Basharat Peer ile biraraya geldik. Keşmir’de geçirdiği çocukluğuna ilişkin anılarını yazdığı kitabın ismi “Perdeli Gece: Keşmir’de Yaşam, Aşk ve Savaşa Dair Anılar.” Kendisi, şu anda Open Society Institute’de çalışmalar yapıyor ve Keşmir’e yaptığı geziden yeni döndü.Democracy Now’a hoşgeldiniz! Geçtiğimiz ay içerisinde Keşmir’de neler olduğunu anlatır mısın bize?
Basharat Peer (B.P): Öncelikle beni programınıza konuk ettiğiniz için teşekkür ederim.
Son bir ay içerisinde Keşmir’de bir dizi protesto gösterisi oldu. Aslında bunun geçmişi de var ama geçen ay binlerce insanı sokağa taşıran, genç bir lise öğrencisinin Hindistan paramiliter güçleri tarafından vurulmasıydı. Bu güçler, Keşmir’in Hindistan kontrolündeki bölümünde görevli. Burada, Keşmir bölgesini kontrol altında tutmak için yaklaşık yarım milyon Hindistan askeri ve paramiliter askeri konuşlanmış durumda.
A.G: Biraz geri gidip, Keşmir sorunu ile ilgili yeterince bilgi sahibi olmayan dinleyicilerimiz için, bölge hakkında biraz bilgi verebilir misin? Mesela “Hindistan kontolündeki Keşmir” derken neyi kastettiğinizi açıklar mısın?
B.P: Keşmir bölgesi iki güç tarafından kontrol ediliyor, daha doğrusu Keşmir iki parçaya ayrılmış durumda. Bu parçaların biri Pakistan, biri Hindistan kontrolünde. Keşmir’in iki parçaya bölünmesi, Hindistan ve Pakistan’ın iki ayrı ülke olarak bağımsızlıklarını ilan etmesinden hemen sonra, Keşmir bölgesinin kimin topraklarında kalacağına dair anlaşmazlık yaşanması üzerine iki ülke arasında çıkan savaşla ortaya çıktı. Birleşmiş Millet o zaman bu iki ülkeye ateşkes ilan etmeleri için müdahalede bulundu. Ateşkes çizgisi eski Keşmir’in tam ortasından geçirildi, bu çizgi “kontrol çizgisi” olarak adlandırıldı. Son günlerde geçekleşen olaylar, işte Keşmir’in Hindistan hakimiyetinde kalan parçasında yaşanıyor. Bu bölgenin başkenti olan Srinagar şu anda protestoların, sivil ölümlerinin ve askerlerin işlediği cinayetlerin merkezi durumunda.
AK: Peki, bu son birkaç ay içerisinde tam olarak kaç kişi yaşamını yitirdi?
B.P: Temmuz ayı içerisinde, şu ana kadar on yedi kişi yaşamını yitirdi. Daha iki gün önce polis tarafından kovalanan genç bir eylemci nehirde boğularak öldü. Bu gencin cenazesi, Keşmir’in Baramulla isimli kentine getirildi. Polis ve paramiliter güçler, kitlesel bir protesto gösterisine dönüşen cenazeye saldırdı. Halkın üzerine ateş açıldı, bunun üzerine bir kişi yaşamını yitirdi, 20 civarında insan yaralandı. Böylece Temmuz ayı içerisinde gerçekleşen ölümlerin sayısı 17’ye yükseldi. Bölge tamamen askeri abluka altında bulunuyor.
A.G: Peki, Keşmir’deki insanlar ne istiyor?
B.P: Gösterilerde bağımsızlık talebi öne çıkıyor. Bu aslında yeni bir talep değil, Keşmir halkı geçmişten beri bağımsızlık istiyor. Bu, uzun vadede gerçekleşebilecek bir talep. Ama şu anda daha acil bir talebi var halkın. Bu, kısa vadede, örneğin aynı gün içerisinde, Hindistan hükümeti tarafından karşılanabilecek bir talep. Halk ciddi tepkiler uyandıran iki yasanın geri çekilmesini istiyor. Bunlardan biri “Sorunlu Bölgeler Yasası” olarak adlandırılıyor, diğeri ise silahlı güçlere özel yetkiler veren bir yasa. Bu iki yasa, Keşmir’de konuşlandırılan paramiliter güçlere ve askerlere yasal dokunulmazlık veriyor. Örneğin bir asker, tehdit olarak gördüğü bir kişiyi vurduğunda ve öldürdüğünde yargılanmıyor. Eğer vurdukları kişi 8. sınıfa giden bir öğrenci bile olsa, bu askere hukuki hiçbir yaptırım uygulanmıyor. Geçtiğimiz günlerde böyle bir olay yaşandı.
