Kendisi için insan ve hayvan öldürülmesinden zevk alan veya memnun kalan bir Tanrı fikri insanlıkla yaşıt bir anlayıştır. Yahudîlik ve Hıristiyanlık kurbanlarının kökeni bu fikrin değişerek devam etmesine dayanır. Tıpkı Müslümanların kurban fikrinin hem kendi geleneklerine hem de câhiliye geleneklerine dayanması gibi. Bu yazıda insanlığın son üç yaygın dininin kurban anlayışını değil, kurbanın daha eski köklerine gideceğim.
- TİMOR ADASI’NDA KURBAN
Timor adasında Usi-Neno,[1] Usi-Afu’nun[2] kocasıdır. Dünya, onların birleşmesiyle oluşmuştur. Yer tanrıçası tüm kurbanları alırken Güneş tanrısı hasat vaktinde sunulan büyük kurbanı alır. Doğu Timor’da Güneş’e Upulero[3] denir. Yağmur mevsiminin başında onun adına bir ay süren bir şölen düzenlenir. Şölen sırasında yağmurların bol olması, tarlaların verimli ve toplumun zengin olması dilenir. İnanışa göre şölenler sırasında tanrı bir incir ağacına iner ve karısı toprak anayı döller. Tanrı rahat insin diye incir ağacına 7 veya 10 basamaklı bir merdiven dayanır. Ardından incir ağacının altında domuz veya köpek kurban edilir.
- HİNT’TE KURBAN
Vedik[4] metinlerde tanrı, kendini ağaçta gösterir. Atharva Veda’da bir bitki “Yer tanrıçasından doğan tanrı” diye övülür. Bu nedenle bitkiler için hayvan kurban edilir. Hinduların daha sonraki at kurbanları, eskiden uygulanan inek kurbanının yerini alır.
Bengalli Mundalar, panteonlarının[5] tepesine Güneş’i yerleştirir. Ona ak teke ve ak horoz kurban edilir, ağustostaki pirinç hasadının ilk ürünleri de ona sunulur.
Hindistan Orissa eyaletinin Hond kabileleri tanrı olarak Bura Pennu[6] veya Bela Pennu’ya[7] tapınır. Güneş, hayat için bolca verdiği ürünlerdeki rolüyle değer kazanır. Güneş’e saçı[8] ve kurbanlar adarlar. Nisan-Mayıs’ın Dolunay’ında bol pirinç ürünü isteyen çiftçi eline aldığı ak tavuğu kurban etmeden önce “Ey Sing Bonga! Bu adağı sana adıyorum. Ürünümüz bol olursa harman vaktinde bu tavuğu sana kurban edeceğim.“ der ve ak tavuğu serbest bırakıp bir kara tavuğu keser. Kara tavuk, yer tanrısına adanır. Çünkü yer tanrısı verimlilik yetkisine sahiptir. Güneş’in verimlilik konusunda Ay, yer ve toprak tanrıları üzerinde bir gücü vardır.
Oraonlar, Dharmeş dedikleri ve ruhları sakinleştirdiğine inandıkları tanrılarına “Şimdiye kadar her şeyi denedik, ama senden yine yardım diliyoruz. Ey Tanrı! Yaratıcımız sensin. Bize rahmet et.” derler ve ardından ona ak horoz kurban ederler.
Manu[9] yasaları, iki yaşından küçüklerin gömülmesini emreder. Ölen yetişkinler yakılırken ölen çocuklar yeniden doğsun diye toprağa gömülür. Andaman Adası yerlileri, ölen çocuklarını çardak/kulübelerin dibine gömer.
- İRAN’DA KURBAN
İranlılar gök tanrı inancına sahipti. En yüksek dağlara çıkar ve zirvelerde kurbanlar sunardı. İran’da bütün tahıllar ve bitkiler Ehrimen’in öldürdüğü ilk boğanın karnından çıkmıştır. Evren, bir tanrıya sunulan kurban sayesinde yaratılır.[10] İran’da boğa kurbanı yaygındır.
