Mamak Cezaevi, Diyarbakır Cezaevi’yle birlikte 12 Eylül işkencelerinin en yoğun yaşandığı iki cezaevinden biriydi. Raci Tetik ise darbeden hemen önce cezaevine atanmış, ‘özel’ bir askerdi. ‘Kasap’ diye anılan Tetik’in ölümüyle birlikte 12 Eylül işkenceleri yeniden gündeme geldi.
Yetim bir çocuk
Tetik’in hayat hikayesindeki tek insani yön belki de yetim kaldığı çocukluğuna ilişkin dönem. 1931’de Tokat’ın Erbaa ilçesinde doğdu Raci. 1939 Erzincan depreminde yıkılan evin enkazından sağ çıktı ama annesini ve küçük kardeşini kaybetti.
11 yaşında yetim kalan Raci, Darüşşafaka’ya gitti. Ardından Harp Okulu’na girerek asker oldu. Teğmen rütbesindeyken, 12 Eylül cuntasının lideri olacak Kenan Evren’le birlikte Kore’ye gitti.
Birçok kaynak Tetik’in kontrgerilla eğitimini bu ülkede aldığını belirtir.
Özel Harp Dairesi’nin elemanı Raci Tetik’in adı sık sık 1966’da solcu gazeteci İlhami Soysal’ın dönemin Genelkurmay başkanı Cemal Tural’ın emriyle kaçırılıp dövülmesiyle anılıyor. Ancak o döneme ilişkin kaynaklar söz konusu olaydan ötürü yargılanan kişinin yarbay Raci Tekin olduğunu söylüyor. Bu isim karışıklığı bir yana Raci Tetik de Raci Tekin gibi Özel Harp Dairesi tedrisatından geçmiş özel bir askerdi.
TBMM Darbeleri Araştırma Alt Komisyonu’na verdiği ifadede, özel kuvvetlerin bir kolu olan Seferberlik Tetkik Dairesi’nde kurs gördüğünü, ancak özel harpte kullanılacak insanlardan birinin başının ucunda Türkeş’in resmi olduğu için vazgeçtiğini iddia etti Tetik; “Kovaladılar beni çünkü. Zaten kovalanmak da istiyordum. Hiç çalışmadım” dedi.
‘Çok özel’ bir askerdi Tetik. ‘Kızgın mizacından ötürü 22 kez görev yerinin değiştiğini ve kendisine Özel Harp Dairesi’nin bilinen isimlerinden Sabri Yirmibeşoğlu’nun sahip çıktığını’anlatıyordu.
Özel görev: Mamak
Kıbrıs Barış Harekatı’nda savaşan ve ‘paraşütle ilk atlayanlar’dan olduğunu söyleyen Raci Tetik, 12 Eylül darbesinden hemen önce, Tekirdağ’da alay komutanıyken Temmuz 1980’de Mamak Askeri Cezaevi komutanlığına atandı. Tetik, daha sonra gazeteci Ahmet Kahraman’a bu göreve özel olarak atanmasını anlatırken“Benden önce tam altı subay bir yıl içinde bu görevi terk edip gitmişlerdi. Kimi ülser olmuş, kimi kalp hastası. Ama ben kaçmadım” diyecekti.
İlk kurban Mustafa Yalçın
Tetik göreve gelir gelmez Mamak’ta yaygın bir işkence vahşeti başladı. İşkencenin ilk kurbanı Mustafa Yalçın isimli tutukluydu.
