Türkiye Barış Meclisi tarafından Taksim’deki Cezayir Restaurant’ta düzenlenen basın toplantısında TBM Dönem Sözcüsü Dr. Metin Bakkalcı, Radikal gazetesi yazarı Nuray Mert, KCK davası avukatlarından Meral Danış Beştaş, Prof. Dr. Tahsin Yeşildere, Sabancı Üniversitesi’nden Şerif Derince ve Birgün gazetesi yazarı Porf. Dr. Meryem Koray katıldı.
Açıklamaya birçok akademisyen, siyasetçi ve demokratik toplum kuruluşu temsilcisinin yanı sıra ESP, BDP, ÖDP, İP, SDP yönetileri katıldı.
Türkiye Barış Meclisi Dönem Sözcüsü Dr. Metin Bakkalcı, son iki yıldır inişli şekilde de olsa Kürt sorununda yaşanan gelişmelerin bir eşiğe vardığını belirtti. Bakkalcı, “Kürt halkının varlığı kabul edilmek zorunda kalındı. Elbette bu durum başta kürtler olmak üzere barış ve insan haklarından yana herkeste daha iyiye, daha güzele doğru umut ve beklendilee yol açıyor” dedi.
SİYASİ İKTİDAR ABA ALTINDA SOPA GÖSTERİYOR
Bakkalcı, yılardır Kürtlerin siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel haklarını kullanmalarının önündeki engellerin olduğu gibi kaldığını söyledi.
PKK’nin eylemsizlik kararı ile silahların sustuğu bir dönemin iyi değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Bakkalcı, şöyle konuştu: “PKK’nin eylemsizlik kararıyla yakalanmış olan bu fırsatın da hükümet tarafından öncekiler gibi heder edilme olasılığı, toplumda tedirginlik yaratıyor. Bu anlamda Türkiye, son yılların en kıymetli ve mesuliyetli günlerinden geçiyor. Bunun yaklaşan seçimlerde oy hesaplarıyla ve ve Kürtleri oyalama taktikleriyle kaçırılmasının taşıdığı büyük risk göze alınamaz. Tartışma ortamları geliştirilrek ve çözüm doğrultusunda açılacak adımlarla bunun önüne geçilebilir.”
CESARETLİ ADIMLAR ATILMALI
Son MGK toplantısında alınan “Tek millet, tek dil, ek devlet, tek bayrak” söyleminde somuştlaşan anlayışın demokratik siyaset zemini yok eden bir yaklaşım olduğuna dikkat çekti. Bakkalcı, AKP hükümetinin bu kararın ardından farklı birşeyleri dinlendirmemesinin vahim olduğunu kaydederek, “MGK bildirisiyle 30 yıldır değişmeyen resmi sölemin tekrar edilmesi, buna parlamentodaki BDP dışındaki tüm partilerin destek vermesi, türkiye için vahim bir tablodur. Kürt meselesi’nde çözümün önünü açacak ilk gelişme, demokratik siyasetin, askeri vesayetten her yönüyle kurtulması olacaktır. Bunun gerçekleşmememisi, çözümsüzlüğü derinleştirici bir faktördür” şeklinde konuştu.
“Demokratik Özerklik” projesinin Kürt sorununa silahsız çözüm arayışının bir ifadesi olduğunu kaydeden Bakkalcı, demokratik özerlik tartışmaların salt Kürtler açısından değil, tüm Türkiye açısından anlam ve önem taşıdığını aktardı. Metin Bakkalcı, hükümete umut vadeden cesaretli adımlar atma zamanının geldiği çağrısında bulundu.
‘KÜRTLERE DAĞI GÖSTERMEKTEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİL’
Diyarbakır’da süren KCK davasına işaret eden TBM dönem sözcüsü, 13 Ocak’ta Diyarbakır’da devam edilecek davaya Türkiye’nin geleceği için tanıklık etmeye devam edeceklerini kaydetti. Bakkalcı, “Umarız mahkeme heyeti siyasal tutumundan vazgeçer, hukukun gereğini yerine getirir, adil yargılamanın önündeki engel olan Kürtçe savunma yapma yasağını kaldırır. Aksi halde yargılamanın sonuçları çok daha tartışmalı hale gelecektir. Bu da Kürt sorunun çözümü daha fazla çıkmaza sokacaktır. Kısacası bu yargılama, demokratik zeminlerde siyaset yapan Kürtlere dağı adres göstermekten başka bir anlama gelmemektedir” uyarısında bulundu.
HEYET KARARLARI TEK BAŞINA ALMIYOR
KCK davası avukatlarından Meral Danış Bektaş, 13 Ocak’ta devam edecek olan davaya ve anadilde savunma tartışmalarına ilişkin bilgiler verdi. Bugüne kadar savunma avukatları olarak hiçbir taleplerinin dikkate alınmadığını aktaran Beştaş, “Anadilde savunma yapma talebinin reddine gerekçe olarak da arkadaşlarımızın bugüne kadar Türkçe’yi çok iyi kullanabildikleri, bu dile hakim oldukları bu yüzden de başka dilde savunmanın kabul edilemeyeceği olarak gösteriliyor. Mahkeme heyeti bu dava ile ilgili hiçbir kararı tek başına almıyor. KCK davası aslında topyekun olarak Kürt siyaseti ve ilerlemesine yönelik bir davadır” dedi.
‘BU DAVA KÜRDİSTAN’I KAPSIYOR’
Av. Bektaş, “Aslında KCK davası bütün Kürdistan coğrafyasını kapsıyor. Bu coğrafyadaki hiç kimse bu davanın dışında kalamıyor. Çünkü hayatın kendisi yargılanıyor. Her şey suç sayılıyor. 8 Mart, Newroz, Hasankeyf’e yapılan barajın protesto edilmesi ve hatta BDP’nin kadın kotası bile PKK’nin talimatı olarak değerlendirilip suç sayılıyor. Bu dava iktidar odaklı derin kararların yansıması olacak bir davadır” diyerek konuşmasını tamamladı.
‘ÇÖZÜM ÖRNEK SERMAYEDARLAR SPONSOR OLSUN’
Birgün gazetesi yazarı Meryem Koray, “Demokratik Özerklik” ve “iki dil” öneri ve tartışmalarının toplumda bir değişim sağladığını kaydetti. Koray, “Siyasi partilerin ne yapıp ettikleri önemli değil, önemli olan toplumun kazanılmasıdır. Çözüm için barış, barış için çözüm” yaklaşımıyla hareket etmek gerektiğini vurguladı. Bunun için ‘örnek sermayedarların buna sponsor olabileceklerini’ savundu.