Zerdüşt’ün en büyük dini devrimi, hayvan kurbanına karşı çıkmasıdır. Zerdüşt, boğa kurbanına özellikle karşı çıktı. Bu tutum, hayvancılıktan tarıma geçiş sağlayan toplumların ekonomik çıkarları için gerekliydi. Çünkü tarım, hayvan gücüyle yapılıyordu. Zerdüştlükte hayvan kurban etmeme, ruhsal arınma aracı yapılmıştır. Yani tarihsel bir gerçeklik, yeni bir dini uygulama ve ruhsal değer üretmiştir.
Samoyedler, 7. gökte oturan Num[11] adlı bir tanrıya inanır. Num, yer ve gök olarak yani tüm evren olarak kabul edilir. Num’u memnun etmek için yüksek bir dağın tepesinde bir Ren geyiği kurban edilir.
- MEZOPOTAMYA-ARABİSTAN’DA KURBAN
Bilinen en eski sunak olan Tel-Hafaje’de ana tanrıçanın yanında bir boğa resmi vardı. Boğalar, Ba’l’e/Hadad’a kurban olarak sunulurdu. Kenanlı ve İbranilerin kurban yerleri daima yüksek yerde ve yeşil ağaç altında olurdu.
- MISIR’DA KURBAN
Boğa/öküz kurbanının kökü, Osiris ile ilgili dramanın görülmediği tarih öncesi Akdeniz’e dayanır. Bu kurbanların tarımla doğrudan ilgisi vardır. Boğa, domuz ve keçinin yaratıcı gücü kurbanın tarımsal ritüelle ilişkisini ortaya çıkarır.
- AFRİKA’DA KURBAN
Bantu kabilesi olan Waçagga, Ruwa adlı tanrıya tapar. Hastalık ve kuraklık dönemlerinde Ruwa’ya kurbanlar sunulur. Waçaggalar, ritüel ve kurbanlarını tanrı Ruwa’ya sunar.
Masailer, bir ırmağı geçtiklerinde ırmağa bir tutam ot atarlar. Orta Afrikalı Bagandalar, suyu geçince suya bir avuç kahve çekirdeği atarlar. Bunlar da suya verilen kurbanlardır. Tanrı Muluga’ya keçi sunulur. Akikuyular, ilk hasat ve ilk koyunlarını tanrı Engai’ye sunarlar.
- YUNANİSTAN’DA KURBAN
Arkadya’da[12] tanrı Lykaios’un rahibi kuraklık olduğunda elindeki meşe dalını çaya atarak kurban eder.[13] Bu eylem yağmur büyüsünün bir parçasıdır. Trojanlar, hayvan kurban eder ve bu amaçla ırmağa canlı at atar. Peleuler, kutsal bir çay için elli koyun kurban eder. Poseidon ve deniz tanrıçalarına atlar ve inekler kurban edilir.
Zeus için insan kurban edilirdi. Özellikle fırtına ve kuraklık zamanlarında ona kurbanlar adanırdı. Helios için Taygetus Dağı’nda at kurban edilir. Yunanistan’da boğa kurbanı yaygındı.
- AVRUPA’DA KURBAN
Frank ve Almanlar Ren Nehri’ne kurban sunarlardı. Bir ırmak/nehir geçildiğinde kurban kesilirdi. İskandinav mitinde tanrı Egir (Eagor)[14] sınırsız okyanustur. Ran, onun karısıdır.[15] İnsanlar denize atılarak Ran’a kurban edilir.
Hasat zamanında ilk başaklar kuşlar, melekler, üç bakireler ve tahılın anası için ayrılır. Tohum ekme vaktindeki kurban etmeler, hasat ve harman dönemlerinde de sürer. Finliler ile Almanlar koç, kuzu, köpek ve başka hayvanlar kurban ederler.
Akasma;[16] tanrıların kraliçesi, bitkilerin anası, yer, gök ve suyun güzeli olarak tanıtılır. Bu nedenle akasma toplanmadan önce arınma töreni yapılır, dualar edilir ve belli tehlikeleri uzaklaştırmak için kurbanlar sunulur.
Cermen ve Slavlar, tarım törenlerini Doğu Avrupa ve Balkanlardan alır. Tarımsal törenlerde kurbanın başka bir bedende yeniden yaratılışı anlayışı Mısır, Mezopotamya ve Suriye kökenlidir.
Avrupa’da tarladaki son desteye boğanın biçimi ve adı verilir. Fransa’da hasat zamanında bir boğa kurban edilir, hasat süresinde de keçilerin bir organı kesilerek sakat bırakılır veya kurban edilir.
