Sizlere ‘kurban’dan bahsedeceğim. Daha doğrusu İslam’da ‘kurban’dan bahsedeceğim.
İslam dininde acaba kurban kesmek var mı?
Acaba kurban kesmek Allah’ın emri mi?
Eğer kurban kesmek Allah’ın emri olsaydı; bunun, Kur’an-ı Kerim’den gösterilmesi gerekirdi. Allah emrediyor, kurban Allah’ın bir emridir denmesi gerekirdi. Çünkü İslam’da bir şeyin Allah’ın emri, farz olması için Kur’an’da geçiyor ve emrediliyor olması gerekir.
Benim yaptığım araştırmalara göre; sanıldığının aksine Kur’an’da -kurban kesin- diye bir emir yoktur. Yani aslında İslam’da kurban kesmek diye bir şey yoktur.
Nasıl olur? diyeceksiniz.
Bunca kurbanlar, bunca koyunlar, sığırlar dört gün boyunca kitleler halinde kurban kesmeler, kan akıtmalar neyin nesidir?
Bunlar Allah’ın emri olduğu için kesilmiyor, bunlar Allah’ın emri olduğu sanıldığı için kesiliyor. Zaten, İslamiyette kurban kesmek olmasa bile, başka dinlerde, İslamdan önceki öteki dinlerde kurban kesmek var olduğu için kesiliyor.
Şu halde öncelikle İslam’ın ana kitabı olan Kur’an’da kurban kesmekle ile ilgili ne deniliyor buna bir bakmamız lazım. Bir takım makalelerime göndermeler yaparak anlatmaya çalışacağım.
”Kur’an’da Kurban Ayetleri Haritası” diye bir yazım var. Ben bu yazıyı yaklaşık beş yıl önce yazmıştım. ( http://www.ihsaneliacik.com/2012/10/26/kuranda-kurban-ayetleri-haritasi/) Bu yazıyı, ihsaneliacik.com adlı internet sitemizden okuyabilirsiniz. İnternette yaptığınız küçük bir araştırmada – İhsan Eliaçık kurban veya Kurban Bayramı- diye yazdığınızda onlarca video ve onlarca makale göreceksiniz. Bunlar benim son yıllarda yaptığım araştırmalardır. Bu araştırmaların en önemlisi de Kur’an’da Kurban Ayetleri Haritası başlıklı yazıdır. Bu yazıda Kur’an’da kurban olduğu iddia edilen yerleri tek tek açıklıyorum. On bir yerde Kur’an’da kurban kesmek geçiyor deniyor. İşte bu on bir yeri, tek tek Arapça orjinalleri ile karşılaştırarak ve Arapça kelimeler, sözcükler içerisinde karşılaştırmalar yaparak ele alıyorum.
Buradan çıkan sonuç şu; Kur’an’da kurban kesimi veya Kur’an’da kurban kesmek ile ilgili olduğu ileri sürülen onbir yerin onbirinde de kurban kesmek emir edilmiyor. Hatta kurban kesmek kavramı bile geçmiyor. Kurban kelimesi bile geçmiyor.
Kurban, yani Arapçası gurban, ‘k’ ile değil ‘g’ ile; gurban, yakınlaşmak demektir. Yakınlaşmak garube kökünden gelir, ‘ğ’ ile söylendiğinde ğarebe, garip kelimesi de oradan türer. Gariban demektir. Yani; kimsesi olmadığı için otomatik olarak Allah’a yakın olan, demektir. Kurban’da yakınlaşmak demektir. Kime yakınlaşmak? Allah’a yakınlaşmak. Allah’a yakınlaşmanın Kur’an sembolizmi içerisinde göstergesi nedir? Yoksula, garibe, kimsesize, yolda kalmışa, muhtaca yakınlaşmak, onlarla hemhal olmaktır.
