Tıp Fakültesi öğrencisi olup dinci bir grubun öğrenci evlerinden[1] birinde kalan ve intihar eden Enes Kara, dini kindârlık üzerinden pazarlayan ve din üzerinden servet ve kariyer tepelerine çıkanlar için son kurban olmayacaktır. Para ve makam tanrıları, kariyer ve konfor rableri kullarından devamlı kurbanlar bekler. Servet tepelerinin erenleri, şeytan evliyâsı[2] oralarda kalabilmek için onları taşıyan ve onları ahmakça savunan köleleşmiş ruhlara ihtiyaç duyar.
Dinci vakıf ve derneklerle ilgili ortaya saçılan haberler din eğitimini yeniden gündem yaptı. Tarîkât ve cemaat eğitimleri dışında özellikle İmam Hatip Liselerinin sorgulanması tarihle yüzleşmek olduğundan din tasavvurunun analizini buradan başlatmalıyız. Çünkü geçmişte medrese ve tekkelerin oynadığı din-devlet ilişkisi, sivil din-resmi din ayrışması ve egemen ideolojinin dindâr nesil mühendisliği projesi bugün en başta İmam Hatip Liseleri üzerinden yürütülmektedir.[3] Bu çerçevede “Dindâr nesil ne demektir, hangi din anlayışı İslam’dır ve İHL’ler hangi din anlayışını temsil etmektedir?” sorularına cevap aramalıyız.
A.Sorularla Dindâr Nesil
- Mezhep, tarîkât ve cemaat mensubiyetini dindârlığın vazgeçilmezi gören bir nesil dindâr nesil midir? Yani “Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır. Risâle-i Nûr’u üç ay okuyan zamanın hakikatlı âlimi olur, Said Nursî mehdîdir, üstâzımız zamanın en büyüğüdür, sultânımız zamanın en büyük gavsıdır, efendi hazretleri Peygamberle görüşüyor…” diyenler dindâr nesil midir, dindârlığın ölçütü bir şeyhin veya kutsallaştırılan bir kimsenin üstünlüğüne tam inanmak ve onun çizgisinden giden harekete sorgusuz itaat etmek midir?
- Kendinden olduğunu düşündüğü dernek, parti, vakıf, cemiyet, ocak gibi kurumları ve bunların yönetim kadrosunu asla eleştirmeyen ve eleştirilmesine müsaade etmeyen, bu kurumlar ve yönetimlerini her ne pahasına olursa olsun samimi/ihlâslı bir körlükle savunan kişi dindâr nesil midir?
- Türk-İslam sentezi ve Türk milliyetçiliği gibi yaklaşımları benimseyen, ancak Arap-İslâm sentezi ve Arap milliyetçiliği ile Fars-İslâm sentezi ve Fars milliyetçiliğini bölücülük kabul eden kimseler dindâr nesil midir?
- Efendi, üstâd, üstâz, şeyh, baba, vekil, eren, ermiş tiplemeleri karşısında “Gassalın[4] elindeki meyyit[5] gibi olmalıyız.” demeyi içselleştirenler dindâr nesil midir?
- Skolastik[6] ve statik[7] din anlayışını benimseyip Diyânet-İHL-tarîkât-cemaat-İlahiyât tekelinde eğitim almış kişi dindâr nesil midir?
- Oligarşik[8] yapıları ve sosyal adaletsizlikleri doğal kabul eden kişi dindâr nesil midir?
- Mistik[9] ve mitolojik[10] sahillerde dolaşan bir din anlayışıyla beslenmiş ve bu sebeple anti-rasyonel[11] düşünen biri dindâr nesil midir?
- Aklını kullanmayıp kerâmetli efendilerin din tasavvurlarıyla[12] dindârlık kurgulayanlar dindâr nesil midir?
- Âdil paylaşım ve mülkiyet araçlarının[13] ortaklığı idealini reddeden bir yapılanmaya eklemlenen bir nesil, dindâr nesil midir?
Dokuz maddede beyan edilenler hakkında “Aklın gereğine uygun davranmayanların üstüne siyasal, ekonomik, psikolojik, hukuksal, askerî ve toplumsal pislikler yağdırırız.”[14] âyeti ne der?