Oral Çalışlar, kendisinin de yaşadığı Mamak Cezaevi’ndeki işkenceleri anlattığı kitabında Yalçın’ın öldürülmesini şöyle aktarır:“Tarih 28 Ağustos 1980’di. 12 Eylül darbesinden 15 gün önceydi. Tetik, göreve yeni atanmıştı. Nasıl bir yönetim kuracağını ortaya koymak amacıyla koğuşlara bir saldırı düzenledi. Tutuklular havalandırmaya çıkarıldılar, saatler süren bir dayak ve tekmeleme faslından geçirildiler. Her taraf kan içinde kalmıştı. Bu dayak sırasında ağır yaralanan Mustafa Yalçın bir süre sonra can verdi. Bu cinayet, Tetik’i korkutmak bir yana, daha da azgın şekilde saldırması için cesaretlendirdi. Darbe gerçekleştikten sonra eli iyice rahatladı.”
İkincu kurban İlhan Erdost
‘Eli rahatlayan’ Tetik’in ikinci kurbanı yayıncı İlhan Erdost oldu. Erdost, ağabeyi Muzaffer Erdost’la birlikte bindirildiği askeri bir araba içinde, başında bir astsubay bulunan askerler tarafından dövülerek, işkence yapılarak öldürüldü. Sadece bir er ceza aldı.
Tetik, gazeteci Ahmet Kahraman’a Erdost’un ölümünde sorumlu olmadığını savunurken “O bir talihsizlikti. Daha önce birçok eyleme katılmış, aşırı sağcı bir erle, acemi bir astsubay yapmış” diyordu.
Muzaffer Erdost’a göre ise Marksist klasikleri basan Sol Yayınları’nın sahibi kardeşi İlhan Erdost, Ekim Devrimi’nin yıldönümü 7 Kasım’da Tetik’in emriyle kasten öldürülmüştü.
Hiç yargılanmadı
Tetik, cinayetle ilgili soruşturmada verdiği ifadede “Cezaevine girişte, yaşlı, kadın ve çocuklar, sakatlar ve hastalar haricinde ön hazırlıklar tamamlandıktan sonra tüm tutukluların belden aşağı kaba yerlerine ve avuçlarına bir veya iki kez vurulması gerektiği konusunda emir verdim. Amacım disiplini sağlamaktır. İlhan Erdost’un ölümü olayında verdiğim emirler aşıldı” diyerek tutukluların dövülmesi emrini verdiğini kabul etti ama bu davadan hiç yargılanmadı.
Erdost’un avukatı Halit Çelenk, ‘Barış Savaşçıları’ isimli kitabında ‘öldürme eylemine iştirak’ suçundan şikayet ettikleri Tetik hakkında uzunca bir süre işlem yapılmaması üzerine askeri savcı albay Nurettin Soyer’e şikayetin sonucunu sorduğunu ve ardından şu diyalogun yaşandığını anlatır:
“Soyer: Dilekçenizi işleme koymadım ve koymayacağım.
Çelenk: Neden?
Soyer: Bu albay çok onurlu bir kişidir, soruşturma açarsam hemen görevinden istifa eder.
Çelenk: İstifa ederse daha iyi olur. Siz de, biz de, tutuklular da böyle bir cezaevi müdüründen kurtulmuş olurlar.
Soyer: Yerine gelecek müdürün daha iyi olacağını kim söyleyebilir?”
Çelenk’e göre Tetik hakkında soruşturma açılmamasının gerçek nedeni onun onurlu bir kişi olması, istifa etme olasılığı değildi: “Konu o aşamada kapatılmak isteniyor, sorumluluğun daha yukarılara sıçraması önlenmek isteniyordu.”
İdama giderken bile dayak
Mamak Cezaevi’nde ülkücüler ve solcular birlikte kalıyordu ve işkence ayrımsız hepsine uygulanıyordu. O dönem idam edilen Levon Ekmekçiyan, Erdal Eren, Mustafa Pehlivanoğlu ve Necdet Adalı’ya darağacına götürülürken bile tekme atılıyordu.
Tetik, TBMM Darbeleri Araştırma Alt Komisyonu’nda ifade verirken bu iddiayı yalanlamıyor, sadece “İdamlar sırasında odamdan çıkmazdım” diye kendini savunuyordu.