Dolayısı ile Kurban Bayramı aslında garipler bayramı demektir. Garip/Gureba Bayramı demektir. Nasıl ki milli bayramlardan; 19 Mayıs, gençlere; Cumhuriyetin ilanı 23 Nisan, çocuklara armağan edilmiştir; buna benzer bir şekilde de İslam’da Gurban Bayramı, gariplere, yetimlere, yoksullara, kimsesizlere armağan edilmiştir. Kurban Bayramı günleri onların günleridir. Gariplerin, yoksulların ve kimsesizlerin aranıp bulunması, onların garipliklerinin ve kimsesizliklerinin giderilmesi gerekir. Gelecek bayrama kadar; garip, kimsesiz, muhtaç, yoksul hiç kimsenin bırakılmaması için bu bayram onlara armağan edilmiştir. Peygamber de Bayram sabahı kalktığında ilk olarak; gariplerin, kimsesizlerin, evsizlerin kaldığı, Ashabı Suffa denilen yere gidermiş. Kendi ailesinden önce, onlarla kahvaltı eder ve bütün Bayramı onlarla geçirirmiş.
Şu halde; İslam’da Bayram vardır ama bu bayram garipler, kimsesizler, yoksullar, muhtaçlar için adanmış bir bayramdır. İnsanların hem bunlara, hem de birbirlerine yakınlaşması, ailelerin birbirlerini ziyaret etmesi, arkadaşların birbirlerini arayıp sorması, küslerin barışması için var olan bir bayramdır. İslam’da bayram vardır ama hayvan kesmek, bayramda kurban kesmek yoktur, olmak zorunda da değildir. Allah’ın böyle bir emri de yoktur. İnsanlar eğer kestikleri hayvanı Kurban’da Allah’ın emridir diye kesiyorlarsa bilsinler ki; Allah’ın Kur’an’da böyle bir emri yok. Kur’an-ı Kerim’i aradım, taradım yok.
Peki var olduğunu iddia edenler, neye dayanıyor? Biraz evvel anlattığım onbir yerdeki geçen kelimelerin ve kavramların çarptırılmasına, tevir edilmesine ve yorumlanmasına dayanıyor. Mesela bunlardan birkaç örnek vereyim: Kevser Suresi, bu on bir yerden bir tanesi. Orada deniyor ki; İnnâ a’taynâkel-kevser. Fesalli lirabbike venhar. İnne şânieke hüvel ebter. Biz sana muhakkak ki kevseri verdik, şu halde salat et, nahr yap. Muhakkak ki asıl kökü kuruyacak olan sana kin besleyendir. Ayet bu, sure bu. Buradaki -salat et ve nahr yap- ifadelerini -namaz kıl ve kurban kes- diye çeviriyorlar. Bu yanlış. Salat et ve nahr yap demek; yardımlaşma ve dayanışma içerisinde ol, Allah’tan destek ve yardım iste ve bu esnada karşılaşmış olduğun güçlüklere göğüs ger, sabret, diren, diyor. Bunu; kurban kes, namaz kıl, diye çeviriyorlar.
Halbuki Kevser Suresi, Mekke döneminin 2. yılında gelmiş bir süredir. Henüz daha kurban kesmek diye bir şey yoktur. Henüz daha açıktan açığa namaz kılmak diye bir şey yoktur. Bu Kevser suresinde geçen salat’ın ve nahr’ın, namaz kılmak ve kurban kesmek ile alakası yoktur ve burada o anlamda kullanılmamaktadır. Bu hususta bir sürü bu görüşte olan sahabe vardır. Tefsir kitaplarında bunları uzun uzun okuyabilirsiniz.
Arapçada nahr; deveyi keserken, devenin göğsünü ileri doğru çıkarması anlamına geliyor. Nahr, devenin kesilmesi değil; kesilirken devenin direnmesi anlamına geliyor. Nahr yap; seni kesmek isteyenlere karşı, yani seni öldürmek, baskı altına almak, yolundan çevirmek ve durdurmak isteyenlere karşı göğsünü ger, diren, sabret, dirençli ol, bunu sana yapmalarına izin verme, anlamındadır. Direnmek anlamındadır.
