Cuma’dan Dökülenler
Bir süredir yazmıyordum. Zaten her Cuma yazmak gibi bir rutin arzulamadım. Bazen sık yazmak bazen de hiç yazmamak gerekir bence.
Bugünlerde sevgili küçük Muharrem konuşuluyor. Ne ki, konuşulan her şey kanıksatılıyor ve olmamışlaştırılıyor.
Bunu biraz açmak istersem, günümüz sosyal medya batağında çırpınan bizler bir şeyleri dikkatlere sunarken aslında onun kanıksanmasına büyük oranda hizmet ediyoruz.
Ben şahsen şiddet görüntülerini katliam izlerini, yahut magazinel etkinlikleri bu sayfadan yayınlamıyorum buna dikkat ediyorum.
Bugün her şeyin pornografikleştirildiği, ancak pornografinin de cılkının çıktığı bir düzlemde yol bulmaya çalışıyoruz. Şahsen pornografiye karşı değilim ancak dönüştürülmesi taraftarıyım bu ayrı bir mevzu.
Benim tepkim, kanaat oluşturmak amaçlı görüntüleri pornografikleştiren camiaya karşı olmaktır. Muharrem’in ölümü malzemeleştirildi. Roboski ve diğer lkatliamlarda olduğu üzere…
Yahut da hayvan katliamlarındaki sosyal medya içeriklendirilmesinde olduğu gibi.
Bu sosyal medyada asosyalleştiğimizi anlamamız şart artık. Birbirimizden uzaklaştırmak için sosyal medyanın özgür hapishanesine kapattılar bizi. Adorno, “özdeşleştirme” diye bir kavramdan söz eder.
Özdeşleştirme, bütüne dahil olmak, sürüleşmek dediğimiz şeydir. Bu özdeşleştirme sözüm ona duyarlılık adına da gerçekleşiyor pekâlâ. Egemen sol çevreler yahut radikaller, bu özdeşlemeyi kendi içlerinde yeniden üretmek durumunda kalıyorlar. Onlara sunulan her itiraz büyük hakaretlerle alaylarla indirgemeyle yankı buluyor. Bu ülkede, Solcusu Sağcısı Milliyetçi İslamcısı Anarşisti Sosyalisti aslında zihinsel bakımdan birleşiktir. Onların damarlarını açmak gerekir. Damarları tıkanmış bu yapılar ezberlerinden başka kaybedecek şeyleri olmayanlar hiçbir katkı sunamaz. Dediğim gibi, Muharrem’in ölüsü sosyal medyada dolgu malzemesi yapılırken daha önce de buz kesen eşekler fotoğrafı nesneleştirilmişti. Yarın belki bir kadın burada sergilenecek.
Gelmek istediğim yer şurası, artık bunlardan vazgeçin.
İtirazın estetiğini yağmalamayın diyeceğim. İtiraz ihtirasla karıştığında artık harabiyet başlar. Sosyalmedya görselliğin hakimiyetini pekiştirirken, internet sansürüne karşı çıkmanız bir bok ifade etmez. Aksine sansürcüleri daha da pervasızlaştırır.
Sonuç olarak durumumuz oldukça vahim. Ölülerin görselleştirildiği, katliamları maske yapıldığı, acıların kostüm haline getirildiği lanet bir post modern çağa düşmüşken söylenecek çok şey var hiçbir şey yok durumu işte.
Ama inadına söylemek gerekiyor.
Şu görsel tapınaklar inşa etmenizden nefret etmemek elde değil. Şu her şeyin fotoğrafı haline getirdiğiniz dünyayı yakıp kül etmek istemi son derece haklı. Şu sürüleşme özdeşleşmeci tavrınız bıktırıcı bunaltıcı. En iyi niyetlerle olsa bile, çocukların, kadınların, lgbtt bireylerinin, sakatların acılarını elbise haline getirmeyin.
O acılardan kendinize tatlı alanlar inşa etmeyin.
O kötülüklerden iyicil kuleler örüp durmayın yeter artık.
Ömer Sezer