Dünyanın Tüm İçe Dönükleri, Birleşin!
Şu an durup neler algıladığınıza dikkat edin. Hayır, sadece ekranınızdaki bu yazı değil. Daha çok dikkat edin. Farkındalığınızı artırın. Şu an bulunduğunuz yerin ısısı nasıl? Hava nemli mi yoksa kuru mu? Giysilerinizin bedeninize temasına odaklanın. Duyduğunuz sesler? Örneğin uzaktan gelen araba sesleri ya da kuş sesleri? Hiç koku alıyor musunuz? Aç mısınız?
Beynimiz her saniye milyonlarca bilgiyi alıp işler. Derimizin her santimetrekaresinde acıyı, ağrıyı, ısıyı, basıncı, konumu algılayan milyonlarca sinir hücresi vardır ve bu bilgileri tüm bedenimizden anbean alıp işler. Oysa tüm bu uyaranların çok az bir kısmı bilincimize ulaşır. Beynin bu “filtreleme” işleviyle ilgili olarak incelenen önemli bir bölge Retiküler Aktive Edici Sistem’dir (İng: “Reticular Activating System” veya kısaca “RAS”).
Retiküler Aktive Edici Sistem, beyin kökünde (İng: “brainstem”) yer alır. Bize ulaşan bilgilerden gerekli ve gereksiz olanın ayırt edilmesinde işlev görür, böylelikle sadece bizim için önemli olan şeylerin işlenmesini sağlar. Örneğin, kalabalık ve gürültülü bir ortamda sadece yanınızdaki insanı dinleyebilmeniz ya da yüzlerce kişilik bir kalabalıkta aradığınız insanı görebilmeniz gibi. Retiküler Aktive Edici Sistem, sizin neye odaklandığınıza göre bir filtre oluşturur ve dış dünyadan gelen uyaranları buna göre gözardı eder ya da bilincinize alır. Yani Retiküler Aktive Edici Sistem, nelerin bilincimize ulaşıp nelerin ulaşmayacağını belirler.
Retiküler Aktive Edici Sistem, bizim için gereksiz, önem taşımayan bilgileri filtreleyerek, önemli olanlar için beynin ilgili diğer kısımlarını aktive eder. Retiküler Aktive Edici Sistem’in bunun dışında başka çok önemli işlevleri de vardır. Örneğin, uyku-uyanıklık geçişini ayarlar. Tahmin edebileceğiniz gibi uyku sırasında uyaranların daha fazla bir kısmını filtreler. Normalde canınıza okuyan diş ağrısının ya da tuvalete gitme ihtiyacınızın uykudayken farkında olmayabilirsiniz. Retiküler Aktive Edici Sistem’in bu şekilde yüksek derecede filtreleme yaptığı durumlarda daha bilinçsiz halimizde oluruz, filtrelemeyi az yaptığında ise daha bilinçli ve farkında olduğumuz söylenebilir.
Retiküler Aktive Edici Sistem Varyasyonları ve Etkileri
İnsanlar arasında Retiküler Aktive Edici Sistem’in yapısı ve işlevi bakımından farklılıklar vardır. Bu farklılıklar ve yol açtığı sonuçlar, bilim insanları tarafından incelenmiş ve ilginç sonuçlara ulaşılmıştır. Gelin bunlara hızlıca bir bakış atalım.
Petrie ve arkadaşları, 1960 yılında yaptıkları çalışmada, içe dönük insanların ağrıya ve acıya daha çok tepki verdiğini gördüler. Ağrı toleransları daha düşüktü, yani ağrıya karşı daha az filtreleme oluştuğu için ağrıyı daha fazla hissediyorlardı. Benzer şekilde deneklerin boş ve sessiz bir odaya konduğu durumda da içe dönükler duyusal yoksunluktan daha az etkileniyordu, dışa dönükler ise daha çabuk sıkılıyor, buna dayanamıyorlardı.
Bu sonuçları ilginç bulan D. W. J. Corcoran, 1964 yılında deneklerin dilleri üzerine biraz limon suyu damlattı. Daha sonra üretilen salya miktarını deneklerin kişilik testleri sonuçlarıyla karşılaştırdığında, tutarlı bir sonuçla karşılaştı: İçe dönükler, dışa dönüklere göre anlamlı ölçüde daha çok salya üretiyorlardı.