İkinci bir örnek: Herkes çocukluğundan hatırlayacaktır belkide. İbrahim’in oğlunu kurban etme sahnesi. Genellikle böyle bir sahne resmedilir. Bu Tevrat’ta da geçer, Kur’an’da da geçer. Ama Kur’an’ın bu hususta ne dediği bu tam anlaşılmış değildir. Yaygın kanaate göre; İbrahim rüyasında oğlunu kestiğini görmüş ve bunu hayata geçirmek istemiştir. Oğlunu yan yatırıp, bıçağı eline alıp, oğlunun tam boğazına vuracağı sırada, Allah onu durdurmuş ve ona bir koç göndermiş ve oda koçu kesmiş. O gün bugündür, insanlar kesilmekten kurtulmuş, onun yerine koç kesimi başlamış. Bu nedenle biz de koç, sığır, koyun gibi şeyler kesiyoruz derler. Yaygın kanaat ve inanç budur. Bu doğru değildir.
Peki doğrusu nedir?
Doğrusu şudur: İbrahim rüyasında oğlunu kurban ettiğini görmüştür. Bu doğru ve onu kurban etmeye kalkmıştır. Çünkü, İbrahim döneminde insan kurbanları vardı. Hz. İbrahim’de bunun etkisi altında kalmış ve rüyasında bunu görmüştü. O rüyasını da, Allah’ın emri olduğunu sanarak; tatbik etmeye, hayata geçirmeye çalışmıştı.
Allah, bu vesile ile kurban işine bir son vermek ve İbrahim üzerinden; hem insan kurbanlarını, hem hayvan kurbanlarını insanlıktan kaldırmak ve Tanrı için kurban kesmeyi ortadan kaldırmak için ona seslendi. Dedi ki; Sen rüyana sadık kaldın ve bunu gerçekleştirmeye çalıştın. Ama ben bunu yapmanı istemiyorum, diyerek onu büyük bir hatadan kurtardık, der.
Ayette geçen ‘zibh-i azim’ diye bir kelime var. Kişinin büyük bir hatadan dönmesi, kurtulması anlamına geliyor. Zıbh kelimesi; hata yapmak, kazaya uğramak, başına bir kaza gelmek anlamına geliyor. İşte bunu kurban kesmek, koç diye çeviriyorlar. İbrahim’e oğlu yerine bir koç verdik diye çevriliyor. O zaman insanın yerine koç kesilmesi gerekiyor. Halbuki doğrusu; oğlunu kesecek iken Cenab-ı Hak ona diyor ki; bunu yapma, biz onu büyük bir hata yapmaktan kurtardık.
Benim yapmış olduğum Kur’an-ı Kerim çevirisinde, biz onu büyük bir hata yapmaktan, kazaya uğramaktan, oğlunu kesmekten kurtardık, diyor. Herhangi bir koç verdik, falan demiyor. Ama diğer çevirilerde, biz ona oğlunun yerine koç verdik, diye çeviriyorlar. Dolayısıyla burada da herhangi bir şekilde kurban kesmek geçmiyor, kurban kesmekte emir edilmiyor, İbrahim de koç falan kesmemiştir. Oğlunu kesmeye kalkışınca; Cenab-ı Hak tarafından durdurulmuş ve oğlunun başına bir kaza gelmekten onlar kurtarılmıştır. Herhangi bir şekilde kurban kesilmesi de istenilmemiştir.
Peygamberimiz zamanında da hacılar kurban kesiyorlardı. Kabe’nin etrafına gelip; dizi dizi kesiyorlardı ve hala da kesiyorlar. Kur’an onlara dedi ki; kestiğiniz bu kurbanların etleri ve kanları Allah’a ulaşmaz. Allah’a ulaşacak olan sizdeki takvadır.
