Kamil Tekin Sürek
Önümüzdeki süreçte iktidardan demokratik adımlar atmasını bekleme konusunda kuşkularımızı yazdıktan sonra bir ay bile geçmeden iktidar aksi yöndeki hazırlığını ifşa etti.
Demokratikleşme adımlarından ne anlıyoruz? Özetle insan hak ve özgürlükleri alanında kısıtlamaların kaldırılması ve seçimlerin demokrasi kurallarına uygun yapılarak halk iradesinin egemen olması…Halkın kendi kendini yönetmesi…
Biz yerel yönetimlerin inisiyatifinin arttırılması, kayyım uygulamasının kaldırılmasını beklerken iktidar belediyelerle ilgili yeni kısıtlamalar getirmeye hazırlanıyormuş.
Haberlere göre Cumhur İttifakının hazırladığı tasarıya göre belediyeler kendi bütçelerini yapamayacak (valilik onayı gerekecek ve denetlenecek), sosyal yardımlar için idareden izin alınacak, kentsel dönüşüm ve imar yetkileri kısıtlanacak ve ihaleler için de idarenin izni gerekecek.
Zaten çok kısıtlı olan belediyelerin yönetme yetkileri neredeyse hiç kalmayacak.
Halkın kendi kendini yönetmesi, demokrasi; halkın temsilcileri aracılığıyla ya da referandumlarla doğrudan düzenlemeler yapması (yasama), idare etmesi (yürütme) ve denetleme yapması, yargı ve geri çağırma haklarını içerir. Tek adam rejiminde bu hakların genel merkezi yönetim açısından demokratik olmayan göstermelik bir seçimle tek adama devredildiği gibi, yerel yönetimlerde de benzer bir durum oluşturulmaya çalışılıyor. Zaten çok kısıtlı olan yerel yönetimlerin yönetme alanı artık neredeyse tamamen ortadan kaldırılmak isteniyor. Bütün belediyelere kayyım atanıyor.
Cumhur İttifakı bu girişimi ile şerhli olarak imzaladığı Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ndan da belki bir gece yarısı İstanbul Sözleşmesi’nden çıktığı gibi çıkacak.
Gerçi Türkiye yerel yönetimler üzerinde Anayasa ve yasalar ile konulmuş olan vesayet yetkisinin kaldırılması ve yerel yönetimlere tam salahiyetli bir yönetim yetkisi verilmesini kabul etmemiştir: Şart’ın 4. maddesinde yer alan “Yerel makamları doğrudan ilgilendiren planlama ve karar süreçlerinde kendilerine danışılması” paragrafına, Şart’ın 6. maddesinde yer alan “Yerel yönetimlerin iç örgütlenmelerin kendilerince belirlenmesi” paragrafına, Şart’ın 7. maddesinde yer alan “Yerel olarak seçilmiş kişilerin görevleriyle bağdaşmayacak işlev ve faaliyetlerinin kanun ve temel hukuk ilkelerine göre belirlenmesi” paragrafına Şart’ın 8. maddesinde yer alan “Vesayet denetimine ancak, vesayetle korunmak istenen yararlarla orantılı olması durumunda izin verilmesi” paragrafına, Şart’ın 9. maddesinde yer alan “Yerel yönetimlere kaynak sağlanmasında hizmet maliyetlerindeki artışların mümkün olduğunca hesaba katılması”, “Yeniden dağıtılacak mali kaynakların yerel makamlara tahsisinin nasıl yapılacağı konusunda, yerel yönetimlere önceden danışılması” ve “Yapılacak mali yardımların, yerel yönetimlerin kendi politikalarını uygulama konusundaki temel özgürlüklerini mümkün olduğu ölçüde ortadan kaldırmaması” paragraflarına, Şart’ın 10. maddesinde yer alan “Yerel yönetimlerin haklarını savunabilmeleri için uluslararası yerel yönetim birimleriyle iş birliği yapabilmeleri, uluslararası birliklere katılabilmeleri” paragrafına, Şart’ın 11. maddesinde yer alan “Yerel yönetimlerin iç hukukta kendilerine tanınmış olan yetkileri serbestçe savunabilmek için yargı yoluna başvurabilmeleri” paragrafına, Çekince ve şerh koymuş onaylamamıştır. Ama, yeni düzenlemeler şerhli imzalanan Şart’a dahi aykırıdır.
Şaşırmaya hiç gerek yok. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Erdoğan için sık sık devam etmelisin, sana ihtiyacımız var gibi sözler sarf etmesinin nedeni MHP’nin siyasi kimliğine uygundur. AKP ile MHP birlikte son on sene içinde MHP’nin hedeflediği iktidarı oluşturmuşlardır.
Cumhur iktidarının sahte vaatlerine aldırmadan, sinsi planlarını boşa çıkararak demokrasi ve barış mücadelesini yükseltmeye devam.