Ekim’den beri Esenyurt Belediyesinin Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanması ve yerine kayyım atanmasıyla ne olup bittiğini anlamaya çalışan Türkiye’nin halkları 4 Kasım gününe; Mardin’de Ahmet Türk’ün, Batman’da Gülistan Sönük’ün, Halfeti’de Mehmet Karayılan’ın görevlerinden alınıp yerlerine kayyım atandığı haberiyle başladı.
Aslında Esenyurt Belediyesi üstünden yapılan operasyon sürpriz sayılmazdı. Tersine Bahçeli’nin uzattığı elin anlamını doğru yorumlayanlar Esenyurt Belediyesinde yapılan hamlenin sadece İmamoğlu’nun tasfiyesi, sadece Esenyurt’un rantı, hatta sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesini ele geçirilmek olmadığının, ama tek adam rejimine geçilmesinden beri Erdoğan-Bahçeli ittifakının muhalefeti ezme ve iktidar alternatifi olmaktan çıkarma planının parçası oluğunun farkındaydılar. Bu yüzden de Bahçeli’nin 1 Ekim’de TBMM’deki DEM sıralarına gidip uzattığı el önceki gün iktidarın kayyım atamasını yapan içişleri bakanının eline dönüştü.
Aslına bakılırsa 1 Ekim’den beri Erdoğan’ın da arkasında olduğunu söylediği Bahçeli’nin uzattığı elin “kardeşlik ve barış eli” olduğu üstüne parlak laflar eden Erdoğan ve Bahçeli’den başlayarak siyaset ve medyadaki iktidar sözcüleri, “Kürt sorunu yoktur”, “Çözüm süreci diye bir şey yok”, “İsrail’in gözü Anadolu topraklarında”, “Dış tehditler çok büyük, iç cepheyi güçlendirmeliyiz”… diyerek muhalefeti iktidarın arkasında hizalanmaya çağırdılar. Hizaya girmeyenlere gerek satır aralarında gerek vücut dilleriyle, hatta yeri geldiğinde de açıkça “Teröre destek vermek”ten “terör örgütü üyeliği”ne suçlamalardan suçlama beğendireceklerini ifade etmekten çekinmediler.
KAYYIM ATANAN BELEDİYELERDE HALK İRADESİNE SAHİP ÇIKIYOR
4 Kasım günü sadece kayyım atamaları yoktu. Esenyurt Belediye Meclisinin toplantısı vardı. CHP’li Belediye Meclis üyeleri, haklarında kendilerine iletilmiş herhangi bir karar yokken polis tarafından belediye binasına sokulmadı. Erken saatlerde binaya giren Meclis üyeleri de polis tarafından tartaklanarak dışarı atıldı. Belediye Meclisi polis barikatının önünde, kaldırımda toplandı!
Esenyurt’takine benzer gelişmeler, diğer kent merkezlerinde de yaşandı. Kayyım atanan belediyeler polis ablukasına alındı, kayyımı protesto eden halka karşı gaz, cop, TOMA’lar kullanıldı, gözaltılar oldu! Esenyurt Belediyesi Başkan Yardımcıları Oktay Kılıç, Murat Düzgün ve Osman Yalçın da görevden alındı.
Pazartesi sabahı kayyım atanan Batman, Mardin ve Halfeti’de tıpkı Esenyurt’ta oluğu gibi belediyelerin kapıları halka ve çalışanlara kapatıldı. Kent merkezleri polis tarafından adeta işgal edildi. Kayyım atanan kentlerde 15 gün süreyle her tür eylem ve etkinlik yasaklandı.
DEM Parti Eş Başkanları Tülay Hatimoğulları ile Tuncer Bakırhan ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel Mardin’e gitti. Özel, DEM Parti kürsüsünden Mardin halkına seslendi. İstanbul’da Tülay Hatimoğulları’nın CHP kürsüsünden halka seslenmesi gibi!
Dün DEM Parti Meclis grubunu Mardin’de alanda yaptı. CHP ve DEM Partili vekiller bir hafta boyunca Melisteki komisyon çalışmalarına katılmayacaklarını açıkladılar.
Görünen o ki, kayyım atanan illerde halk iradesine sahip çıkıyor, çıkacak da! Yeter ki siyasi güçler üstlerine düşeni yapsın!
KAYYIM ATAMALARI SÜRECEK Mİ?
İktidarın önce Esenyurt gibi ülkenin en büyük ilçesinin belediye başkanını görevden alıp tutuklattıktan üç gün sonra Batman, Mardin ve Halfeti Belediyelerinin seçilmiş başkanlarının görevden alınıp yerlerine kayyım görevlendirmesi elbette herkesin aklına; “İktidar 2014 ve 2019 yerel seçiminden sonra yaptığı gibi kayyım atamaya devam edecek mi?”, “Önceki iki seçimde HDP’li belediyelerle sınırlı olan kayyım atamaları bu sefer CHP’li belediyeleri kapsayacak mı, hatta İstanbul başta olmak üzere büyükşehir belediyelerine de kayyım atanabilir mi?” gibi sorular geldi.
