Son 4 gündür; Zonguldaklı maden işçisi ailelerinin, Türkiye’nin emek ve emek mücadelesi kaygısı, az çok insan sevgisi taşıyan insanlarının yürekleri ağızlarında, öfkeleri burunlarında!
Günler geçtikçe yürekleri ağzında olanların korkusu, gözlerinde yaşa ve hüzne dönüşüyor. Çünkü göçük altındaki 30 işçi ve iki mühendis için büyütülen “Belki sağdırlar” umudu giderek tükeniyor.
Grizu patlamalarında, patlama alanında o büyük basınç, 1800 dereceye varan sıcaklık ve solunum için gerekli serbest oksijenin patlamayla tümden yok olmasıyla, sağ kalmak neredeyse olanaksız. Ama insanlar, özellikle de madenci yakınları, “Belki patlamanın etki alanı dışında küçük bir alan kalmış, orada sağ kalan olmuştur” diye bekliyorlar.
SORULAR BÜYÜYOR, BÜYÜYOR!..
Bekledikçe de akıllarına olağan günlerde gelmeyen sorular geliyor!
“Bu patlamalar neden oluyor ve her yıl eşlerimizi, oğullarımızı alıp götürüyor?”, “Neden 5 ayda arka arkaya onlarca can alan üç patlama?” (M. Kemalpaşa ve Dursunbey’den sonra şimdi Zonguldak’ta) “Bu patlamalar neden özel maden ocaklarında ya da taşeronlaştırılmış ocaklarda?”…neden, neden, neden?..
Sorular büyüyor, büyüyor…
Bir hafta önce olsa yanlarına gelen enerji bakanının önünde ne yapacağını şaşırıp el öpme kuyruğuna girecek olan madenci eşleri, laga luga yapan bakanın karşısına çıkıp; “Patlamadan sonra gelip burada konuşuyorsunuz, önce neden gelmediniz?” diye dikleniyor!
Yetkililer ve sorumlular da “madencinin kaderi”nden başlayıp “takdiri ilahiye”, “Sorumlular varsa gereken yapılacaktır”dan girip “kömür madenlerini kapatmak lazım”dan çıkan “değerlendirmeler” yapıyorlar; yapacaklar.
Arkasından sıra cenazelere; yetkili yetkisiz, etkili etkisiz kişilerin cenazede boy göstermesine, seçime yaklaşıldığını hatırlatan konuşmalar yapmasına gelecek. Hatta eğer bir yabancı ülkede bir törene katılmıyorsa, Başbakan bile cenazeye katılıp; “madenci açılımı” türünden bir konuşma yapma fırsatını kaçırmayacaktır!
ŞİKAYET ETMEK YETMİYOR
Elbette yine bir de işçilerin sendikasının, bir yandan haklı ama öte yandan da ezik ve çaresizlik ifade eden şikayetlerine tanıklık ediyoruz.
Sendikanın ve işçilerin, patronların kâr hırsından taşeronlaştırmanın yarattığı iş güvensizliğine yönelik şikayetleri elbette doğrudur, haklıdır. Ama doğru olmayan; sendikanın ve sendikaların tersanelerden maden ocaklarına, kot taşlama atölyelerinden kimya sanayiine, işçiyi yavaş yavaş ya da bir anlık bir patlamayla öldüren çalışma koşullarına karşı, bir başkaldırı gerçekleştirilmiyor olmasıdır. Bu olmadıkça; yine işkolu sendikasının ve sadece o madendeki işçiler ve yakınlarının sorunu gibi görüldükçe, bildik tablolar, törenler değişmeyecektir.
26 MAYIS GENEL EYLEMİ İÇİN ÇOK GERÇEK BİR SEBEP!
Bugün büyük olasılıkla dört konfederasyon, toplanıp 26 Mayıs’ta bir genel eylem kararını uygulayıp uygulamamayı konuşacaktır.
Bu eylemin en yakıcı talebi ise taşeronlaştırmaya, güvencesiz çalışmaya karşı çıkma; insanca çalışma koşulları talebiydi.
Bugün tüm ülkenin birinci gündemi ise taşeronlaştırılmış bir maden ocağında yeterli iş güvenliği önlemleri alınmadığı için 32 insanın yaşamından umut kesildiği bir gündemdir.
Eğer sendikalar ciddi ise eğer taşeronlaştırmayı, güvencesiz çalışmayı, emek mücadelesinin en önemli sorunu olarak gördükleri yönünde söylediklerinde samimiyseler, genel eylem için işte en yakıcı derecede sıcak sebep! Bir genel eylem için bundan daha önemli, daha yakıcı; tüm sınıfı, emekçileri, biraz insanlık duygusu taşıyan hereksi isyan ettirecek bir sebep olur mu?
Bırakalım önceden alınmış kararı, bu karar olmasa bile “taşeronlaştırmaya dur” demek için bir genel eylem, genel grev bile yapılabilirdi!
26 MAYIS’I ERTELEMEK ARTIK KİMSEYE KABUL ETTİRİLEMEZ!
Alınmış karar ve bu sebep ortada dururken, sendikalar ve konfederasyonlar; “Canım işçi hazır değil”, “Ortada bir genel eylem için yeterince sıcak bir sebep yok!” diyebilirler mi?
Derlerse, buna inanan olur mu?
İnanan olsa bile, bugün sendikaların yetkili makamlarında bulunanlar, bundan sonra işçinin karşısına çıkıp “Taşeronlaştırmaya, güvencesiz çalışmaya karşıyım” diyebilir mi?
Türkiye’nin sendikacıları ve sendikalarının 26 Mayıs eylemini erteleyip ertelememe kararı, artık işçinin can güvenliğine sahip çıkıp çıkmama kararına dönüşmüştür.
Bu yol ayrımıdır: İşçiyi ölümü pahasına ocaklara süren açgözlü kapitalistten ve onların zihniyetinden yana mıdırlar, yoksa işçiden yana mı?
Seçim, konfederasyon yöneticilerinindir!..
Evrensel