- TÜRKLERDE KURBAN
Kansu Türkleri arasında Tenre denilen ve gök anlamına gelen bir tanrı vardı. Ona Han Tenre[17] denirdi. Onun evren, hayat ve insanı yarattığı kabul edilir ve ona kurban adanırdı. Tunguzlar, sunularını göğün ruhu olan Buğa’ya yaparlardı.
Ural-Altay kabileleri Gök tanrılara tapınırlar ve onlardan bol ürün dilenirler, sunularını[18] da genelde beyaz ren geyiği veya köpeklerden seçerler. Ural-Altay halkları yüce gök tanrılarına at da kurban ederdi. At, evreni simgeler, atın kurban edilmesi de yeniden yaratmayı simgeler. Kurban sunan kişi, insani sınırları aşar ve yaratış rütüeliyle sonsuzlaşır.
Ural-Altay şamanları yedi basamağı geçiş törenlerinde kullanır. Şamanın göklere yükselişi kurban edilmiş atın ruhunu Bay Ülgen’e sunmasıyla veya hastaları tedavi etmesiyle gerçekleşir.
Türk-Tatar halklarının en başta gelen dini törenleri yılda bir kez yapılan ve 2/3 gün süren at kurbanı törenleridir. Törenin ilk günü kayın ağacından yeni bir yurt (çadır) yapılır. Kayın ağacına 9 çentik atılır ve buna taptık denir. Beyaz atlar kurban edilir ve çadırda yakılan ateş etrafında şaman davulunu tütsüden geçirir ve ruhları çağırır. Şaman çadırdan çıktıktan sonra içi saman doldurulmuş dışı çaputtan bir kaz’ı uçuyormuş gibi sallar ve “Üstte ak gökler/Ötede ak bulutlar/Üstte mavi gökler/Göğe uç, kuş” diye şarkı söyler. Bu törenin amacı kurban edilmiş atın ruhunu yakalamaktır. Atın ruhunu yakalayan şaman atı kurban ederek kaz’ı serbest bırakır. Ertesi akşam şaman atın ruhunu Bay Ülgen’e götürür. Sonra şaman davulunu dumandan geçirip tören kıyafetini giyer, gök kuşu Merkyut’a dua eder, kuşun gelip şaman’ın omzuna oturmasıyla şamanın yolculuğu başlar. Şaman seyircilerin önünde trans halinde herbir çentikle kastedilen gökte gördüklerini anlatmaya başlar, 6. gökte Ay’a, 7. gökte Güneş’e dua eder, 9. gökte Bay Ülgen’in huzuruna varır, secde eder ve atın ruhunu teslim eder. Ardından şaman yere düşer ve derin uykudan uyanır gibi uyanır.
- İNSAN KURBANI
Hasatı artırmak için yapılan insan kurban etme töreni, Mısır tanrısı Osiris törenlerine dayanır. Tarih öncesi Mısır’da birinin başı bir papirüs destesine bağlanarak kesilir, bedeni suya atılır ya da parçalanırdı. Beden parçaları tarlalara serpilir, cinsel organı bir dereye atılırdı. Kişi kurban edildiğinde iki zıt kuvvetin savaşına dair tören yapılırdı. Bu ritüelin bir sonraki formunda Osiris kafası kesilmiş yaşlı adam, kuraklığı simgeleyen Set de nefesiyle rüzgâr oluşturarak Osiris’i suya atan kişidir. Osiris, Set’i temsil eden domuz, tavşan, keçi ve kaz gibi bir hayvanı kurban ederek intikamını alır. Mısır’da bu törenler mayıs ortasında hasat zamanında yapılır. Mısırlılar ürün ilk olgunlaştığında küçük bir kızı keserdi. 60 gün sonra Mısır tanrıçasına ikinci kız kurban edilirdi.
Bitki tanrıları ve tanrıçalarına kurban sunma geleneği, insan kurbanlarından doğmuştur. Frigyalılar, hasat zamanında insan kurban ederdi. Avrupa’da da insan kurbanının kalıntıları vardır. Afrika’da İbibiolar, yıldırımlar tanrısı Abassi Abumo’nun şerefine düzenli olarak insan kurban ederdi. Andaman Adası yerlileri, çocukların yer tanrıçasına kurban edilmesi amacıyla diriyken gömüldüğü mekânları vardı. Grönland’da baba çok hasta olursa çocuğu diri diri gömülürdü. İsveç’te veba salgını süresince her gün iki çocuk diri diri gömülürdü. Mayalar da kuraklık dönemlerinde çocukları diri diri gömme kurban törenleri yapardı.
