Ancak 9 sene sonra ABD’nin Afganistan operasyonun kirli yüzünü ortaya çıkaran, Amerikan Ordusu’na ait 2004 – 2009 yıllarını kapsayan 92 bin gizli belge, Wikileaks adlı internet sitesinde yayınlanmıştır. ABD tarihindeki en büyük gizli belge sızdırma olayında, 200 Afgan sivilin ölümünün kamuoyundan gizlendiği, İran ve Pakistan’ın Taliban’a yardımları gibi sırlar ortaya çıkmıştır. Belgelerde, yüzlerce Afgan sivilin öldürüldüğü, ancak bunların bildirilmediğine dair detaylar da yer almaktadır. Wikileaks’in kurucusu Julian Assange, belgelerin savaş suçu delilleri içerdiğini söylemiştir.
Dünya medyası, ABD askerlerinin Afgan sivilleri öldürmeleri ve öldürenlerin de gizlenmesini tartışırken Afgan hükümeti, geçen hafta güneydeki Hilmand vilayetinin Sangin bölgesinde NATO’nun düzenlediği roket saldırıları sonucunda en az 45 sivilin öldüğünü duyurmuştur. Afganistan’da NATO kuvvetlerinin sivilleri öldürmesi ile ilgili yakın tarihlere bakıldığında, NATO kuvvetleri, 22 Şubat 2010’da ülkenin güneyindeki Uruzgan’da 3 sivil aracı vurarak 27 kişinin ölmesine yol açmıştır. Yine NATO kuvvetlerinin, 4 Eylül 2009’da ülkenin kuzeyindeki Kunduz’da Taliban’ın kaçırdığı bildirilen petrol tankerlerini hedef alan saldırısında, 90 kişi hayatını kaybetmiştir. BM’nin açıklamasına göre, sadece 2009’da Afganistan’da 346 çocuk öldürülmüştür.
Taliban’a karşı düzenlenen hava operasyonlarında da sivil katliamına devam edilmektedir. Sözü geçen katliamlarla üzerine ABD Başkanı Obama, 12 Mayıs 2010’da Afganistan’da düzenlenen operasyonlar sonucunda meydana gelen sivil kayıplardan kendisinin sorumlu olduğunu açıklamıştır. Ancak uluslararası kamuoyu ve Afgan hükümeti, Başkan Obama veya ABD’li yetkilileri yaşanan sivil kayıplardan dolayı mahkemeye verecek bir güce ve yetkiye sahip olmadığı için, bu açıklamalar içi boş olarak değerlendirilmektedir.
Irak ve Afganistan’da savaşlar devam ederken, özellikle Afganistan’da sivil kayıplar artarken, 9 Ekim 2009’da dünyanın en prestijli ödüllerinden Nobel Barış Ödülü için 205 aday arasından Başkan Obama’nın seçilmesinin ne kadar doğru bir seçenek olduğu ve kararın hangi kriterlere göre verildiği, akıllarda soru işaretlerine neden olmaktadır.
Sözü geçen gelişmelere karşı Başkan Karzai, NATO’nun düzenlediği operasyonlarda sivil kayıpları önleme çabalarını yetersiz bulduğunu, masum insanların ölmeye devam ettiğini bildirmiş ve bu operasyonları kınamıştır.
ABD’nin Afganistan ve bölgedeki son stratejisine bakıldığında, Afganistan ve bölgedeki komutanların değiştiğini görmek mümkündür. Afganistan’da ABD ve NATO komutanı Orgeneral Stanley McChrystal’in yerine Orgeneral David Petraeus atandı. Petraeus, Afganistan’da ABD ve NATO komutanı olduğu zaman bu ülkede daha şiddetli savaşlar olacağını ve McChrystal’in benimsediği kara harekâtı yerine, hava ve roket saldırılarına yoğunluk vereceğini açıklamıştı. Petraeus, Afganistan’daki en önemli stratejisini açıklarken, şiddet ve savaşların İslam’la açık ve net ilgisi olduğunu söyledi. Petraeus, Afganistan savaşı ile ilgili hatıra defterinde, Müslüman grupları aşağılamak için İslami ifratılar, İslami bozguncular ve terörist olarak isimlendirmiştir.
Pentagon, ABD’nin Afganistan’daki güçlerinin yeni komutanı olarak atanan David Petraeus’tan boşalan Irak ve Afganistan güçlerinin denetim kademesine James Mattis’i atadı.
Savunma Bakanı Robert Gates, Mattis’in bu göreve getirildiğini açıkladığı konuşmasında General’i, ‘Ordunun en yaratıcı ve bağımsız düşünen kişilerinden biri’ olarak tanımlamıştı.
Mattis daha önce San Diego’daki bir konferansta ‘bazı insanları vurmanın eğlenceli olduğunu’ söylediği için Deniz Piyadeleri tarafından kınanmıştı. ‘Ben sizin önünüzden yürüyeceğim, kavgayı severim’ diyen Mattis, Afganistan’da kadınlar örtünmedikleri için onları döven erkekler olduğunu, ‘Bu adamları vurmanın çok büyük bir eğlence olduğunu’ söylemişti.
ABD, halkı İslam’ın her şeyden daha önemli olduğuna inanan Afganistan’daki güçlerin komutasını, bu dinin mensuplarına terörist diyen, Afganistan ve bölgede insanları öldürdüğünde eğlenen bir generale bıraktığına göre, Afganistan’da hukuk tanımayan ve insan haklarına uymayan bu savaşın başından beri tezatlıklarla dolu olduğu anlaşılmaktadır.