Son iki yıl öncesinde, İsrail-Yunanistan ilişkilerinde olağan dışı bir özellik yoktu. Ne var ki, İsrail Başbakanı’nın Yunanistan’ı ziyaretiyle birlikte, 2008’den bu yana süren ilişkiler yeni bir boyut kazandı.
Şimdi artık, Akdeniz ve Ege üzerinde yeni bir hattın doğmaya başladığını söyleyebiliriz.
İsrail Hava Kuvvetleri’nin başlıca manevra ve eğitim alanı olan Konya ovası ciddi biçimde Türkiye kamuoyunda tartışılmaya başlayıp hükümet üzerinde baskı oluşturulunca, İsrail, Yunanistan Silahlı Kuvvetleri ile birlikte, Ege Denizi’nin doğusunda ve Girit civarında, 2008 yılının 28 Mayıs-12 Haziran günleri arasında yapılan geniş kapsamlı ortak tatbikatla bu tehlikeli ihtimale karşı kendisinin de kozlarının olduğunu göstermişti. F-16 ve F-15 tiplerinde 100 kadar İsrail savaş uçağının yanı sıra, çeşitli tanker uçaklarının ve kurtarma helikopterlerinin katıldığı tatbikatta uçaklar 1.900 kilometrelik menzile ulaşmışlardı. Aşağı yukarı, İsrail’den İran’ın nükleer tesislerine kadar olan bir mesafe… Ayrıca aynı tatbikatta İsrail uçakları Girit’e yerleştirilmiş bulunan Rus yapımı uçaksavar sistemlerine karşı deneme hava saldırıları yapmıştı. Muhtemelen İran’ın Rusya’dan temin edebileceği düşünülen uçaksavar sistemine ait bilgiler bu deneme aracılığıyla pekiştirilmişti. Bu yüzden de tatbikat İran’a karşı yapılacak uzun menzilli bir hava saldırısının provası olarak değerlendirilmişti. Bu gelişmeler, Türkiye-İsrail geriliminin ortasında yaşanıyordu ve açıktı ki Yunanistan, Türkiye’den boşalan stratejik ortaklık için adaylığını ortaya koymuştu. Bu gibi ortak tatbikatlarda adet olduğu üzere, Yunan Savunma Bakanlığı tatbikatın Yunanistan-İsrail askerî işbirliği çerçevesinde icra edildiğini, hiçbir ülkeye karşı düşmanca bir amacının olmadığını açıklamıştı.
Arada “Mavi Marmara” baskınıyla ilgili zorunlu bir protesto gösterisinden kaynaklanan küçük bir pürüz olmasına karşın, Yunanistan-İsrail ilişkileri yükselerek ilerledi.
Geçen hafta itibariyle, iki ülke arasında siyasi-diplomatik ilişkiler de önemli gelişmeler gösterdi.
Gerçekten İsrail, Türkiye’yi gözden çıkarmış ve üstelik geleneksel olarak aralarında düşmanlığın her türden tohumunun bulunduğu Yunanistan’ı Türkiye’nin seçeneği haline getirmiş olabiliri mi? Bu, İsrail’e ne kazandırır, Türkiye’ye ne kaybettirir… Yunanistan, böyle bir kayıkçı dövüşünde kıskandıran kuma rolünü üstlenebilir mi?
Diğer yandan Yunanistan sol çevrelerinin bu gelişmelere karşı muhalefeti sürüyor.
Avgi gazetesi, “ Amerikan yapımı maceracılık” manşeti altında, Papandreau ve Netenyahu’nun Türkiye’nin İran’a açılması gerekçesiyle ortak askeri tatbikatlar konusunda anlaştıklarını bildirdi. Gelişmelerin Yunanistan ile Arap ülkeleri arasında soğukluk yaratacağı endişesi de dile getirilerek, özellikle Filistin davası söz konusu edilerek ilişkilerin daha da geliştirilmesine karşı çıkılıyor.
Bunlar olağan… Türkiye’de olduğu gibi Yunanistan’da da İsrail’le ilişkilerin beladan başka bir şey getirmeyeceğini görenlerin sayısı oldukça fazla.