Meksikalılar, Güneş’in hiç sönmemesi için mahkûmları Güneş’e kurban ederdi. Mahkûm kanlarının Güneş’i canlandırdığına inanılırdı. Amerikalı Kızılderililer ile bazı Afrika kabileleri tarım törenleri arasında bir kız kurban edilir, kızın parçaları da tarlalara gömülürdü.
Bengal’in Dravidian kabilesi olan Hondlar, kurban işini 19. yüzyıla kadar sürdürdüler. Kurbanlarını yer tanrıçası olan Tari Pennu/Bera Pennu’ya adarlardı. Hondlarda kurbanlar ya bir aileden alınır ya da daha önce kurban edilmiş anne-babanın çocuklarından seçilirdi. Ziyafet günleri veya önemli olayların olduğu zamanlarda kurban kesilirdi. Kurban adayları birbiriyle evlendirilir ve onlara bir tarla da verilirdi. Kurbanlıklara kutsal kişiler gözüyle bakılırdı. Kurbanın saçları öldürülmeden 10/12 gün önce kesilir ve ardından çılgınca eğlenceler düzenlenirdi.[19] Bu tür eğlencelerin aynısı tarım ve bolluk eğlencelerinde de görülür. Vakti gelince kurban ormandaki sunağa götürülür, tereyağı ve safran ile yağlanır, çiçeklerle süslenir ve kutsanırdı. Kutsandığı için onun etrafındaki insanlar ona dokunmak için çabalardı. Adayın etrafında müzikli danslar yapılır ve “Ey Tanrı! Sana kurban sunuyoruz. Bol ürün, sağlık ve zenginlik ver.” denir ve kurbana dönülerek “Seni satın aldık, zorla almadık. Seni kurban edeceğiz ve bize de bir günah olmayacak.” derler. Gece başlayan tören ertesi günün öğlesine kadar sürdürülür. Kurban adayı afyonla uyuşturularak, bağlanarak, kemikleri kırılarak, boğularak, yavaş yavaş yakılarak öldürülür. Öldürüldükten sonra etleri herkese dağıtılır. Tören rahibi etlerden köylere de gönderir. Gelen etler törenlerle tarlalara gömülür. Kemikler ile kafatası da yakılıp kül edildikten sonra tarlalara serpilir.[20]
Yeniden diriliş kurbanı sunma töreni yaratılışın yenilenmesi ritüelidir. Parçalara bölünen kurban, ritüel olarak kendisinin bölünmesiyle tahıllara hayat veren bitiksel ilk varlığın bedenine döndüğüne inanılır. Ekim ve hasat zamanında verimi artırma amaçlanır.
Finliler, hasat yapmaya ilk doğan kuzuyu kurban ederek başlar. Kuzunun kanı yere dökülür ve iç organları tarlaların bekçisi olan ayı’ya verilir. Kuzunun etleri tarlada yenir, ancak üç parçası toprağın ruhu için tarlaya bırakılır. Harman zamanlarında harman yerinin ruhu için birkaç başak bırakılır.
- TAŞA KURBAN
Göktaşı, çoğu yerde verimlilik simgesidir. Bu taşların cennetten düştüğü/yağmur yağdırdığı düşünülür. Bu nedenle kuraklık zamanlarında bu taşlar için kurban kesilir. Bu tür taşlar, güç sahibi değildir, ancak bir gücün/kutsalın sadece sembolü/aracı kabul edilir.
Afrika’da bazı kabileler gök tanrıya tapınmanın gereği olarak bazı taşlara saygı duyar, kurban sunarlar. Taşlar, ataların taş biçimini almış ruhları kabul edildiğinden Afrika’nın pekçok kabilesi göksel varlığa kurbanlarını tek parça taşın yanına getirip dinsel tören yaparlar.
