Sevgili dostlar,
Uluslararası Polis Teşkilatı INTERPOL’ün Genel Kurulu, geçen hafta İstanbul’da toplandı. 160’tan fazla ülke temsilcisinin katıldığı Genel Kurul’a, Birleşik Arap Emirlikleri’nden işkencecilikle suçlanan Tümgeneral Ahmed Nasser el-Reisi’nin başkan seçilmesi damgasını vurdu.
Toplantının açılışında içişleri Bakanı Süleyman Soylu, Türkiye’nin başvurularını reddeden INTERPOL’e serzenişte bulundu: “1996-2016 arasındaki 20 yılda, 100 kırmızı bülten talebimiz reddedilmişken, 2016’dan sonraki 5 yılda 982 kırmızı bülten talebimiz reddedildi” dedi.
2016’dan sonra başvuruların patlamasının nedeni, o yılki Erdoğan’a karşı darbe girişimi… Türk Cumhurbaşkanı, darbeyi fırsat bilip hukuku askıya aldıktan sonra muhalifleri için cadı avı başlatınca, binlerce yurttaş yurtdışına çıkmak zorunda kaldı. Hükümet de onlar için kırmızı bülten çıkarılması talebiyle INTERPOL’ün kapısına dayandı.
Bakan’ın söz ettiği, reddedilen 982 kırmızı bülten talebinden birinin konusu benim… Benim dosyamın reddedilme sebebini biliyorum: Ortada suç yok. Varsa da benim değil, Suriye’ye silah kaçırdığını belgelediğimiz Türk Hükümeti’nin suçu… Bu suçun açığa çıkmasının hıncıyla Erdoğan, kırmızı bülten talebiyle INTERPOL’e başvurdu. Bir yandan da iadem için Almanya’ya sürekli baskı yaptı. Almanya, geçen Aralık’ta, bu başvuruyu reddettiğini resmen açıkladı: “Almanya, prensip olarak siyasi mahkûmiyet kararlarında iade yapmıyor. Alman Hükümeti, dünya genelinde, bağımsız habercilik için çaba harcıyor” diyerek de tavrını ortaya koydu. INTERPOL de geçen Haziran’da “Can Dündar’la ilgili kırmızı bülten talebinin INTERPOL Genel Sekreterliği tarafından reddedildiği” açıklamasını yaptı.
INTERPOL anayasası, ülkelerarası işbirliğini, “insan Hakları Evrensel Bildirisi’nin ruhuna uygunluk” koşuluna bağlıyor. Bildiride “gerçeği araştırmak”, suç sayılmıyor.
Buradaki sıkıntı, Erdoğan gibi, Putin gibi, Cinping gibi liderlerin, INTERPOL’ü, dünyanın her yerinde, kendi muhaliflerinin peşine takabilecekleri, kişisel polis teşkilatı gibi görme eğilimleri…
INTERPOL, bu kötüye kullanıma izin vermemeye çalışıyor. Avrupa insan Hakları Mahkemesi’nin kararlarını bile uygulamayan bir hükümete nasıl güvenilip insan teslim edilir ki?
Umuyorum ki, INTERPOL’ün son genel kurulu, gerçek suçun, siyasi suçlamalardan ayırt edilmesine yardımcı olurken INTERPOL’ün otokratlarca suiistimaline son verme yolunda da bir adım oluşturur.