İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, basın toplantısıyla kolay teslim olmayacağını gösterdi ve “İttifak, gökkubbenin başınıza nasıl yıkıldığını size gösterecek” dedi.
Bu direniş önemli… Çünkü bu çapta bir baskıyı, ancak kararlı bir direniş geriletebilir. Yeterli olur mu? Bunun cevabı birkaç başka değişkene bağlı… Öncelikle İmamoğlu’nun yalnız bırakılmaması şart… Daha önce kayyım atanan HDP’li belediyeler yalnız bırakıldığı için bugün iktidar İstanbul’a kayyım atama cesareti bulabiliyor. O yüzden dayanışma, hayati önem taşıyor.
Hukuki mücadelenin anlamı kalmadığı ortada… Kararı yüksek yargıya taşımak, oradan sonuç beklemek hayalperestlik olur. İmamoğlu’na ceza kararının Adalet Bakanı’nın da katıldığı bir toplantıyla Saray’da alındığını öğrenmedik mi? Siyasetin aldığı kararları ancak karşı siyaset bozabilir.
Dayanışmanın yetmediği ve hukukun kalmadığı yerde, halkın oyuna sahip çıkması, siyasete ağırlık koyması, “Yeter artık” demesi, tek çaredir. İyi de İmamoğlu’na siyasal yasak getirilirse bunu nasıl yapacak? Hele Sedat Peker’den Kemal Kılıçdaroğlu’na kadar birçok ismin, “Sokağa çıkmayın, kan dökecekler” diye uyardığı bir dönemde?
Bu konuda, size yasaklı bir siyasetçiden örnek vereyim: Tayyip Erdoğan, 1999’da tahliye olduğunda önündeki siyaset yasağını aşmak için dâhiyane bir yöntem bulmuştu. Hapishaneye ziyaretine gelenlere teşekkür ziyaretleri yapacaktı. Bu bahaneyle hemen her şehre geziler düzenledi. Bu geziler, onun halkla buluşmasına vesile oldu. Başta çekingen davranan kitleler kalabalıklaştıkça o da cesaretlendi.
İstanbul Belediye Başkanı da basın toplantısında “Bu hukuksuzluklara devam ederseniz, vatandaş Ekrem İmamoğlu olarak hiçbir sıfata gerek olmadan mahalle mahalle tüm Türkiye’yi gezerek bunları anlatacağım” dedi. Tanıdık geldi mi?
Türkiye, belli aralıklarla birbirine benzer tuzaklar kuran güç odaklarının yarışında bir yüzyılı kaybetti. Dileyelim Cumhuriyet’in ikinci asrı, demokrasinin önündeki tuzakların kapandığı, özgürlüğün yollarının açıldığı dönem olsun.