Sabah gazetesi yazarı Yavuz Donat, köşesinde 12 Eylül Paşası Kenan Evren’in şu sözlerini aktardı: “Herkes bir şey söylüyor… Ben anayasa profesörü değilim. 1982 Anayasası’nı da ben yapmadım. Danışma Meclisi yaptı. 22 kişilik Anayasa Komisyonu yaptı. Sonra bizim önümüze geldi… Basının eleştirdiği bazı noktaları düzelttik. Ve halka gittik… Halk da yüzde 92.5 oy verdi.”
Oysa, 12 Eylül Anayasası’nın hazırlanma ve oylanma süreci Evren’in yalan söylediğini açıkça ortaya koyuyor. Darbeci generaller, Evreni’in anayasayı yaptığını söylediği Danışma Meclisi’nden başlayarak tüm süreci kendi istekleri doğrultusunda şekillendirdiler.
Danışma Meclisi nasıl oluşturuldu?
27 Mayıs’tan sonra hazırlanan 1961 Anayasası’nın getirdiği özgürlüklerin topluma bol geldiğini düşünen ve “Türkiye’nin stratejik önemine, bir ABD müttefikine uygun bir anayasa hazırlanmasını isteyen” 12 Eylülcüler, darbeden sonraki anayasa çalışmalarının kendi kontrolleri altında yürütülmesi için her türlü tedbiri aldılar.
Darbeden sonra Kenan Evren ve kuvvet komutanlarından oluşan Milli Güvenlik Konseyi (MGK) önce Anayasa’yı askıya aldı, sonra 1961 Anayasası’nın bazı istisnalarla yürürlükte olduğu ilan edildi. Bu “istisna”lar oldukça kapsamlıydı. Buna göre, yasama organının yetkileri MGK tarafından, cumhurbaşkanının yetkileri ise MGK ve Devlet Başkanı Kenan Evren tarafından kullanılacaktı. Darbeciler MGK kararlarının anayasaya aykırılığının iddia edilemeyeceğini, MGK kararlarının yasa gücünde olacağını da teminat altına almışlardı. MGK böylece mevcut anayasanın üzerine çıkarılmıştı.
Kısa sürede başlatılan anayasa hazırlık çalışmaları büyük ölçüde Danışma Meclisi tarafından yürütülmekteydi. Ancak, Danışma Meclisi’nin bileşimini de işleyişini de darbeciler belirliyordu. Anayasayı hazırlayacağı açıklanan Kurucu Meclis, MGK üyelerinden ve MGK’nın belirlediği Danışma Meclisi üyelerinden oluşuyordu.
Danışma Meclisi oluşturulurken 40 üyesi doğrudan MGK tarafından atandı. 120 üye de, 12 Eylül’ün yerelliklerdeki temsilcileri olan valiler tarafından önerilen 360 aday arasından yine MGK tarafından seçildi.
Danışma Meclisi’nde anayasayı yazma görevi Prof. Orhan Aldıkaçtı başkanlığında oluşturulan bir komisyona verildi. Komisyon taslağını hazırladı, taslak Danışma Meclisi’nde tartışıldı. Bu, büyük oranda göstermelik bir tartışmaydı. Danışma Meclisi üyeleri, hazırlanan taslağın özüne ilişkin kapsamlı bir eleştiri getirmediler. Taslak basında da tartışıldıysa da, tabii ki darbeciler bu tartışmaların kendi belirledikleri sınırlar dışına çıkmasına izin vermediler. Bu sınırları aşmaya çalışanlar, alenen, ya da aba altından sopa gösterilerek sindirildi.
MGK’nın kararları
1982 Anayasası’nın hazırlanmasından önceki yasama faaliyetleri, anayasanın zeminini büyük oranda hazırlamıştı. 1982 yılına kadar anayasal hükümleri ilgilendiren temel yasalarda değişiklikler yapılmış ve yürürlüğe girmişti. Yasaların yürürlüğe girmesi aşamasında, MGK, bazı yasaları Danışma Meclisi’ne gönderdi, bazılarını ise buna bile gerek görmeden yasalaştırdı. Zaten Danışma Meclisi’ne gönderilen yasalar da köklü bir değişikliğe uğramadan onaylanıyordu.