Tutuklular askeri nizamda eğitiliyor, tek tip elbise dayatılıyor, rutin dayaklar atılıyor, en küçük itaatsizlikte tabutluklara kapatılıyordu. Mamak Cezaevi’ndeki işkenceler nedeniyle Tetik, hem ülkücülerin hem solcuların affetmeyeceği isimler arasında yer alıyordu.
‘Örgüt yöneticileri kurşuna dizilecek’ tehdidi
Milli Güvenlik Konseyi üyesi cuntacılar, özellikle sol örgütler tarafından öldürülmekten korkuyordu. İddiaya göre olası suikastleri önlemek için bir plan hazırladılar.
Raci Tetik, planı bildirmek için Devrimci Yol’un liderlerinden Oğuzhan Müftüoğlu’nun yanına gitti. Müftüoğlu, “Bize neden bu kadar eziyet etme gereği duyuyorsunuz?” diye sordu. Tetik şöyle yanıt verdi: “Biraz gevşek davranırsak rahat durmazsınız. Şimdi böyle konuşuyorsunuz ama dışarı çıkınca bizi öldürürsünüz. Konsey karar aldı; kendilerine karşı bir saldırı olursa, içeride bulunan örgüt yöneticilerinin hepsi kurşuna dizilecek.”
Görevi süresince devleti arkasındaydı. Kenan Evren , İsmail Hakkı Karadayı ve Recep Ergun tarafından kol saati hediye ediliyor, takdirnameler veriliyordu. Hatta devlet ona bir televizyon hediye etmiş ve o da televizyonu itirafçılar koğuşuna göndermişti.
Tetik’in cezaevi komutanlığı dönemi 1984’te sona erdi. Hakkındaki suç duyuruları üzerine soruşturmalar açılsa da hiç yargılanmadı. Mamak’tan sonra “Tek masa başı görevim” dediği Kıbrıs Barış Kuvvetleri Komutanlığı sekreterliğine atandı ve sonra Ege Ordu Komutanlığı’nda görevliyken emekli oldu.
‘Ben bir işkenceciyim’
Milliyet gazetesinden Ahmet Kahraman. 11 Eylül 1988’de yayınlanan yazı dizisinde Raci Tetik ile yaptığı söyleşiye de yer verdi.
“Ben bir işkenceciyim. Pohpohlayıp, kullandılar beni” diyen Tetik, şöyle konuşuyordu: “Mamak´ı isteyerek, severek yapmadım. Ama ben, o şekilde yapılması gerektiğine inandım. Geldiğimde görev yapılmıyordu. Başa geçtim. Örnek oldum. Talimatnameleri, kanunları uygulamaya başladım. Sıkıyönetime, askeri savcı ve hakimlere danışarak görev yaptım. Ama orası cezaeviydi. Hastane, okul, aşk gemisi ve yat kulübü değildi. Benden öncekiler iyi davrandıkları için başarılı olamamışlar. Mecburdum astlarıma inisiyatif vermeye. Verince anormal işler olmadı değil, oldu. O talihsiz olaylara ben de çok üzüldüm. Ama bu bir savaştır. Savaşta her zaman iyi şeyler olmaz.”
Tetik, cezaevinde kadın-erkek tutuklulara uygulanan işkenceleri, tabutlukları kabul ediyor ve “Saklamıyorum. Oldu. Peki onlar niye direniyorlar? Devletin talimatına niye uymuyorlar? Demir parmaklıkların gerisindeki insan, (tek tip elbise) giymek zorundaysa, emirlere uymak zorundadır! Hepsi giydi. Birkaç grup giymedi. Onlara da zorla giydirdik” diyordu.
Milliyet’e verdiği söyleşiden sonra hakkında soruşturma açılan Tetik, savcıya verdiği ifadede Kahraman’a söylediklerini inkar etti ve bir kez daha hakkında takipsizlik kararı verildi.