Ne kadar salya üretileceği, uyaranın (limon suyu) Retiküler Aktive Edici Sistem tarafından algılanıp, başta prefrontal korteks olmak üzere beynin diğer bölgelerinde uygun aktiviteyi yaratması ve organizmayı, buna uygun tepki vermeye yöneltmesi ile ilgilidir. Yani uyaran Retiküler Aktive Edici Sistem tarafından yüksek derecede filtrelenirse, fazla salya üretilmez. Uyaranın az filtrelendiği durumlarda ise daha fazla salya üretilir. Corcoran’ın deneyinde içe dönükler daha fazla salya üretiyorlardı. Bir başka deyişle Retiküler Aktive Edici Sistem filtrelemesi daha azdı.
Bu yıllardan itibaren benzer kapsamlı araştırmalar, tutarlı olarak aynı sonucu vermiştir: İçe dönüklerde filtreleme daha az oluşur; bir başka deyişle çevrelerinde, bedenlerinde ve zihinlerinde olup bitenin daha fazla farkındadırlar.
İçe Dönüklük – Dışa Dönüklük Skalası
İçe dönüklük – dışa dönüklük skalası, kişilik testlerinde kullanılan ana boyutlardandır. Örneğin günümüzde yaygın olarak kullanılan Myers Briggs Kişilik Tipi Envanteri‘nin ve Beş Faktör Kişilik Envanteri’nin ana boyutlarından biri, içe dönüklük dışa dönüklük ölçeğidir.
“Skala” kelimesi ile vurgulamak istediğimiz durum, belirli bir insanın içe dönüklük – dışa dönüklük boyutunda illa ki bir uçta yer almadığı, bu iki ucun arasında bir noktada konumlandığıdır. Örneğin hem içe dönüklerin (İng: “introvert”) hem dışa dönüklerin (İng: “extrovert”) özelliklerini dengeli bir şekilde gösteren bireylere İngilizcede ambivert denmektedir.
İçe dönüklüğün tüm özelliklerini gösteren birinin otizm kapsamında yer aldığı, dışa dönüklüğün tüm özelliklerini gösteren birinin ise sosyopat olarak nitelendirilebileceği belirtilmiştir.[1], [2] Buradan da anlayacağımız üzere, insanların ezici bir kısmı, her iki niteliğin de özelliklerini kısmen gösterir ve “normal” sayılacak özelliklere sahiplerdir. Bu yazıda “içe dönük” ve “dışa dönük” ifadeleri ile kastedilen, bir insanın ağırlıklı olarak bu iki eğilimden hangisini gösterdiğidir.
Dışa dönük insanlar için ise hayatın anlamı dünyayı nasıl etkiledikleri üzerine kuruludur. Çevrelerindeki koşulları ve insanları değiştirmeye, yönetmeye ve etkilemeye odaklı olurlar.
Enerji
İçe dönüklerin kendilerini enerjik hissetmeleri için yalnız kalmaya ihtiyaçları vardır. Ancak belirli bir süre yalnız kalabilirlerse sosyal ortamlara uyum sağlayabilecekleri ölçüde enerji depolarlar. Bu yüzden sosyal ortamlarda bulunduktan sonra kendilerini toparlayabilecekleri, yalnız başlarına geçirecekleri bir süreye ihtiyaç duyarlar. Bu durum “içe dönük mahmurluğu” (İng: “introvert hangover”) olarak adlandırılır. Nasıl ki bir insanın akşamdan kalmalığı üzerinden atması için dinlenmesi, sakin bir ortamda kalması gerekirse, içe dönüklerin sosyal ortamların etkisini üzerlerinden atabilmesi için de benzer bir durum söz konusudur.
Dışa dönükler ise tersine, yeterince sosyal ortamda kaldıktan sonra bir yalnızlık sürecine katlanabilirler. Onlar için yalnızlık katlanılması, atlatılması gereken bir durumdur. İçe dönüklerin enerji toplamak için yalnız kalmaya ihtiyaçları varken, dışa dönüklerin birileriyle olmaya ihtiyacı vardır.
İçsel Dünya
İçe dönüklerin içsel dünyası oldukça zengindir, ancak söylemleri daha kısıtlıdır. Sosyal ortamlarda pek konuşkan olmazlar. Çok fazla konuşmanın olduğu ortamlarda rahat edemezler. Kendilerini yazarak daha iyi ifade ederler.
Dışa dönükler ise düşündükleri şeyleri, fazla ölçüp biçmeden diğer insanlara aktarmaya heveslidirler. Sosyal topluluklarda yoğun sohbetlerden zevk alırlar. Bu tür ortamlarda genelde en çok kendileri konuşur, sessizlikten huzursuz olurlar. Kendilerini en iyi konuşarak ifade ederler.
