Lüks otomobil sevdasıyla bilinen Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, halka ‘‘Ekmek yiyin, doyurucudur’’ tavsiyelerinde bulunurken imamların karıştığı olayların sonu gelmiyor. Sazan Sarmalı dolandırıcılığına imza atan imamların ardından din görevlilerinin ‘Kanal İstanbul’ adı altında kooperatifler kurduğu ve böylece yurttaşları mağdur ettiği öne sürülüyor.
İstanbul Müftülüğü’ne bağlı 7 imam ve müezzin, 2016 yılında Silivri Bekirli ve Akören mahallelerinden üç tarım arazisi aldı. Bu arsaların tapuları o dönem Üsküdar’da bir camide imam olan Osman Ünal üzerine kaydedildi. İmamlar daha sonra Kanal İstanbul’ ve ‘Kanal İstanbul 2023’ isimli yapı kooperatifleri kurdu ve bu tarlalardan hisse satışına başladı. 2011 yılında Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan, çılgın proje olarak İstanbul’un Avrupa yakasını ikiye bölecek Kanal İstanbul projesini açıklamıştı. İddiaya göre; kooperatif yöneticisi imamlar, Kanal İstanbul’un güzergâhını önceden öğrendiklerini söylüyor ve buna dair haritalar göstererek insanları ikna ediyorlardı.
İmar çıkacağını, bölgenin çok değerleneceğini anlatıyorlardı.
Kooperatif yöneticileri yeni bir yasayla tarım arazilerinin bölünebileceğini ve tüm üyelere müstakil tapu verileceğini iddia ediyordu. Hisse sattıkları kişilerin çoğunluğu Diyanet personeli imamı ve müezzinleriydi.
29 Mayıs 2016’da yapılan ilk toplantıda vaatlerini anlatanlar Üsküdar’da cami imamı Osman Önal, Türk Diyanet-Sen İstanbul 2 No’lu Şube Başkanı Ekrem Taşçı, Arnavutköy’de cami imamları Ali Bilici, Ali Kiriş, Veysel Çavuş, Sadrettin Hoca, Fatih’te cami imamı Adem Küçük’tü.
KANAL GEÇMEYİNCE
Toplam 18 dönüm üç tarladan 54 kişiye hisse satışı yapıldı. Kooperatif tarafından hisse alan kişilere ortaklık belgesi ve makbuz verildi. Ancak bu kooperatifin hisse satışlarının yapılmasının üzerinden 9 yıl geçmesine karşın hiçbir üye tapu alamadı. Kanal İstanbul bu bölgenin yakınından bile geçmedi. Dolar bazında hesaplandığında tarlalardaki hisselerin fiyatı yüzde 75 değer kaybetti.
Dolandırıldıklarını öne süren bazı üyeler, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) başvurdu. Ancak hisse sahiplerinin çoğu yargı süreçlerinin uzun sürmesi, dava masrafları nedeniyle yargıya başvurmadı.
İstanbul’da imam olarak çalışan Avni Akdemir, CİMER başvurusunda şu iddialarda bulundu: “Geldiğimiz süreçte anladık ki, daha önce minareyi çalmışlar. 2016’da kooperatif kılıfını uydurarak bize ellerinde kalan kendilerinin 30 bin TL veya 40 bin TL’ye aldıkları yerleri sattılar. En az 70 bin-80 bin TL bizden kazandılar. 6 ay içinde tapu verilecekti, halen tapular verilmedi. Bizleri nitelikli olarak dolandırdılar. Görevi kötüye kullanma ve iyi niyeti suistimal suçlarını işlediler. Milletimize dürüstlük konulu, aldatmamak konulu hutbeleri sık sık veren bir kısım imamların tutarsızlığından maalesef gençler deist ve ateist olmaktadır.”