Olaya bir de İsrail’in çıkarları açısından bakarak ihtiyatlı bir kötümserliği işleyenler var. İsrail’de İngilizce yayımlanan The Jerusalem Post gazetesinin 19 Ağustos 2010 tarihli internet sayfasında, Jay Bushinsky imzasıyla yayınlanan yorumda, Yunanistan’ın, İsrail’in Doğu Akdeniz’deki en yakın müttefiki olarak Türkiye’nin yerine geçip geçemeyeceği tartışılıyor. Cevap: “Belli oranda evet, ama tamamen değil.”
Yorum şöyle devam ediyor: “Yunanistan uzun menzilli muharebeler için İsrail savaş uçaklarına hava sahasını açabilir, ayrıca İsrail yapımı askeri gereçlerin alımını artırabilir ve hassas istihbarat bilgilerinin paylaşımını genişletebilir.
Yunanistan zaten, Türkiye’nin nispeten daha ucuz ve çok konforlu otellerini dolduran 400 bin İsrailli turist için bir alternatif oluşturuyor…
Ne var ki Yunanistan’ın, Netanyahu’nun da kesinlikle farkında olduğu bazı dezavantajları söz konusu.
Nüfusu Türkiye’ye göre çok küçük: 12 milyona karşı 63 milyon. Bunun yanı sıra alım gücü de çok sınırlı.
Yunanistan’ın Arap ülkeleri ile geniş kapsamlı ticari bağları söz konusu, ayrıca ülkede, Ortadoğu’daki çatışmada Filistin tarafını tutan aktif bir sol kesim var.
Siyasi olarak ise Yunanistan’ın Arap ülkeleri üzerindeki nüfuzu Türkiye’den çok daha az.
Türkiye, hem Araplar gibi çoğunluğu Müslüman bir ülke hem de Bağdat, Şam, Beyrut, Kudüs ve Kahire’ye hükmetmiş olan Osmanlı İmparatorluğu’nun mirasına sahip.
Ancak Yunanistan’ın da bir takım avantajları var. Ülke uzun bir süredir AB üyesi ki İsrail yakından ilgilendiği bu çok uluslu birliğe fırsat verilirse katılmaktan mutlu olacaktır. Aslına bakılırsa İsrail’in Türkiye’den Yunanistan’a doğru kayması Ankara’nın aleyhine olabilir.
İsrail hali hazırda Türkiye’nin bölgesel arabuluculuk rolünün altını kazdı, ABD’den Türk ordusunun istediği askeri ekipmanların satışının durdurulabileceği yönünde bir uyarı gelmesine neden oldu ve Türkiye’yi İran’ın nükleer programını ilerletmesine engel olmaya yönelik uluslar arası çabaların dışına itti.
Yunanistan kaçınılmaz olarak çıkarları doğrultusunda hareket edecektir.
Yunanistan’ın İsrail ile bu yeni ilişkisi askeri ve ticari bağların geliştirilmesini de içerecekse -şayet Yunan kamuoyu engel olmazsa- gerçekten de çıkarına olacaktır.”
Gelişen İsrail-Yunanistan ilişkilerinde basına yansıyan son durum böyle.
İlk soru şu olmalı: Yunanistan neden böyle bir role soyundu, neden İsrail’in savaş planlarının bir parçası olma yolunda ilerliyor? Ege’nin, Akdeniz’in ve Balkanlar’ın kilit ülkesi konumuna bakarsak, her an bir İsrail’in başrolde olduğu bir savaşın ortasında bulabilir kendisini. AB’nin gözde çocuğudur ve son krizde AB bütçesine epeyce bir yük oluşturmuştur. Bu, onu bu tehlikeli role AB’nin ittiğini düşünmemiz için yeterlidir.
Ne hayaller üzerine kurulmuş olan AB çatırdadıkça, kapitalist dünyanın temel gerçeği olan savaşın karanlığı daha ağır basmaya başlıyor.
Evrensel