Dikkat ve Temkin
İçe dönükler dikkatli ve temkinli hareket ederler. Bir konu ya da proje hakkında etraflı şekilde düşünür ve konuyu analiz ederler. Tehlikeden ve risk almaktan kaçınırlar.
Dışa dönükler ise girişkendir. Birçok proje üretirler. İnisiyatif ve risk almaya eğilimli olurlar.
Beyin Farkları
Nörobilim, içe dönüklerle dışa dönüklerin beyin yapısı ve işleyişindeki farklılığı doğrulamıştır. Temel farklılığın Retiküler Aktive Edici Sistem’in yapısı ve işleyişi olduğundan bahsetmiştik. Retiküler Aktive Edici Sistem’deki bu farklılık ise beyindeki başka yapı ve işleyişlerde temel farklılıklara yol açar.
İçe dönüklerde prefrontal korteks daha büyüktür ve burada daha fazla miktarda gri madde vardır.[3] Ayrıca bu bölgede daha fazla kan akışı hareketliliği gözlemlenmiştir.[4] Bu bölgenin de genel olarak planlama yapma, karar verme, dikkatli olma ile ilişkili olduğunu hatırlatalım. Doğal olarak içe dönükler daha temkinlidir, karar verirken daha çok etkeni göz önünde bulundururlar, daha fazla gözlem yapma eğiliminde olurlar.
Dopamin beynin ödüllendirme ve motivasyon aracıdır, organizmayı aktiviteye ve kendisini mutlu edecek şeylere yöneltir. Dışa dönüklerde Retiküler Aktive Edici Sistem’in etkisiyle yeterli kabul edilebilecek dopamin miktarı daha çoktur. Yani bir içe dönükle aynı derecede motivasyonu ve mutluluğu hissedebilmek için, dışa dönükler daha fazla dopamine ihtiyaç duyarlar.[5] Bu yüzden daha fazla yenilik arar, risk alır ve hareketliliği takip ederler.
Asetilkolin kişiyi daha sakin, huzurlu, kendiyle ilgili ve mevcut halinden memnun yapar. Beyinde asetilkolin patikalarında yüksek düzeyde hareketlilik, öğrenme ve dikkat ile ilgilidir (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu olan bireylerde, asetilkolin miktarının daha az olduğunu da tutarlı bir ek bilgi olarak belirtelim). Tahmin edilebileceği gibi içe dönüklerde daha fazla asetilkolin hareketliliği gözlenmiştir.[5]
Sinir sisteminin dinginlik ile ilgili parasempatik bölümü içe dönüklerde daha aktifken, “savaş ya da kaç” ile ilgili sempatik bölüm dışa dönüklerde daha aktiftir.[5]
İnsan-Dışı Hayvanlardaki Araştırmalar
Benzer yapı ve işleyiş farklılıkları insan dışında diğer hayvanlarda da bulunur. Diğer primatlarda da benzer içe dönük – dışa dönük kişilik eğilimlerinin olduğuna dair kuvvetli gözlemler mevcuttur.[6]
İçe dönüklük ve dışa dönüklük ayrımına atlarda, meyve sineklerinde, balıklarda ve kuşlarda da rastlanmıştır.[7], [8], [9], [10] Sodhi’nin 2017’de Australian Veterinary Journal‘da yayınlanan yazısına göre köpeklerde de bu ayrım vardır.[11] Makale içeriğinde etolog Dr. Jacqui Ley, köpeklerde utangaçlık ve içe dönüklüğün bağımsız özellikler olarak mevcut olduğunu ayrıca belirtir. İçe dönük köpekler yabancı insanlarla ve köpeklerle ilgilenmezken, utangaç köpekler yabancıların varlığında gergin ve tedirgin olur.
İnsanlarda da tamamen paralel bir durum söz konusudur; içe dönüklükle utangaçlık birbirinden farklıdır.[12] İçe dönük insanlar sosyal ortamlarda bulunmayı tercih etmezler. Utangaçlar ise olumsuz sosyal geribildirim korkusu ile bu ortamlardan kaçınırlar. Utangaçlar aslında bu tür ortamlarda kabul görmek ve ortamın bir parçası olmak isterler.
