Gülsuyu Sanat ve Hayat Kültür Festivali’nin üçüncü gün etkinlikleri Maltepe Beşevler Meydanı’nda yapılan “Asker ölümleri ve vicdani ret” paneli ile devam etti. Panele konuşmacı olarak askerde şüpheli biçimde yaşamını yitiren Serhat Yıldız’ın babası Ali Rıza Yıldız, asker annesi Ümran Yurdayol ile vicdani retçiler Ercan Aktaş ve Cenk Yörükoğulları katıldı.
“Sağ gönderdik ölü geldi”
Panelde ilk sözü alan Ali Rıza Yıldız, oğlu Serhat Yıldız’ın ölümünün ardından yaşadıklarını anlattı: “Evime gelen polis ve askeri yetkililer, ‘Çocuğu kaybettik başınız sağolsun’ dediler. Antep’den Şehit Kamil Köy jandarma karakoluna dönerken kime ait olduğu bilinmeyen bir silah ile öldürüldüğünü söylediler. Hastanedeki doktor ise kurşunun Serhat’ın sırtından girdiğini, göğsünden çıktığını bir rapor ile belgeledi. İki rapor var, otopsiyi başka yerde yaptılar. Aydın ve sendikacı olan bir doktorun gerçekçi bir rapor vermesi işlerine gelmiyor. Başhekim gece yarısı hastaneye getirilmiş. Doktora baskı yapıldı. Balistik incelemede kullanılan silahta hiçbir parmak izi çıkmadı. Karakol komutanının görevden alınması istendi. Soruşturma sürüyor. Savcı ‘şüpheli’ diyor ama Adli Tıp raporu bekleniyor. O da onlara yakın bir rapor olarak gelecek.”
“İnsanın başına gelince araştırıyor. 630 tane vaka yaşandığını öğrendim” diyen Yıldız, şöyle konuştu: “Siz çocuğunuzu büyütüyorsunuz. Hizmete gönderiyorsunuz. Eti senin kemiği benim misali. Ama çocuğunuz size ölü geliyor. Onlar için çok önemli değil. Bir Serhat gitti, yerine bir Serhat daha gelir ne olacak diye düşünüyorlar. Bize bunu kader gibi biçilmiş bir misyon gibi görüyorlar.”
“Peygamber Ocağı’nda neler oluyor”
Askeri yetkililerin kendisine “Sizden hiç vatan sağolsun sözünü duymadık” dediklerini dile getiren Yıldız, “Şehitlik tanımlamasının onlar için hiçbir önemi yok. İnsanları kandırmaya çalışıyorlar” dedi. Çocukları şüpheli şekilde ölen ailelere çocuklarının durumunu araştırma çağrısı yapan baba Yıldız, “Bir milletvekili, bir sanayici çıksın desin ki benim çocuğum şurada öldü. Onlar vatanı sömürüyor. Vatan sağolsun demek bize düşüyor” diye konuştu.
Yıldız, şüpheli asker ölümleri ile ilgili kamuoyunda ciddi bir tartışma yaptırmak istediklerini dile getirdi, “Konuşmamız gerekenleri konuşmazsak çocuklarımızı sağ gönderip, ölü almaya devam ederiz. Ben yaşadım hiç değilse başkasınınki ölmesin. Bu ülkede kardeş kanı akıtılıyor. Serhat’tan sonra bir oğlum daha var. Neye mal olursa olsun, O’nu askere göndermeyeceğim. Bir kurban daha vermek istemiyorum” dedi.
Oğulları şüpheli şekilde ölen ailelerin bir araya gelebilmesi için dernek kurmayı hedeflediklerini açıklayan Yıldız, şöyle konuştu: “Peygamber ocağı olarak bilinen yerde, kışlalarda neler olduğunu ortaya çıkarmak istiyorum. Ateş düştüğü yeri yakar. Dün Serhat’ın mezarı başındaydım. ‘Senin olayını açığa çıkarana kadar bana rahat yok’ dedim. Birilerine örnek olacaksa, Serhat’ı mezardan çıkarmaya hazırım. Yeter ki bundan sonra yaşanmasın.”