- “Mezhepler, yorum ekolleridir. Tasavvuf[15] eleştirilmelidir. Vahdet-i vücûd[16] tartışılmalıdır. İslâm adına ortaya çıkmış hareketler, programları ve uygulamalarıyla elekten geçirilmelidir. Emevî-Abbâsî-Osmanlı devlet modelleri Kur’an, Peygamber pratiği, Medine Sözleşmesi ve Vedâ Hutbesi ilkeleri açısından eleştirilmelidir. “Vahdet Allah’ta, kesret mahlûkta olur.”[17] ilkesi gereği her alanda çoğulculuk egemen olmalıdır. Yönetimlerin belli kelime ve kavramlara yüklediği olumlu ve olumsuz anlamlar ile yönlendirici propagandaları Kur’an perspektifinden elekten geçirilmelidir. “Sâbit din dinamik şeriat”[18] ilkesi göz ardı edilmemelidir. Zulme rızâ zulümdür.” diyen ve bu amaçla hiç kimseyi ötekinden ayırmayarak protest eylemler sergileyen biri dindâr nesil olabilir mi?
- “Kur’an’ı lafız merkezli değil kasıt merkezli anlayalım,[19] tıpkı Şâtibî’nin Makâsıd-ı Şeria’da[20] yaptığı gibi.” diyen biri dindâr nesil sayılır mı?
- “Kasr-ı Beyzâ’yı[21] yaptıran Kral Muâviye’yi eleştiren Ebû Zer gibi olmalıyız.” diyen biri İslâm dünyası denilen coğrafyadaki krallık, sultanlık, emirlik ve pâdişâhlık düzenlerini eleştirirse dindâr nesil sayılır mı?
B. Hangi Din Anlayışı Öğretilmeli?
- Sünnî ve Şiî yorumlarının mezhep kaygılarıyla ürettikleri hak ve bâtıl ayrımlarını tekrarlatıp ezberletmek din öğretmek midir?
- Câbirî’nin diliyle söylersek askerî din-tarım imparatorluları devrinin devlet ideolojisi olan Sünnîlik ile imamet mitolojisi olan Şiîliğin red ve kabullerini dinin değişmez asıllarıymış gibi empoze etmek din anlatmak mıdır?
- Tarih boyunca güç sahiplerinin dini kontrol etme hırsına karşı sivil, demokratik ve özgürlükçü duruş sergilemeyenlerin kitaplarından aktarılan dinden hayır beklenir mi?
- Birilerinin izin verdiği oranda ve sınırlarda dinden bahsetmenin Muhammedî dindârlık anlayışıyla ne tür bir ilişkisi vardır?
- İşsizlik, yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar, fuhuş, asgarî ücret, torpil konularına değinmeyen bir din anlayışı ne kadar dindir?
- Hile-yi şer’iye[22] adıyla sahtekârlığı meşrulaştıran anlayışın takiyyeyi[23] din dışı göstermesi ne kadar doğru kabuldür?
- Devlet(in) dini[24] veya din(in) devleti[25] anlayışları yerine adâlet devleti talebinde bulunan kimse dindâr sayılır mı?
- İmam A’zam’ın politik duruşu örnek alınmalı mıdır?
- Dogmatik[26] din anlatıları mı yoksa eleştirel aklı işlevselleştiren din anlatıları mı dinin anlatımıdır?
C. İmam-Hatip Müfredâtı
Namık Kemal, “Gerçeğin şimşek gibi parlaması ancak fikirlerin çatışmasından doğar.” demiştir.[27] İmam-Hatip müfredâtının özü karşılaştırmalı ve eleştirel okumalara dayanmalıdır. İslâm içi ve İslâm dışı kaynaklar çatışan ve çelişen görüşler üzerinden karşılaştırılmalıdır. Sonuçlara öğrenci-öğretmen arasındaki sorgulayıcı diyaloglar yöntemiyle ulaşılmalıdır. Bu bağlamda İHL’lerde entelektüellerin yetişmesi için aşağıda önerilen metodoloji dikkate alınmalıdır:
- İslâm felsefesi dersi konulmalı, ders kitabı yerine yazarları dikkate alan geniş alanlı karşılaştırmalı çalışmalar yapılmalıdır.