Sosyal Bir Hayvan Olarak İnsan
İnsan sosyal bir hayvan türüdür. Normal koşullar altında psikolojik açıdan sağlıklı insanlar için herhangi bir andaki en önemli uyaranın sosyal uyaranlar olduğu söylenebilir. Örneğin, yolda yürürken bir insan size bakarak konuşmaya başlarsa hemen dikkatiniz ona yönelir. Evde oturmuş film izlerken diğer odadan biri size seslenirse büyük olasılıkla seslenen kişiye odaklanırsınız. Bir caddede yürürken insanların yürüdüğünü fark etme ihtimaliniz, o caddede ağaçların olduğunu ya da üzerinizde kuşlar uçtuğunu fark etme ihtimalinizden daha yüksektir. Bu yüzden olağan şartlar altında diğer insanlarla ilgili sosyal uyaranlar bizden yüksek düzeyde “bilişsel yük” talep eder; onlarla ilgili uyaranlara daha fazla dikkat ederiz.
İçe dönük insanlarda RAS’ın daha az filtreleme yaptığından bahsettik. Uyaranlar daha az filtrelenince bu durum, yüksek bazal aktiviteye yol açar.[13] Dolayısıyla bu insanlar herhangi bir anda çevrelerindeki daha çok uyaranı fark eder ve “işlerler”. Sosyal ortamlar dışadönükler için bile daha fazla bilişsel yük demektir. İçe dönüklerde RAS daha az filtreleme yaptığından sosyal ortamlarda bir “uyaran bombardımanı”na maruz kalırlar ve bundan rahatsız olurlar. İşlenmesi gereken çok fazla veri vardır, bu yüzden sosyal ortamlarda bulunmaktan kaçınırlar. Eğer bulunmak zorunda kalırlarsa da burada fazla zaman geçirmek istemezler. Sosyal bir ortamda herkesin ne söylediği, ne söylemek istediği, beden dili, söylediklerine verebilecekleri olası yanıtlar vb. sayısız uyaran onları yorar.
Dışa dönük insanlarda ise Retiküler Aktive Edici Sistem daha fazla filtreleme yaptığından, onlar için sosyal ortamlar daha “eğlenceli” ortamlar olur. Çünkü temel olarak sosyal ortamlarda beyinlerinde yeterince uyarılma gerçekleşir. Dışa dönüklerin beyinlerinde yeterince uyarılmanın gerçekleşebilmesi için, daha çok uyarana ihtiyaç duyulur (limon deneyini hatırlayın).
Retiküler Aktive Edici Sistem’in filtreleme işlevini ne ölçüde yerine getirdiği, insanlarda ve diğer hayvanlarda kabaca içe dönüklük – dışa dönüklük olarak tanımlanabilecek iki farklı şekilde belirir. Bunun beyinde bazı yapısal ve işlevsel çeşitlenmelere yol açtığından da bahsetmiştik. Peki, bu iki farklı eğilimin evrimsel temeli nedir?
Araştırmacılara göre bireyin yaşadığı çevrede bazen içe dönüklük, bazen dışa dönüklük doğal seçilim açısından avantajlı olabilmektedir.[14], [15] Örneğin, tehlikeli ortamlarda içe dönüklük hayatta kalmayı kolaylaştırır, çünkü içe dönükler daha temkinli, dikkatli olurlar ve yavaş karar verirler. Ancak güvenli ortamlarda dışa dönüklük fazla sosyal bağ kurma, eş bulma ve besin maddelerine erişim gibi konularda avantaj sağlayabilmektedir. Yani içinde yaşanılan çevreye göre biri diğerine üstün olabilmektedir. Benzer şekilde cinsel seçilim açısından da iki özellik avantaj ya da dezavantaj sağlayabilmektedir. İnsanlar da dahil bazı hayvan türlerinde rastlanan tek eşlilik durumunda içe dönük bireyler karşı cins üzerinde daha güvenilir ve ilişkinin devamı açısından stabil bir izlenim uyandırmaktadır. Dışa dönük bireyler daha kolay sosyalleşebildiği ve kaynak erişimi daha fazla olabileceği için karşı cins tarafından tercih edilebilmektedirler.
İçe Dönüklük Ne Kadar Yaygın?
Cain’in bildirdiğine göre nüfusun üçte biri ila yarısı içe dönüktür.[15] Buna karşın modern toplumlarda içe dönüklere ve dışa dönüklere bakış açısı birbirine denk değildir.