Mesela; Kur’an-ı Kerim’de ‘mensek’ kelimesi geçiyor. Kurban kesmek diyorlar. ‘Hedy’ kelimesi geçiyor, kurban kesmek diyorlar. “behimetu’l-en’am” kelimesi geçiyor kurbanlık hayvanlar diye çeviriyorlar. ‘zibh-i azim’ geçiyor koç vermek diye çeviriyorlar. ‘venhar’ kelimesi geçiyor kurban kes diye çeviriyorlar. Bakın bunların hiçbirisinde kurban kelimesi yok. Nahr, zibh-i azim, behimetu’l-en’am, mensek, hedy bunların hiçbiri kurban kelimesi değil. Şu anki çevirilerin birçoğunda kurban kelimesi hep Türkçe meal de bu saydığım kelimelerin yanında parantez içinde dışarıdan sokuşturularak kurban yazılıyor. Halbuki bunların hiçbiri, kurban, bildiğimiz hayvanın kesilmesi anlamına gelmiyor. Tam tersi bir çoğu; ”hedy, behimetu’l-en’am” gibi canlı hayvanların Kabe’ye getirilerek, yoksullara verilmesi anlamına geliyor.
Çünkü o zaman tarım toplumu olduğu için İnfak ve dayanışma ve destekleşme, hayvanların, meyvelerin verilmesi, takas yoluyla daha çok olduğu için, olanların olmayanlara, hayvanları, meyveleri, altını, gümüşü elinde ne varsa onu vermesi ve infak etmesi gerekiyor. O da onu bir başka ihtiyaç sahibine vermesi gerekiyor veya deve, sığırla yolculuk yapması gerekiyor.
Burada anlatmak istediğim şey özetle şu. Tekrar söylüyorum. Hayvan kesmek ayrı bir konudur. İslam’da dini amaçlı, ibadet maksatlı, günahların affedilmesi için; Kurban Bayramı’nda kurban kesmek, ayrı bir şeydir. Yılın 365 günü insanlar, beslenmek amacıyla hayvanları kesiyorlar ve yiyorlar. Ben burada bununla ilgili bir şey demiyorum. İslam’da keskin bir şekilde vejeteryanlık yok.Fakat, hayvanın yılda bir kez topluca, kitle halinde, günahların affedileceği amacı ile kanını akıtmak ve bunu bir ibadet amacıyla yapmak, diye bir şey söz konusu değildir. Çünkü İslamiyet hayvan kanı dahi olsa kan akıtarak ibadet etmeyi reddetmektedir. Kur’an-ı Kerim’de en çok nefret ile karşılanan şey ”öldürmek / dem” yani kan’dır.
İslamiyet madem barış dinidir, o zaman nasıl oluyor da kanla ibadet oluyor, nasıl oluyor da hayvan kesilerek ibadet oluyor ve o hayvanın kesimi biz onun etini yerken günahlarımızın affedilmesine sebebiyet veriyor? Bu İslam’dan önceki dinlerde vardı, hala da var. Araplar arasında, cahiliye Arapları arasında vardı. Ama hak din olan, son din olan İslamiyette, kurban kesmek yoktur. Bu nedenle bayrama evet, hayvan kesmeye hayır diyoruz.
Ben yirmi senedir, bu amaçla hayvan kesmiyorum. Ama bayramlaşıyorum, bayramı tanıdıklarımla, yakınlarımla kutluyorum. Bayramda yakınlaşmamız istenenlerle yaklaşıyorum. Bu insani bir durumdur. Zaten Kurban Bayramı da sünnettir. Kur’an-ı Kerim’de, hem hayvan kesmek yoktur; hem, Kurban Bayramı’nın kendisi de yoktur. Sadece Peygamberin geliştirmiş olduğu; insanlar, yesinler, içsinler, dört gün tatil yapsınlar, birbirleriyle buluşsunlar, fakire fukarayı arasınlar, bulsunlar diye üretilmiş sosyolojik bir bayram günüdür. Bu açıdan bayramlar iyidir.