Anayasa değişti, yine yargılanmadı
İktidarın cemaatle birlikte yargıyı ele geçirmek için hazırladığı anayasa değişikliğini kabul ettirmek için yaptığı düzenlemelerden biri 12 Eylül darbecilerine yargı yolunu açıyordu.
Referandumda değişiklik kabul edilince Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya yargılanıp müebbet hapis cezasına mahkum edildi. Yargıtay davayla ilgili düşme kararı verirken sanıklar yaşasaydı da davanın zamanaşımından düşeceğine ilişkin gerekçe yazınca hakkında işkence suçundan soruşturma yürütülen Raci Tetik ve diğer işkenceciler de yargılanmaktan kurtuldu.
Yurt dışında denildi, özel bakımevinde çıktı
Raci Tetik, hakkında soruşturma yürütülürken uzun süre Avustralya’da kanser tedavisi gördüğü ileri sürülerek ifadesi alınmadı. Oysa Tetik o sırada TSK’nın Çamlıca’daki Özel Bakımevi Merkezi’nde kalıyordu.
Tetik’in yurt dışında olmadığını Star gazetesi ortaya çıkarınca TBMM Darbeleri Araştırma Alt Komisyonu, 20 Ekim 2012’de bakım evine giderek Tetik’i sorguladı.
‘Heykelim dikilmeliydi’
AKP’li Nimet Baş başkanlığındaki komisyona sert davranan Tetik, “Ben kendi namıma her şeyi doğru ve dürüst yapmayı kendime şiar edindim” diyordu. O dönem BDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder, kulakları ağır işittiği için sesini duyuramadığı Tetik’e sesini duyurmak için yerinden kalktığında tedirgin oldu. Önder, ‘sakin olmasını, sadece sesini duyurmak için yakınına geldiğini’ söyleyince “Zaten mert birine benziyorsun” dedi.
Yeni gelen teğmenlere içki içirip sarhoş ettiğini, söyledikleri türkülere göre sağcı mı solcu mu olduğunu anlayarak tedbir aldığını anlattı.
Sonra sorularıyla kendisini sıkıştıran Sırrı Süreyya Önder’in kravatsız kıyafetiyle dalga geçmeye kalktı; “Burada böyle herkes efendi gibi giyinmiş, ben bile efendi gibi. Siz böyle biraz daha halkvari giyinmişsiniz” dedi. Önder de “Mamak’ta da böyle bir histeri içindeydiniz. ‘Efendi gibi giyinmek ve halk tipi giyinmek’ diye tasnif ediyorsunuz. Tek tip elbise giydirilme zamanını hatırlıyor musunuz?” diye karşılık verdi.
Tetik, yaptıklarıyla bu defa övünüyordu ve aslında heykelinin dikilmesi gerektiğini söylüyordu. Niye dikilmediği sorusuna ise“Vefasızlık ettiler” diye yanıt veriyordu.
Sırrı Süreyya Önder’e ‘terbiyesiz’ ve “Kuyruk acın var” diye hitap etmekten çekinmiyordu. Her ne kadar Sırrı Süreyya Önder, “Artık cezaevi komutanı değilsiniz” diye itiraz etse de Raci Tetik, devleti tanımanın verdiği güvenle Önder’e “Ama şöyle bir durum var: Sizin şu andakileri de ileride yargılayacaklar çünkü bu memleket maalesef böyle… Sen bu kafayla gidersen daha da yatarsın” diyordu.
Haklı çıktı
Sonuçta, Tetik haklı çıktı. Devleti onu yargılamadı. Huzur içinde, özel bakım evlerinde kaldı ve o son nefesini verdiğinde ‘o kafayla giden’ Mamak’ın işkence mağduru Sırrı Süreyya Önder, bir kez daha içerde yatıyordu.
Tetik, devleti tanıyordu, çünkü o ve onun zihniyeti bu devletin ezeli ve ebedi sahibiydi.