Anayasa Komisyonu’nun MGK yasalarını göz ardı ederek ya da onlara aykırı bir içerikte anayasa hazırlaması zaten beklenmiyordu.
Bu durumda Danışma Meclisi, anayasanın bir istişare ile hazırlandığı izlenimi yaratmak dışında hiçbir gerçek işlev taşımadan çalıştı.
Hazırlandıktan sonra MGK’dan geçen taslak son olarak halkoyuna sunularak, meşrulaştırılması yoluna gidildi. Öyle ki, taslağın onaylanmaması durumunda ne yapılacağı konusunda, Kurucu Meclis Yasası’nın ilgili maddesinde herhangi bir yol öngörülmemişti. Bu da anayasa taslağına “hayır” çıkması durumunda, inisiyatifin yine MGK’nın elinde olacağının göstergesiydi.
Evren de oylanıyordu
Taslağın halkoyuna sunulması aşamasında, ne taslağın özgür bir biçimde tartışılmasına izin verildi, ne de taslağa “hayır” demek isteyenler görüşlerini serbestçe ifade edebildi.
12 Eylül Anayasası için “ben yapmadım, Danışma Meclisi yaptı” diyen cunta lideri Kenan Evren, taslak halkoyuna giderken, “evet” çalışmalarına başladı.
Evren’in kişisel olarak alanlara çıkarak “evet” oyu istemesinin nedenlerinden biri de, taslağın bizzat Evren’i ilgilendiren hükümler içermesiydi. Anayasa taslağına eklenen geçici maddelerle, taslağın onaylanması durumunda, Kenan Evren cumhurbaşkanı olacak ve 12 Eylül rejiminin tüm tasarrufları Geçici 15. Madde’yle dokunulmazlık kazanacaktı.
Evren’in cumhurbaşkanı olacağı hesabıyla yeni anayasada cumhurbaşkanın yetkileri artırıldı. Cumhurbaşkanı kritik atamalarda kilit konuma yerleşti. TRT Genel Müdürlüğü, Anayasa Mahkemesi üyelikleri, Merkez Bankası başkanlıkları gibi önemli atamalar cumhurbaşkanının yetkisine bırakıldı.
Evren’ın anayasa propagandası
12 Eylül Anayasası taslağı MGK’nın 52 sayılı kararı ile eleştiriye ve tartışmaya kapatıldı. 70 sayılı kararla “evet” ya da “hayır” propagandası yapılması yasaklandı. Ancak, bu yasaklar, Kenan Evren söz konusu olduğunda hükümsüzdü.
Yurt çapında gezilere çıkarak yeni anayasa taslağını tanıtan Evren, yaptığı mitinglerde neden “evet” denilmesi gerektiğini anlatıyordu, tehditkâr ifadeler kullanarak. Bu kez 71 sayılı kararla Evren’in bu tanıtma konuşmalarının ve geçici maddelerin eleştirilmesi de yasaklandı. Bu yasaklar ortamında Evren’in konuşmalarının yaygınlaşması için TRT’nin olanakları ve diğer basın yayın organları kullanıldı.
Kenan Evren, “1982 Anayasası’nı Devlet Adına Tanıtma Programı” çerçevesinde radyo ve televizyondan yaptığı 5 Kasım 1982 tarihli son konuşmada, “Sizlere gelip, kulaklarınıza eğilip, Anayasa’ya mavi oy, ret oyu vermenizi söyleyenlerin yakasından tutunuz ve sorunuz : ‘Peki, bu Anayasa reddedilirse ne olacak?’ Menfi propaganda yapanlara mutlaka sorunuz: Bu Anayasa kabul edilmezse kendileri acaba ne yapabileceklerini sanmaktadırlar” diyerek, halkın önüne bir çıkışsızlık koyuyordu.