Elbette iktidara kalsa bütün “muhalif” belediyeleri kayyım atarak ortadan kaldırmayı ister. Çünkü tek adam rejiminin az çok etkili bir muhalefet görmeye, hele de büyük kentlerde yerel yönetimlerde iktidar olmuş bir muhalefet görmeye tahammülünün kalmadığı artık tartışılmaz bir gerçek. Bu yüzden eğer tepkiler sadece günü kurtarmakla sınırlı kalırsa başka alanlarda olduğu gibi iktidar; “Yasal mı değil mi?”, “Siyasi ahlaka uygun mu?”, “Halk iradesini tanımamak mı?..” demeden her belediyeye kayyım atamak ister! Bu açıdan bakıldığında Esenyurt, Mardin, Batman, Halfeti belediyelerine yapılan kayyım atamaları bir nabız yoklamasıdır da!
Nitekim iktidarın medyadaki Gayriresmi Sözcüsü Abdulkadir Selvi dün köşesinde mevcut kayyım atamalarına değindikten sonra “Bu bir başlangıç gibi gözüküyor. PKK ile ilişkisi tespit edilen belediye başkanlarının görevden alınacağı, yerlerine kayyım atanacağı söyleniyor. Yani bir süre her sabah yeni bir kayyım haberiyle uyanabiliriz” diye yazdı.
Yani iktidar kayyımları muhalefeti ezmenin koçbaşı olarak kullanmak istiyor.
HALK TEPKİSİ BELİRLEYİCİ OLACAK!
İktidarı bu atamalardan caydıracak tek gerçek neden; halkın iradesine yapılan müdahaleyi kabul etmeyen bir tutum alıp bunu fiilen göstermesidir. Yani halk seçtiği yöneticilere sahip çıkar, iktidarın kayyım atamaya devam etmesi durumunda sonucunun kendisi için daha kötü olacağını gösteren bir mücadele hattına geçebilirse iktidar kayyım atamaya devam edemez. Hatta daha önce atadığı kayyımları da geri çekmek zorunda kalır!
Kısacası, “İktidar kayyım atamaya devam edecek mi?” sorusunun yanıtını iktidarın ne yapmak istediği değil halkın iradesine sahip çıkıp seçtiği yönetimlere sahip çıkma konusunda alacağı tutum belirleyecektir!
- Esenyurt’ta, Mardin’de, Batman ve Halfeti’de halkın kayyım atanmasına razı olmadığını göstermesi,
- CHP ve DEM Parti’nin ve elbette Türkiye’nin demokrasi güçlerinin yaptıkları açıklamalarda kayyıma karşı olduklarını ortaya koyması; Türkiye halklarının kayyımcılara boyun eğmek niyetinde olmadığını gösteriyor.
Özellikle de CHP’nin “Ahmet Türk barış güvercinidir” diyerek dayanışma göstermek üzere Mardin’e gitmesi, DEM Parti’yle iş birliği, ittifak ve Kürt sorununun demokratik çözümü konusunda geçmişe göre çok daha açık, bunu “yumuşak karnı” olmaktan çıkarmaya yönelik adımlar atması, kayyıma karşı mücadelede de daha ileriden tutacağını göstermektedir.
Ama tepkiyi kayyım atanan illerle sınırlı tutmak elbette, iktidarın bu konuda muhalefeti “yoran” bir taktik geliştirmesini kolaylaştıracağı gibi aynı zamanda sistemin ekonomiden eğitime, sağlığa, sosyal güvenliğe… hayatın bütün alanlarında lime lime dökülmesinin kamuoyu gündeminden düşürülmesinin bir aracına dönüştürülmesini de kolaylaştıracaktır.
ORTAK MÜCADELE ÖNEMLİ
Kaldı ki, iktidarın muhalif belediyelere kayyım atamayı muhalefeti itibarsızlaştırma ve halk indinde iktidar alternatifi olmaktan çıkarma stratejisinin bir aracı olarak kullandığı dikkate alındığında “kayyıma karşı mücadele”nin sadece kayyım atanan illerde tepki göstermekle sınırlı kalmasının yeterli olamayacağı tartışmasızdır.
Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan da Batman, Mardin ve Halfeti’ye kayyım atanması sonrasında yaptığı açıklamada “Seçimlerin iktidarın kaybettiği sonuçlarını iptal etmek anlamına gelen kayyım politikası, özünde seçimleri de anlamsız hale getirmeye doğru genişlemektedir. Kayyım darbesine karşı ortak bir mücadele hattının oluşturulması, demokratik bir ülkenin inşası açısından elzemdir” diyerek konunun bu yönüne dikkat çekti.