İslam, sadece bir inanç sistemi değil; insanın özüyle, doğasıyla, fıtratıyla yeniden buluştuğu bir varoluş çağrısıdır. O, insana unuttuğu hakikati hatırlatan bir yankıdır; vicdanın sesini, aklın ışığını ve kalbin titreşimini aynı anda kuşatan bir hayat teklifidir.
Her şeyden önce İslam bir tevhid dinidir. Varlığın birliğini, hayatın anlamını ve insanın özgürlüğünü bu ilkeye bağlar. “Allah’tan başka ilah yoktur” demek, sadece bir metafizik önermeyi onaylamak değil; hiçbir otoriteye kulluk etmemek, hiçbir putun önünde eğilmemek, hür yaşamak demektir. Tevhid, yalnızca Tanrı’ya iman etmek değil, bütün çokluklar arasında hakikatin birliğini fark etmektir.
İslam akla değer verir, çünkü akıl, vahyin muhatabıdır. Akıl olmadan iman anlamını yitirir. Kur’an, defalarca insanı “akletmeye” çağırır; çünkü iman, körü körüne bağlılık değil, bilinçli bir tercihtir. Bu yüzden İslam’da düşünmek ibadettir; soru sormak hakikate açılan kapıdır.
Evrensel bir dindir İslam. Arap Yarımadası’nda doğmuş olabilir ama mesajı sınırlı değildir. Dili Arapçadır fakat içeriği evrensel ahlaki değerlerle örülüdür: adalet, merhamet, eşitlik, özgürlük… Renk, ırk, soy, statü farkı gözetmeden bütün insanlığa seslenir. Bu yüzden son peygamber “bütün alemlere rahmet” olarak tanımlanır.
Kolaylık dinidir İslam. Yük yüklemez, zorluk değil kolaylık ister. Kur’an’da Rabbimiz şöyle buyurur: “Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez.” (Bakara 185) Çünkü İslam, insanı hayatın içinden yakalar; onu hayattan koparmaz. Namaz bile bir yük değil, ruhun dinlenme anıdır. Oruç, sadece aç kalmak değil, arınmaktır. Hac, sadece yolculuk değil, içe dönüşün, özle yüzleşmenin yoludur.
Barışı esas alır İslam. Sözlükte “İslam”, teslimiyet ve barış kökünden gelir. Müslüman, sadece Allah’a teslim olan değil, çevresine barış götüren kişidir. Bir toplumda İslam varsa, orada adalet vardır; zulüm değil. Savaş, sadece savunma için meşrudur. Barış ise esas hedeftir.
Sevgiyle yoğrulmuştur İslam. Allah, Rahman’dır, Rahîm’dir; her şeyi kuşatan bir merhametin sahibidir. Peygamberi, “biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik” buyruğunun canlı örneğidir. Sevgi, İslam’da inancın özüdür; bir kimse kendisi için istediğini kardeşi için istemedikçe iman etmiş sayılmaz.
Aşırılıklardan uzak, mutedil bir dindir İslam. Ne ruhsuz bir katılığa ne de ölçüsüz bir özgürlüğe yer verir. “İşte biz sizi orta bir ümmet kıldık” (Bakara 143) ayeti bu dengenin adıdır. Ne ruhbanlık gibi dünyadan kopmayı emreder, ne de hedonizme kapı açar. İslam, ölçülerin dinidir.
Dünya ve ahiret dengesiyle hareket eder. İslam, insanı sadece ahiret için yaratılmış bir varlık olarak görmez; dünya hayatı da değerlidir. Ahiret için dünya ihmal edilmez; dünya için de ahiret unutulmaz. İkisi birlikte yürür, birbirini besler. Mümin, dünya tarlasında eken; ahirette biçendir.
Fıtratla uyum içindedir İslam. İnsan doğasına aykırı değildir; aksine fıtratı koruyan, onunla barışık bir yoldur. Yaratılışta olan iyilik, merhamet, dürüstlük gibi değerleri güçlendirir. İslam, insanın özüne dönüşüdür. Onun içindir ki, her doğan çocuk İslam fıtratı üzere doğar.
Sosyal adaletin savunucusudur İslam. Yetimin, yoksulun, ezilenin yanında yer alır. Kur’an, sadece ibadet edenleri değil, adaletle davrananları över. Zekat, sadaka, infak gibi kurumlarla servetin bir elde toplanmasını engeller. Faizi yasaklar; emeği yüceltir.
Son ilahi dindir. Öncekileri tamamlayan, bütün peygamberlerin çağrısını özetleyen bir hitaptır. Kur’an, son kitaptır ama sonlanan değil, çağlara seslenen bir kelamdır. Bu yüzden her çağda yeniden okunmalı, anlaşılmalı, yaşanmalıdır.
Ruhbanlığı yasaklar. İslam’da din adamı sınıfı yoktur. Her birey, Rabbine doğrudan muhataptır. Aracı yoktur, kast sistemi yoktur. Bu, insanın hem sorumluluğunu hem özgürlüğünü tanır. Dinde zorlama yoktur; çünkü hakikat, zorla değil, iradeyle kavranır.
Güzel ahlak dinidir İslam. Peygamber “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” buyurur. Ahlak, dinin özü; ibadetlerin ruhudur. Yalan söylemeyen, adaletle davranan, güvenilir, hoşgörülü, merhametli insan, İslam’ı temsil eder.
Ve nihayet, temizliği emreder. Hem fiziksel hem ruhsal temizlik… Abdest sadece bir su dökme eylemi değil, arınmadır. Gıybetten sakınmak, kalbi temizlemektir. Zikir, nefsi temizler. İslam, bedeni, kalbi ve zihni temiz kılmaya çağırır.
Sonuç olarak; İslam, hayatın tam ortasında duran, insanın fıtratına seslenen, adalet, özgürlük, merhamet ve hakikat üzerine kurulu bir inanç sistemidir. O sadece ibadet değil, aynı zamanda ahlaktır; sadece iman değil, aynı zamanda eylemdir. Ve belki de en çok da insan olmaktır.