Rahmi Öğdül
Hayatı kayıt altına alamazsınız. Hayatın bir özelliği de sık sık kabuk değiştirmesi; ancak formların kaydını tutabilirsiniz, formlar kabuklardır. Hayatın kudreti, biçime bürünmemiş göçebe kuvvetlerden gelir, ne zaman ve hangi forma bürüneceklerini kestiremezsiniz. Formları sınıflandırıp kataloglayabilir, kendinize anlam dünyaları yaratabilirsiniz, fakat hayat, sürekli anlam dünyanızdan kaçar ve anlamsızlığa düşersiniz. Hayatı kayıt altına almaya kalkışanlar yazıcılardır, devletlerin muhasebecileri.
Yazı, sahip oldukları formların envanterini çıkarmak üzere devletler tarafından icat edilmiştir. “Mezopotamya’da yazı, görkemli uygarlık icatlarına yani edebiyata, mitolojiye, methiyelere, kralların soy ve secerelerine, tarih kayıtlarına ve dini metinlere aracılık etmeden önce, 500 yılı aşkın süre sadece muhasebe için kullanıldı (Scott, Tahıla Karşı, KUY). Uruk’ta çıkarılan ve M.Ö. 3300-3100’e dayandırılan en eski kil tabletler, çoğunlukla tahıl, işgücü, vergiler, savaş esirleri, köleler hakkındaki listeleri içeriyor. Yazı mülkiyetle ilişkilidir, mülklerin kayda alınması için icat edilmiştir. Yönetilmek, hayatı bir mülk olarak üzerlerine geçirmeye teşebbüs edenlerce kayda geçirilmektir. Onlar hayatı ele geçirdiklerini düşünebilirler, oysa ele geçirdikleri hayat değil, taşınır ve taşınmaz mallardır.
Mülkiyetin esaretinden kaçmayı başaranlar, mal olma vasıflarını yitirip yeniden hayata dönebilirler. Hayat kimsenin mülkiyetinde değil. