Olur!
Anlatayım.
Son yıllarda çok kaybettik.
O kadar ki kazanma duygusu ciddi hırpalandı.
Oysa kaybetmek de oyunun, hayatın ve mücadelenin bir neticesi.
Kaybetmeyi göze al ki kazanmayı bil.
Amed/Sur şehir savaşında hayatını kaybeden Çiyager’in son sözü şöyleydi:
„Sonuç ne olursa olsun muhteşem olacak!“
Sonuç odaklı olsa belki de büyük bir hayal kırıklığıyla direnişten düşerdi.
O bir mücadeleci ve güzel olanı bulma arayışçısıydı. Ürettiği ve temas ettiği ile ilgili oldu.
Boyle olunca da büyük başardı…
Umutsuzluğu pompalarsan kazanmayı unut!
Umut taşı ve pozitif ol.
Kendine güven.
Kucaklayıcı ol.
Mantığını bir kenara atarsan bil ki kaybetmek kaderin.
İtham etme ve suçlayıcı olma. İtham edip suçlayıcı olursan ne olur?
Kazanman imkansız olur.
Kendini ve projelerini anlat.
Öfke, kin ve kıskançlık sana hükmetti mi vay haline… Erdoğan ve prensi Soylu’nun konuşmalarına bakın; „zillet“, „illet“, „hain“, „terörist“…
Aynalarına bakıyorlar; kendilerini görürken muhalefeti tanımladıklarını sanıyorlar.
AKP seçimleri kazanırsa hak ettiği için olmayacak; korku, yalan, zorbalık ve hile ile…
CHP kazanırsa hak ettiği için olmayacak; iktidarın irtifa kaybı ve yaşadığı zaaf nedeni olacak.
CHP strateji ve proje yoksunu.
İktidar nasıl bir rota izlediyse o da onun izinde. Kendine ait bir gündemi, söylemi yok.
Kendine ait bir proje yok. Bazı projeleri olsa da iyi anlatamıyor.
Sanki ne yaptığını bilmiyor gibi.
Şimdiden şunu söyleyebilirim: Seçimin kazananı Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve sol demokratik muhalefet!
Çünkü ne yaptıklarını biliyorlar.
Eşbaşkan Buldan ve Temelli kucaklayıcı bir dil kullanıyorlar.
Kaybetmenin de kazanmak gibi bir ihtimal olduğunun farkındalar.
Seçim sürecinden ciddi bir muhalefet oluşturma çabasındalar.
Kendini iyi anlatırsan ve anlaşılmadığında bıkmayıp yine anlatırsan işte o zaman kaybetmek kaderin olmaktan çıkacak.
Leyla Güven’in açlık grevi eylemi 121. gününde. Strasbourg, cezaevleri ve diğer yerlerdeki açlık grevi 100 güne yaklaşıyor.
AKP iktidarı milliyetçi ve faşist bir siyaset ve üslup kullanıyor. Zorbalığı siyasetin ana unsuru haline getirmiş durumda. Sn. Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit politikasından ödün verecek gibi değiller.
İktidar ve medyası grevi ve grevcileri görmüyor.
Buna rağmen Leyla Güven ve arkadaşları kazanacaklarından eminler!
Üslup ve tarzları yapıcı!
Israrla kendilerini anlatıyorlar.
Mikrofon her uzatıldığında yüzleri gülüyor. Oysa her gün ölüme biraz daha yakınlar. Ne yaptığını bilmenin bilgisi Güven ve arkadaşlarını güçlü kılıyor.
Bedenleri zayıf olmasına rağmen kamuoyu ile buluşmak için nerede bir kursu var ise seslerini ulaştırmaya çalışıyorlar.
Sözün değerini biliyorlar.
Sözün gücünü bilmenin bilgisi kazanmayı kesin kılıyor.
En önemlisi kazanma duygusu kazanılıyor!