- İngilizce ve Arapça’nın geliştirilmesi için çalışmalar yapılmalıdır.[28]
- Kadın ve cinsellik konularında sağlıklı ve plânlı eğitimler verilmeli, karşılaştırmalı okumalar yapılmalı; rehber öğretmenler çok faal olmalıdır.
- Tefsir alanında eski ve yeni yazılmış eserlerden karşılaştırmalı okumalar yapılmalıdır. Buna güncel yorumların tez ve anti-tezleri eklenip karşılaşrıtmalı okumalar sürdürülmelidir.
- Siyasal bilinç oluşturacak çelişik politik metin okumaları[29] ve anti tez nitelikli siyasal tartışmalar yapılmalı. Öğrenciler hem derin hem de geniş düşünmeye alıştırılmalıdır.
- Kur’an’ın dil ve üslup özelliklerini tartışan bir ders olmalıdır.
- Karşılaştırmalı dinler tarihi okutulmalıdır.
- Karşılaştırmalı İslâm tarihi ve karşılaştırılmalı siyerler okutulmalıdır.
- Karşılaştırmalı meal okumaları yapılmalıdır.
- Hadis tarihini elekten ve süzgeçten geçiren karşılaştırmalı bir Hadis dersi olmalıdır.
- Mezhepler tarihini eleştirel biçimde irdeleyen eski ve yeni eserler karşılaştırmalı biçimde okutulmalıdır.
- Fıkıh ezberletmek yerine tefakkuh[30] öğretilmelidir. Bunun alt yapısı da yukarıda teklif ettiğim müfredat takibi koşuluna bağlıdır.
- Hâfızlık yaptırılan öğrencilere idrâk,[31] tefekkür,[32] tezekkür,[33] tedebbür[34] ve taakkulun[35] önemi uygulamalarla öğretilmeli; kişisel gelişim dersi verilmeli, ergenlik bunalımlarından çıkışları gösterilmeli, eleştirel düşünce ve sorgulamanın yöntemi gösterilmelidir. Hâfızlar mezhep militanına[36] dönüştürülmemeli, tarîkât ve cemaat mankurtları[37] yapılmamalıdır.
___________________________________________
[1] Medrese, medrese-yi nûriye, dershâne, dershâne-yi nûriye gibi adlarla isimlendirilir.
[2] Nisâ, 76/Evliyâe’ş-seydân(i)
[3] İlâhiyât Fakültesi, İslâmî İlimler Fakültesi, yatılı ve gündüzlü Kur’an kursları da dahil edilmelidir.
[4] Gassal: Ölüyü baştan ayağa yıkayan.
[5] Meyyit: Ölü.
[6] Skolastik: Doğruluğu/yanlışlığı sorgulanmadan ve tartışılmadan peşin peşin kabul edilen veya reddedilen bir bilgiyi dayatan anlayış.
[7] Statik: Durgun, hareketsiz, değişime kapalı. (Zıttına dinamik denir.)
[8] Oligarşi(k): Oligarşi ile ilgili. Küçük ve ayrıcalıklı bir grubun etkin ve güçlü olduğu yönetim şekli (ile ilgili).
[9] Mistik: Rûhânî. Tanrı veya kutsal bir varlıkla kâlp gözüyle ilişki kurulduğunu savunan ve bu nedenle bilim, muhâkeme ve karşılaştırmalı akıl yürütme yerine sezgileriyle hareket etmeyi değerli gören kişi/anlayış.
[10] Mitoloji(k): Mitoloji (ile ilgili). Efsânevî. Bir olay ve durumun açıklanmasında gerçek, hayâl ve yalan karışımından oluşturulan anlatım (ile ilgili).
[11] Anti-rasyonel: Gerçeklik karşıtı. Gerçekler, mantıksal çıkarımlar, akıl yürütmeler, karşılaştırmalı ve eleştirel üretimler yerine hayal, rüya, efsane ve rivâyetlere inanmayı seçen.
[12] Tasavvur: Zihinde canlandırma/biçimlendirme, kurgulama, hayalen resim çizme, düşleme, resmetme.
[13] Tarla, fabrika, bahçe, orman, su kaynakları, madenler, petrol, gaz gibi.
[14] Yunus, 100/Ve yec’alu’r-ricse ‘ale’l-lezîne lâ-ya’gilûn(e)
[15] Tasavvuf: Sûf adlı kalın elbise giyenlerin zihniyeti. Sûfîlik karakteri. Sofuluk eğitimi. Dini mistik biçimde yorumlama. Tasavvuf ekollerine tarîk-ât (yol-lar) denir.