İçe dönük ve dışa dönük kişilik özelliklerini ilk kez bilimsel arenaya taşıyan Carl Gustav Jung’a göre içe dönüklük özellikle batı toplumlarında hastalıklı, düzeltilmesi gereken bir durum olarak görülmektedir.[16] Toplumsal bakış açısına göre kendisinden kaçınılması gereken bir kişilik özelliği ve bir tür psikolojik sorun olarak algılanmaktadır. İçe dönüklerin mutsuz ve yeteneksiz olduğu düşünülür.
Dışa dönüklük ise aile, eğitim ve iş hayatı gibi birçok toplumsal kurumda teşvik edilir.[17] Bu yüzden eğitim sistemlerinde dışa dönüklük teşvik edilmekte, öğrencilerin önüne bir norm olarak konulmaktadır. Öğrencilerin grup çalışması yapması teşvik edilmekte ve öğrenciler katılımcı etkinliklere yönlendirilmektedir.
Benzer şekilde iş hayatında da “ekip ruhu” kavramına yüksek öncelik verilmektedir. Çalışma sürecinde ortak hareket etmenin zorunlu kılınmasının yanı sıra, iş saatleri dışında da çeşitli aktivitelerle bir araya gelinmesi teşvik edilmektedir.
Sosyal kurumların, insanları daha mutlu ve üretken kılacağı varsayımına dayanarak onları dışa dönüklüğe teşvik etmesi hatta buna zorlaması, günümüzde artık genelgeçer bir durumdur. Oysa içe dönükler de dışa dönükler kadar mutlu insanlardır, sadece bu mutluluğa yalnız başına yaptıkları etkinliklerde ve içsel dünyalarında ulaşırlar (Hills ve Argyle, 2001). Yani mutluluklarının “türü” değişiktir. İçe dönüklerin yetenek ve üretkenlik düzeyi de dışa dönüklerden farklı değildir, hatta birçok durumda onlardan yüksektir. Yazarların, bilim insanlarının ve sanatçıların hatırı sayılır bir kısmı içe dönük insanlardan oluşmaktadır. Örneğin Albert Einstein, Charles Darwin, Isaac Newton, Bill Gates, Steve Wozniak, JK Rowling, Frederic Chopin, Steven Spielberg, Thomas Edison vb. sayısız tanınmış isim içe dönüklüğü ile bilinir.[5], [15]
İçe dönük insanlara karşı toplumun olumsuz bakış açısına dikkat çekmek ve bunu değiştirmek için son yıllarda içe dönüklüğün farkındalığıyla ilgili bir sosyal hareket oluşmuştur. Hareket, Susan Cain’in 2012’de yayınlanan kitabı Sakinler de Kazanır: Konuşmadan Duramayan Bir Dünyada İçedönüklerin Gücü (İng: Quiet: The Power of Introverts in a World That Can’t Stop Talking) ile ateşlenmiştir. Kitap milyonlarca satılmış ve kitaptan sonra Cain’in aşağıdan izleyebileceğiniz TED konuşması da çok daha fazla sayıda kişi tarafından izlenmiştir.
İçe Dönükler ile Dışa Dönükler Arasındaki Temel Farklar
Şimdi içe dönüklerle dışa dönükler arasındaki temel farkları inceleyelim.
Düşünce Dünyaları
İçe dönükler, kendi düşünce ve duygularından oluşan dünyalarında daha rahat hissederler. Hayatlarını daha doyum verici buldukları zamanlar, yalnız başlarına ya da kendilerini çok yakın buldukları bir kişiyle geçirdikleri anlardır. Tüm gündelik uğraşlarında en fazla zevk aldıkları zamanlar bu yalnızlık süreçleridir. Yeni insanlarla tanışıp ilişkilerini ilerletmeye çalışmaz, hatta birçok durumda bundan kaçınırlar.
Dışa dönükler ise diğer insanların yanında sosyal etkileşim halindeyken daha rahat hissederler. Sosyal ortamlarda daha enerjik ve aktif olurlar, kendilerini daha iyi ifade ederler. Günlük yaşamlarının dönüm noktası sosyal iletişim halinde oldukları zamanlardır. Grup etkinliklerinden hoşlanırlar. Yeni insanlarla tanışmaya hevesli olurlar. Bir iki kişi başlanılan etkinliklere bile başkalarını dahil edip kişi sayısını artırmaya çalışırlar.
Gözlem ve Analiz
İçe dönük insanlar gözlem ve analiz odaklıdırlar. Çevrelerini, diğer insanları ve yaşamı anlamaya çalışırlar.