- YILAN VE ÖLÜYE KURBAN
Yılanlar, ölüm hayvanları ve ürünlerin bekçileridir. Tohum ekildiğinde tohumlara bakması ve onları koruması için ölülere kurbanlar sunulur. Pekçok mitolojide dünya, yılan gibi kıvrılan bir canavarın kurban edilmesiyle oluşmuştur.
- DİNSEL TÖRENDE SU
Su ile yıkanma suç, ölünün uğursuzluğu ve delilikten arındırır; zihinsel, ruhsal ve fiziksel bozulma sürecini durdurur. Yıkanma, kişiyi kutsal gücün yönetimine girmek için hazırlar. Bu nedenle tapınak girişlerinde ve kutsal törenlere başlamadan önce[21] arınma törenleri hazırlığı su ile yapılır.
Su güç, yaşam ve sonsuzluğu simgeler. Su kültü, Neolitik çağdan beri devam etmektedir. Özel/kıymetli eşyaları veya gıdaları suya atmak, ilkel dönemlerden kalma yağmur töreni uygulamasıdır. Sardinyalılar, kurban keserek ve tapınak yaparak su kaynaklarına gereken ritüeli yaptıklarını düşünürdü.
Su perileri akarsu, çay ve ırmakların tanrılarıdır. Suyun büyüsünden yaratıldığı kabul edilir. Genelde de yerel kahramanların anneleridir. Bazı yerlerin ikinci dereceden tanrıları olurlar. Bu nedenle insanlar onlara tapar ve onlar için kurban bağışlar.
KAYNAKÇA
[1] Ahmet Güç, Dinlerde Mabed ve İbadet, Esra Fakülte Kitabevi, İstanbul, 1999.
[2] Mircea Eliade, Dinler Tarihi/İnançlar ve İbadetlerin Morfolojisi, Çeviren: Mustafa Ünal, Serhat Kitabevi, Konya, 2005.
[3] Mircea Eliade, Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi, 1. Cilt, 2. Baskı, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2007.
______________________________________________2. Cilt, 2. Baskı, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2009.
[4] Sigmund Freud, Totem ve Tabu/Büyü, Gelenek, Korku ve Yasak, 2. Baskı, Çevirmen: Cenap Karakaya, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2017.
[1] Güneş rab
[2] Yer Hanımı
[3] Güneş rab
[4] Vedik: Vedalara dayalı
[5] Panteon: Tanrılar Meclisi. Sing-Bonga, Bengal panteonunun adıdır.
[6] Işık tanrısı
[7] Güneş tanrısı
[8] Saçı: Çiçek, şeker, arpa, para gibi saçılan şeyler. Hediye olarak sunulan şey.
[9] Hinduizm’de Brahma tarafından selden kurtarılınca insan soyunu yaratan tanrıdır.
[10] İranlıların ilk hayvanı boğa Ekadath’dır. Puruşa, insan demektir.
[11] Num, Soğdcadaki kanun/yasa anlamındaki nom’dan gelmiş olabilir. Yunancadaki yasa, kanun, töre anlamındaki nom(os)=(nâmus) ile ilişkisi var.
[12] Arkadya: Yunanistan’ın güneyindeki Mora Yarımadası’nda bir ildir. İlin merkezi Tripoliçe‘dir. Arkadya, eski Yunanistan’da Mora Yarımadası’nın (Peloponnesos) orta kesiminde dağlık bir bölgenin adı olmuştur. Adını bir mitolojik karakter olan Arcas‘tan alır.
[13] Kurban etmek, sunmak anlamını taşır.
[14] Deniz demektir.
[15] Ran, Egir’e sadakatsizdir, ağını tüm yüzeyine serer, karşılaştığı her şeyi dibe çeker. Tüm boğulanlar Ran’a gitmiştir.
[16] Akasma: Şeytan şalgamı, yabani kabak.
[17] Gök Kralı
[18] Sunu (takdime): Üstün bir varlığa verilen hediye
[19] Saç kesimine herkes katılırdı. Çünkü işin tüm insanların iyiliği için yapılan bir eylem olduğuna inanılırdı.
[20] İngilizler Hondlar’a insan kurban etmeyi yasaklayınca onlar da erkek keçi/boğayı kurban etmeye başlar.
[21] Müslümanlarda camiye giriş, namaza başlama, kutsal kitabı okuma, kurban kesme öncesi ve cinsel ilişki sonrası uygulanan abdest ve gusül gibi.