‘EMLAKÇI BİR İMAM VARDI’
Mağdurlar arasında bulunan Şaban Kıraç ise 2017 yılında Kanal İstanbul 2023 Yapı Kooperatifi’ne üye oldu ve bir dönüm araziyi 100 bin TL’ye satın aldı. Bunun karşılığında ortaklık belgesi ve makbuz verilmişti. Şaban Kıraç “İmam olan bu kişiler ‘Biz haberini aldık. Kanal İstanbul buradan geçecek, çok değerlenecek’ dedi. İmar çıkacağını, müstakil tapu alacağımızı söylediler. Kanal İstanbul güzergâhı açıklandığında burayla ilgisinin bile olmadığını gördük. Biz cami imamı oldukları için güvenilir insanlar olduklarını düşündük. İmamlardan bir tanesi Arnavutköy civarında emlakçılık yapıyordu.”
Kooperatif yönetiminin iki yıldır hisselerini satacaklarını söylediğini anlatan Şaban Kıraç, “Ama çok ucuza satmak istiyorlar. Dolar bazında 9 yıl önce aldığımızın dörtte biri fiyat teklif ediyorlar” diye konuştu.
Şaban Kıraç’ın kardeşi Recep Kıraç da kooperatife üye olmuştu. Recep Kıraç “8 yıldır maddi ve manevi zarar gördük. İmam olduklarını söylemişlerdi. Ellerinde bir haritayla gelmişlerdi, Kanal İstanbul’un buradan geçeceğini, imar çıkacağını ve arsanın çok değerleneceğini söylemişlerdi” dedi.
‘MAĞDUR KİMSE YOK’
Kooperatifin ilk başkanı Osman Önal ise kimsenin mağdur olmadığını savundu. “Bu insanların derdini anlamıyorum” diyen Osman Önal şöyle konuştu: “Tarım arazilerinin kooperatiflerce bölünebileceğine dair bir yasa çıkmıştı. Din görevlileri olarak da böyle bir hazırlık yaptık. Sonra bu yasa durduruldu. Zaten insanlar bu hisseleri yatırım olarak aldı, ‘Alalım bir kenarda dursun’ diyerek aldılar. Bu arsalar, kooperatif yerinde duruyor. Mağdur yok.”
Ancak mağdurlar, Kanal İstanbul ve imar vaadiyle hisselerin satıldığını iddia ediyor. Ayrıca kooperatiflerin isimleri; ‘Kanal İstanbul.’ Bunu sorduğumuzda Osman Önal şu yanıtı veriyor: “O dönem ‘Kanal İstanbul’ gündemdeydi. Çok konuşulduğu için bu ismi verdik. Yoksa ‘Kanal İstanbul buradan geçecek, imar çıkacak’ demedik. Tapuları da tarım arazisinin bölünmesine izin verilmediği için veremedik.”
Kooperatifin yönetiminde bulunan Türk Diyanet-Sen İstanbul 2 No’lu Şube Başkanı Ekrem Taşçı ise kendilerinin de bu yatırım nedeniyle mağdur olduğunu ifade ediyor. Otomobilini satarak hisse aldığını ve icralık olduğunu anlatan Taşçı şöyle konuşuyor: “Kanal İstanbul projesinin o bölgeden geçeceği söyleniyordu. O bölgede satışlar çok hareketliydi. Biz de Diyanet çalışanı bir grup olarak tarla aldık. Başka kurumlar, şirketler de o bölgeden benzer şekilde tarla aldı. Biz de bu kooperatif üyeleri de yatırım yapıp hızla değerlenmesini istiyordu. Herkes yatırdığımız para 10 katına, 20 katına çıkar diye umuyordu. Ama Kanal İstanbul buradan geçmedi ve herkes zarar etti. Biz günah keçisi olduk. Bir üye o dönem 15 bin TL vermiş, şimdi 400 bin TL para istiyor. Beni defalarca tehdit etti, bıçakla işyerime gelmiş beni bulamayınca gitmiş. Oysa bu yeri hep beraber aldık. Beni Diyanet İşleri Başkanlığı’na şikâyet ettiler. Soruşturma geçirdik ama bir suç bulunmadı.”
Sonuç olarak; Kanal İstanbul hayali imamlar için de kâbusa dönüştü. Dolandırıcılık var mı yok mu? Bilmiyoruz. Ama kısa yoldan dünya malı hülyalarının hüsran doğurduğuna şüphe yok.