Yasaklı “mavi”
Halkoylamasına gidecek vatandaşın önüne “evet” seçeneği için beyaz, “hayır” seçeneği için ise mavi renk konulacaktı. “Hayır” seçeneğinin propagandasını yasaklayan zihniyet, onun sembolü mavi rengi de yasaklama yoluna gitti. Aydınlar ve çeşitli basın organları dolaylı olarak mavi renge gönderme yaparak, halkı “hayır” demeye çağırıyorlardı.
Gazetelerde “mavi” rengin geçtiği ilgili, ilgisiz tüm haberler büyük sorun yaratıyordu. Şehir içi otobüslerde kullanılan “Mavi Kart”tan, gökyüzüne, Mustafa Kemal’in göz rengine, denize kadar, bütün mavi çağrıştıran ifadeler darbeci zihniyetin tepkisini çekiyor, yayın toplatmalara yol açıyordu.
Faşist Evren’in buna zerrece tahammülü yoktu. 5 Kasım 1982 tarihli konuşmasında bunu açıkça ifade ediyordu: “Sinsice neler neler söylemiyorlar sevgili vatandaşlarım. Atatürk’ün gözlerinin renginin mavi olup, mavi baktığından tutun da denizin mavi sularında serinleyen, gökyüzünün maviliklerinde huzura kavuşulacağına kadar mavi rengi ima ederek güya parlak buluşları ile ‘ret’ oyunu telkine yeltenmektedirler.”
“Hayır”cıların gayretleriyle en azından eleştirilere kısmi bir esneklik getirildiyse de, 12 Eylül terörünün dizginsiz sürdürüldüğü koşullarda bu çok sınırlı oldu. Bazı aydınlar her şeye rağmen eleştirmeye devam ettiler, Yol-İş ve Petrol-İş gibi sendikalar yeni hazırlanan anayasanın “yasakçı” yapısını teşhir eden toplantılar düzenlediler. Tüm bunları kovuşturulmayı, gözaltına alınmayı ve işkenceyi peşinen göze almak anlamına geliyordu.
Şeffaf zarflarla jandarma dipçiği gölgesinde halkoylaması
12 Eylülcüler sadece propaganda yapmayı yasaklamadılar. Sandığa gidecek vatandaşlar üzerinde de baskı kurdular. Geçici 16. Madde’yle, oy kullanabilecek durumda olduğu halde mazereti olmaksızın oy kullanmayanların, halkoylamasını takiben beş yıl içinde yapılacak genel ve ara seçimlerle mahalli seçimlere ve diğer halkoylamalarına katılmaları, bu seçimlerde aday olmaları yasaklandı.
12 Eylül faşizmi sandık başında da hissediliyordu. Halkoylamasında oy pusulalarının içine konulacağı zarflar öylesine ince kağıttan yapılmıştı ki, “mavi” renkli oy pusulaları dışarıdan görülebiliyordu. Sandık başında bekleyen jandarmalar zarfları sandığa atan vatandaşları göz hapsinde tutarak “hayır” oyu kullanılmaması yönünde baskı oluşturdular. Büyük kent merkezleri dışında, kırsal bölgelerde bununla da yetinilmedi. Jandarmalar kullanılan oylara doğrudan müdahale ettiler.
Sonuç olarak, 12 Eylül Anayasası, diğer önemli faktörlerin yanı sıra, uygulanan bu propaganda yasağı ve baskılar neticesinde yüzde 92 civarında oyla kabul edildi. Evren liderliğindeki darbeciler anayasanın hazırlanmasından, oylanmasına kadar her adımı bizzat yönettiler. Bu gerçek, bugün 12 Eylül Anayasası için “ben yapmadım, Danışma Meclisi yaptı” diyen Evren’in ne kadar rahatl yalan söyleyebildiğini de gösteriyor.
(soL – Haber Merkezi)