Kamuoyu yoklamaları, aday belli olur olmaz muhalefetin seçimi rahat kazanacağını ortaya koydu ya, herkeste bir endişe… Herkes birbirine, “Gerçekten giderler mi” diye soruyor.
2-3 ay önce birçokları “Seçim yapmazlar” diyordu; seçimi yapmak zorunda kaldılar. Sonra, “Seçimi yapsa da kaybetmez” tezi dillere düştü. Son anketlerle bu korku da aşıldı.
Şimdi son bir korku kaldı. O da, “Kaybetse de gitmez” endişesi… Saray’ın propaganda bakanlığı da bu kaygıları besleyerek seçimi manipüle etmeye çalışıyor. Tabii ki dayanaksız bir tahmin değil bu: Mazisinde bu kadar suç biriktirmiş, bunlardan yargılanacağını bilen bir iktidar, hele de seçim kurulları, yargı mensupları, elektronik sayım imkânları, ordusu, polisi, milisi emrindeyken Saray’ı terk etmemekte inat edecektir. Bu ihtimal, “otokratların el kitabı”nda yazılı…
Ama direnişin el kitabında da “o iş o kadar kolay değil” diye yazıyor. Özellikle de son sayfalarda… Trump örneğine bakın… Seçimi kaybedince taraftarlarına “Kongre’ye yürüyün” emri vermiş ve ABD tarihine geçecek korkunç Kongre baskınını kışkırtmıştı. Sonuç ne oldu? Yenilgiyi hazmetmek zorunda kaldı. Şimdi baskın yaptırdığı Kongre, kendisini, soruşturma komisyonuna ifadeye çağırıyor.
Bir de Brezilya örneği var: Daha üç ay önce Brezilya’da başkanlık seçimlerini hapis yatmış bir solcu olan Lula, kıl payı farkla kazandı. Başkan Bolsonaro, koltuğu bırakmamak için direndi. Taraftarları Kongre binasını ve başkanlık sarayını bastı. Orduya darbe çağrısı yaptılar. Sonuç? Lula Başkanlık sarayına yerleşti. Bolsonaro, altı aylık turist vizesiyle ABD’ye uçtu. Amerikalı demokratlar, devrik başkanın sınır dışı edilmesi için kampanya yapıyor şimdi… Dünün güçlü başkanı, muhtemelen kendine gidecek yeni bir ülke bulmak zorunda kalacak.
Kimse, korku senaryolarına kulak kabartıp moralini bozmasın. Halk iradesi sağlam olduğu, muhalefet dik durduğu sürece hiçbir otokrat, “Ben gitmiyorum” diyemez. Derse de halk, göndermesini bilir.