İklim krizinin sadece çok uzaklarda yaşayan bir kutup ayısının yaşam alanının daralması olmadığına dikkat çeken Dr. Abdullah Karaman, “İnsan kaynaklı iklim değişikliği, günümüzde bilim camiasınca nedenleri çok iyi anlaşılmış ve üstünde konsensüse varılmış en büyük tehdittir” diyor.
Namık ALKAN
Bu yıl ülkeyi en çok meşgul eden konuların başında ekstrem hava olaylarına bağlı olarak artan afetler ve kuraklık yer aldı. İklim krizini, ekstrem hava olaylarıyla olan etkisini Newcastle Üniversitesi’nden Atmosfer Bilimci ve Meteoroloji Mühendisi Dr. Abdullah Kahraman ile konuştuk.
“İklim, güncel hava olayları üzerinden tartışılacak bir konu değildir” ifadelerini kullanan Dr. Kahraman, bir hava olayının onlarca yıllık süreçlerde istatistiksel olarak anlamlı biçimde artması ya da azalmasını ise iklim değişikliği olarak tanımlıyor.
► Ayın başında İzmir’de şiddetli yağmur hayatı felç ederken Alaçatı ve Ayvalık’ta meydana gelen hortumlar ciddi zararlara yol açtı. Ekstrem hava olaylarının iklim krizi ile ilgisi var mı?
Günümüzde iklim modellerine dayalı projeksiyonlar ve daha basit fiziksel/istatistiksel kavramsal ilişkilerle sıcaklık artışı, ısı dalgalarının frekansında ve şiddetinde artış, şiddetli yağışların sıklığında artış, bölgesel kuraklıkta artış gibi beklentiler değişen iklim koşullarıyla güçlü bir şekilde ilişkilendirilebilmektedir. Bu tip meteorolojik ve hidrolojik ekstremlerdeki artış beklentisi, kamuoyunda hortum gibi hadiselerde de değişen iklime bağlı artış beklentisi olduğu fikri uyandırmakta ve üzerine çok az çalışma yapılmış olmasına karşın bunlar bazı bilim insanlarınca da iki kere iki eşittir dört kesinliğinde dillendirilmektedir. Oysa hortumlar ve konvektif fırtınalara bağlı diğer zarar verici hadiselerin iklim değişikliğiyle sıklığı ve şiddetinin değişimi, iklimbilimde belirsizliği en yüksek konular arasındadır ve aktif bir araştırma alanıdır. Öte yandan, tekil bir meteorolojik hava olayının iklim değişikliğine bağlanması için özel çalışma yapılması gerekir. Bu doğrultuda, 11 Şubat Ege hortumlarının iklim değişikliği ile ilgisi konusunda net bir yorumda bulunmak bilimsel olmaz. Nitekim eldeki hortum kayıtları, özellikle 2009’dan bu yana önceki yıllardan kat kat fazladır. Ancak veriye erişimimizdeki değişimin ölçeği, olası bir iklim değişimi ya da değişkenliğinin etkisinin ölçeğinden kat kat büyük olduğu için, sadece gözlem kayıtlarına dayalı olarak bir trendden bahsetmek sağlıklı değildir.
► Küresel ısıtma sonucu buzulların erimesi ve denizlerin yükselmesi ile İzmir gibi kıyı kentlerinin de yok olacağına yönelik görüşler var. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?
Küresel iklim değişikliği ile artan deniz suyu sıcaklıkları sonucunda bu yüzyılın sonlarında ortalama 65 santimetre civarında bir yükselme beklenmektedir, ancak eriyen buzulların da katkısıyla bu değerin çok daha fazla olması mümkün. Deniz seviyesindeki yükseliş, daha çok uzak Asya ülkeleri için önemli bir iklim değişimi problemidir, ancak Avrupa’da Hollanda, ABD’de Florida gibi dünyanın farklı bölgeleri için de hayati önem taşımaktadır. Türkiye topografyası itibariyle nispeten daha az etkilenebilecek bir kıyı ülkesi olmakla birlikte, bu konuda geniş ölçekte nitelikli adaptasyon ve zarar azaltma çalışmalarının yapılması şarttır.
► İklim krizi ve küresel ısıtmadan ne anlamalıyız? Bizi nasıl bir tehlikeli bizi bekliyor?
İnsan kaynaklı iklim değişikliği, günümüzde bilim camiasınca nedenleri çok iyi anlaşılmış ve üstünde konsensüse varılmış en büyük tehdittir. Burada tüm etkilerini tartışmak imkânsız, ancak konu bizden çok uzaklarda bir kutup ayısının 80 yıl sonra yaşam alanının daralması şeklinde algılanabilmekte ve bu konuda hayati bir dönemde olmamıza karşın toplumsal atalete neden olmaktadır. Dünya genelinde görülecek dramatik biyolojik etkiler, ekonomik etkiler, kitlesel göçler gibi sosyal etkilerin ötesinde, yerel tarım, su kaynakları, enerji, turizm, vb. pek çok sektörün geleceği bu konuda alınacak önlemlere bağlıdır.
HAVA DURUMU VE İKLİM FARKLI
► İklim krizi ve buna bağlı olarak artan küresel ısıtmadan Türkiye ne ölçüde etkileniyor? Türkiye’de de sıcaklıkların artması, yağışların azalması ve düzensizliğini iklim krizine bağlayabilir miyiz?
Öncelikle hava durumu ve iklimin farklı kavramlar olduğu bilinmelidir. İklim, güncel hava olayları üzerinden tartışılacak bir konu değildir. Bir hortum ya da iri taneli dolu hadisesi, bir sel, birkaç yıllık kuraklık, özel bir çalışma yapılmadan doğrudan iklim değişikliğine atfedilemez. Hava olaylarındaki değişim, iklimin değişkenliği içerisinde doğal süreçlerdir. Bunun bir adım ötesini düşünecek olursak, örneğin 4 yıllık bir süreç normalden daha fazla yağışlı, sonraki 6 yıllık bir dönem daha kurak geçebilir. Bu da iklim değişikliği değildir. Ancak bir hava olayının onlarca yıllık süreçlerde istatistiksel olarak anlamlı biçimde artması ya da azalması, yani uzun vadedeki değişimler iklim değişikliği olarak tanımlanabilir.