Yakın zaman önce, Keşmir’de bulunduğum sırada, polisin açtığı ateş sonucunda 8. sınıfa giden bir çocuk yaşamını yitirdi. Bu olayın arkasından gösteriler düzenlendi ve bu gösterilerde bir lise öğrencisi daha öldürüldü. Bu lise öğrencisinin babasıyla tanıştım. Baba, dava açmak için çabalıyordu. Pek de karşılaşmadığımız bir şekilde söz konusu polis gözaltına alındı ama olması gerektiği gibi işleyen bir hukuki süreç başlamadı. Bunun nedeni az önce bahsettiğim yasaların güvenlik güçlerine tanıdığı dokunulmazlığın kaldırılması için Hindistan İçişleri Bakanlığı’nın yerel hükümete bu insanları yargılama izin vermesi gerekiyor. Şu anda, yargı sürecinin başlaması için merkezi hükümetten izin bekleyen 458 dava var. Bu davaların hepsi, sivillerin ölümünden sorumlu güvenlik güçlerine karşı açılmış davalar. Oysa bu davaların hiçbiri için yargılama izni verilmedi. Söz konusu iki yasanın, insan haklarına aykırı oldukları için derhal iptal edilmesi gerekiyor.
AK: “Perdeli Gece” adlı anı kitabında militanlığın gölgesi altında büyüdüğünüzü anlatıyorsunuz. Keşmir’deki direniş, geçmişte militan eylemliklerle sürüyordu. Son zamanlarda ise gençlerin sokaklara çıkıp taş attığı intifada tarzı ayaklanmalara tanık oluyoruz. Bize, bu değişimin nasıl gerçekleştiğini anlatır mısın?
B.P: Bu değişimin dönüm noktası, 11 Eylül sonrası gerçekleşti. Hindistan’ın vesayetine karşı 90’ların başından beri süren bir karşı kopuş geleneği vardı. Fakat, iki faktörün etkisiyle direnişin karakteri değişti. Bunlardan birincisi, 2004’de Hindistan büyük bir kontragerilla harekatı başlattı. Yaygın insan hakları ihlallerinin eşlik ettiği bu savaş sürecinde, Keşmirli isyancıların çoğunluğu ya öldürüldü ya da silah bıraktı. İkinci olarak, önceden Pakistan sınırından bölgeye giriş yapan İslamcı militanlar azaldı. Müşerref’in iktidarı sırasında, Pakistan bu militanlara destek vermemeye başladı. İşte, bu iki faktörün etkisiyle, 2004-5 yıllarında Keşmir’de şiddet olayları azaldı. Ve bu şekilde, insanların korkuyla daha az yaşayabilmesi ve seslerini daha fazla yükseltebilmesi için bir alan açılmış oldu.
1990 yılından beri süregelen bastırılmışlık durumu 2008 yılında parçalandı. Topraklarla ilgili bir konuda hükümetle bir anlaşmazlık yaşandı ve bu anlaşmazlık bir dizi büyük protesto gösterisini tetikledi. Yüzlerce, binlerce insan sokaklara çıkmıştı. Bu, 1990 yılından beri bağımsızlık için yapılan en büyük gösteriydi. Bence bu, büyük bir adımdı; bir anlamda, şiddeti temel alan politikalardan, barışçıl politikalara geçiş anlamına geliyordu. Ama maalesef, bu gösteriler silahla bastırıldı. Yaklaşık 60 eylemci vuruldu ve 600 civarında gösterici açılan ateşle yaralandı. Bundan sonra fazla barışçıl gösteri yapılmadı. Bunun yerine, barışçıl bir gösterinin bile kana bulandığını gören gençler, taşlara sarıldılar. Sanırım biraz da, dünya üzerinde farklı yerlerde gerçekleşen protesto eylemlerinden etkilendiler. Biliyorsunuz, dünyanın her yerinde, öfke dolu insanlar, politik taleplerini taş atarak savunuyorlar. İşte, 2008 yılından beri Keşmir’de durum böyle.
A.G: Basharat, peki ABD’nin tutumu hakkında ne düşünüyorsun? Devlet Başkanı Obama’nın, seçim için yarışırken, Keşmir’in Hindistan ve Pakistan arasında çözüme kavuşturulması gereken temel bir nokta olduğunu söylediğini hatırlıyorum.
B.P: Evet, Obama bunu söylemişti. Hatırladığım kadarıyla Kennedy’den sonra, ilk kez Clinton, o da kısaca Keşmir sorunundan bahsetmişti. Yani uzun bir zaman sonra ilk kez bir ABD Devlet Başkanı samimi ve ciddi bir şekilde Keşmir’i gündeme getirdi. Ama sonra iktidara geldi ve elçi Holbrook’u Afganistan ve Pakistan özel temsilcisi olarak görevlendirdi. Aslında Keşmir de iki ülke arasında yürütülen görüşmelere dahil olacaktı. Ama Hindistan oldum olası dışarıdan müdahalelere karşı oldukça dirençlidir. Hindisran lobisi Amerika’nın Keşmir hakkında konuşmaması için sıkı bir çalışma yürttü ve bunun sonucunda Amerikalılar geri adım attı.
A.G: Peki şu anda sence ABD ne yapmalı?
B.P: ABD’nin yapması gereken, diğer bütün medeni ülkeler gibi, Keşmir’deki insan hakları ihlallerini gündeme getirmek ve Pakistan ile Afganistan’ı, Keşmirlilerin de barış görüşmelerine dahil olması için ikna etmek. Sizin de bildiğiniz gibi, ABD iki ülkeye çözümü dayatamaz ama bence bütün bir nüfusü askeri vesayet altında yaşamaya zorlamak ve yasaların güvenlik güçlerine öldürme izni tanıması, sorgulanması ve gündeme taşınması gereken konular.