[16] Vahdet-i Vucûd: Varlığın tekliği. “Tüm evren ve içindeki varlık, durum ve olayların Tanrı’nın farklı biçimlerdeki birer yansıması” olduğu kabul ve inancı. Bu anlayışta Tanrı’dan başka bir şey yoktur; Tanrı her yerdedir ve her şekildedir.
[17] “Teklik Tanrı’nın, çokluk ve çoğulculuk tüm yaratılmışların özelliğidir.” demektir.
[18] Din denilen evrensel insanlık değerleri değişmez, ancak bunları koruyan hukuk kuralları değişir.
[19] “Âyetlerin Arapçasını sürekli okumak yerine âyetler bugün gelseydi ne söylerdi, âyetlerin asıl amacı nedir?” biçiminde bir akıl yürütme.
[20] Hukûkun Amaçları (Yasaları yazılı kurallarına göre değil amaçlarına göre yorumlama)
[21] Kasr-ı Beyzâ: Bembeyaz köşk, beyaz saray.
[22] Hile-yi şer’iye: Şeriata uydurulmuş hile, kitabına uydurulmuş hırsızlık.
[23] Takiy(y)e: Gerçek niyetini saklayıp ortamına göre davranma.
[24] Geleneksel Sünnîlik (Emevî, Abbâsî, Selçuklu, Osmanlı) modelleri. Bunlar, dini devletin emrinde ve işinde kullanır ve din onlar için toplumu egemenlere itaat ettiren bir güvenlik kurumudur.
[25] Şiîlik, Tâlibân, Işıd, Boko Haram, Suûdîlik modelleri.
[26] Dogmatik: Dogmaya ait, dogma ile ilgili. (Dogma: Kesinliğinden asla şüphe edilmeyen ve bu nedenle asla tartışılmayan katı düşünce. Skolastik anlayış aynı zamanda dogmatik kabuldür.)
[27] Bârika-yı hakîkât müsâdeme-yi efkârdan doğar. (Nâmık Kemâl)
[28] Bu aşamada başarılı olan öğrencilere İbrânîce öğretilmelidir.
[29] Sünnî, Şiî, milliyetçi, Kemalist, sosyalist, komünist ve faşist düşünceler kendi ana metinleri üzerinden okutulmalı ve birbirleriyle karşılaştırılmalıdır.
[30] Tefakkuh: Siyasî, sosyal ve toplumsal konularda dinin, zamanın ve aklın ilkelerini dikkate alarak düzenli biçimde yasa yapma. (Bu alan sürekli değişime açık ve yenilikçidir.)
[31] İdrâk: Suyu kuyudan içmek. Bir meseleyi en dip noktasından kavramak.
[32] Tefekkür: Cevizi soyup içini yemek. Konuyu gereksiz ayrıntılarından soyutlayıp özüyle kavramak.
[33] Tezekkür: Anmak, hatırlamak, onurunu yükseltmek.
[34] Tedebbür: İşin arkasını ve sonunu düşünmek.
[35] Taakkul: Deveyi sağlam kazığa bağlamak. İşlerin sebep-sonuç ilişkisini sağlıklı biçimde kurmak.
[36] Militan: Bir düşünceye/öğretiye bağlı olan ve onun başarı kazanmasına uğraşan ve bu yolda savaşan.
[37] Mankurt: Kendi karakter ve değerini kaybedip kimliksizleşen ve birilerinin kuklasına dönüşen (tip). Mankurt, Altay ve Kırgız efsanelerinde bahsedilen bilinçsiz köledir. Kökeni Orta Asya’ya dayanan bu yönteme ise mankurtlaştırma denir. Mankurt haline getirilmek istenen kişinin önce başı kazınır, ardından başına ıslak bir deve derisi sarılır ve elleri kolları bağlı bir şekilde Güneş altında bırakılır. Deve derisi kurudukça gerilir. Gerilen deri, başı mengene gibi sıkar ve inanılmaz acılar vererek kişinin aklını yitirmesine neden olur. Böyle bir kişi bilinçsiz ve her istenen şeyi sorgusuzca yapan bir köleye dönüşür.