Askere gitmek zorunda değiliz
Vicdani retçi Ercan Aktaş, baba Ali Rıza Yıldız’ın sözlerine atfen “Serhat gibi yüzlerce genç öldü. Ailelere ‘vatan uğruna’ dedirtildi. Değiştiğini görmek umut verici” dedi. 20 yaşında gençlerin askere gitmeyi sorgulamadığını belirten Aktaş, “Ben askere gitmeyeceğimi söyledim. Vatanı onlar gibi anlamıyoruz. İçinden geçilen çatışmalı süreçte yaşamını yitiren asker ya da gerillanın yanı sıra uyduruk gerekçelerle şüpheli asker ölümleri yaşanıyor. Sadece 2008 yılında 31 tane asker yaşamını yitirdi. 2009’da sayı daha fazla. Bu yılın ilk yarısında 14 oldu. 3 gün önce bir genç daha öldürüldü. Ailesi buna inanmıyor” dedi.
Asker ölümleri ile ilgili yaşananların değiştiğini dile getiren Aktaş, “Aileler oğlum vatan için şehit düştü demiyor. Olayın peşine düşüyor. Öğrencilik bitince askere gitmek zorunda değiliz. Bu son yıllarda değişmeye başladı” şeklinde konuştu.
“Ölmemesine de ben karar veririm”
Asker annesi Ümran Yurdayol ise konuşmasına “Buradayım çünkü oğlumun cenazesi başında ağlamak istemiyorum” diyerek başladı. Asker annelerinin telefon ya da kapı çaldığında çocukları için endişelendiğini dile getiren Yurdayol, şunları söyledi: “Her gün asker cenazeleri geliyor. Artık asker anneleri buna bir dur demeli. Benim oğlumun Kürtlerle ne düşmanlığı vardı. Oğlum savaş planları için ölüyor. Özel ordu ile yoksul ailelerin çocuklarının ölümlerini gizleyecekler. Operasyonlar durmalı barış yapılmalı. Ne generallerin ne Sabancıların ne Başbakanların çocukları ölüyor. Ben çocuğumun doğumuna karar verebildiğim gibi ölmemesine de karar verebilmek istiyorum.”
“Niye hep yoksul çocukları?”
Vicdani reddini açıklayan Cenk Yörükoğulları ise binlerce gencin uğurlamalarla askere gönderildiğini, ardından “vatan sağolsun” diyerek geri geldiğini dile getirdi. Ailelerin savaşa yönelik itirazlarına dikkat çeken Yörükoğulları, “Bu bir candır. Kimse oğlunun ölmesini göze alamaz. İlker Başbuğ ailelere ‘şehadet size nasip oldu’ diyor. Niye ise hep Okmeydanı’na, Gülsuyu’na geliyor. Etiler’e, Nişantası’na hiç gitmiyor” dedi.
Askerlik şubesinden evine çağrı geldiğini ifade eden Yörükoğulları, “19 yaşındayım. Bana Ermenileri, Kürtleri, Alevileri nasıl öldürdüysek, sen de onun gibi kurşun sık diyorlar. Yok arkadaş ben kimse için kurşun sıkamam. Kimin için diye sormaya hakkım var” dedi. Enver Aydemir’in askere gitmek istemediği için cezaevine atıldığını hatırlatan Yörükoğulları, “Enver dini inançları gereği askere gitmeyi kabul etmedi. 8 ay tecritte bırakıldı. Artık ne aileler vatan sağolsun diyor. Ne gençler askere gitmek istiyor. Kimse için ölmeyi ve öldürmeyi istemiyoruz” dedi.
“Askere gitmemek insani bir karardır”
ESP yöneticisi Ersin Sedefoğlu, vicdani ret hareketini desteklediklerini belirtti. Zorunlu askerliğin kaldırılmasını gerektiğini ifade etti, “Askere gitmemek insani bir karardır. Çocuklarını askere göndermeyen aileleri ve vicdani retçi gençlerin kararlarını destekliyoruz” dedi.
Sedefoğlu, “Bir komutan askerin eline pimi çekilmiş bomba verebiliyor. Kışlalarda şüpheli biçimde ölenler halkın çocukları. Neden Tansu Çiller’in oğlu yalıda askerlik yapıyor, Başbakan’ın oğlu yan gelip yatıyor. Zenginlerin patronların çocuklarının operasyonda öldüğünü duydunuz mu?” diye sordu.