Sevgili dostlar,
Eskiden gazeteciler soru sorar, cevap arardı. Şimdi Padişah’ın önüne yazılıp konmuş cevapları soruluyorlar. Afrika’dan dönen uçakta gazeteci kılığına girmiş bir partili diyor ki:
“Bunlar niye Osman Kavala ve Demirtaş meselesine odaklandılar?”
Bunlar dediği, Batılı 10 büyükelçi…
Pası alan Erdoğan, gole koşuyor:
“Kavala, Soros artığı… Soros neyse Kavala o…”
“Selahattin Demirtaş terörist…”
Sonra da cümleyi “bizdeki yargı, bağımsızlığın en güzel örneklerini veriyor” diye tamamlıyor. “Bağımsızlık” dediği, “hukuktan bağımsızlık” herhalde… Yoksa hangi hâkim, Cumhurbaşkanı bu iki isme alenen hüküm verip boyunlarına yaftayı astıktan sonra onları salıvermeye cesaret edebilir? Hangi savcı, Saray’dan emredilmedikçe tahliye isteyebilir?
Batı dünyası, Erdoğan’ın elinde tuttuğu esirleri, ancak ekonomik yaptırım tehdidi ya da askeri güç kullanımıyla serbest bıraktığını şimdiye dek anlamış olmalıydı. 2017’de “Ben bu makamda olduğum sürece asla iade edilmeyecek” dediği Deniz Yücel’in tahliyesine, 10 ay sonra izin verdi. Hala o makamdaydı ama Almanya’nın yaptırım tehdidine boyun eğmişti. Yine 2017’de Amerika’ya “Verin papazı, alın papazı” mesajı verip yargının iplerinin kendi elinde olduğunu itiraf etmişti. Trump, “Sonuçlarına katlanırsınız” diye gürleyince, beklediği papazı alamadan, elindeki papazı vermeye razı oldu.
Erdoğan’ın uçaktakilere dikte ettirdiği notlar arasında en önemlisi, “Söyledim Dışişleri Bakanımıza… Bizim bunları ülkemizde ağırlamak gibi bir lüksümüz olamaz” cümlesi… Bunu blöf olarak söylemedi de, gerçekten 10 büyükelçiyi “istenmeyen adam” ilan edip Türkiye’nin Batıyla bağlarını tamamen koparmaya karar verdiyse son tura girdik demektir. Bir güne, hukuksuzluk inadı, faiz kararı, büyükelçileri kovma hazırlığı sığdı.
Kemerleri bağlayın; büyük düşüş başlıyor!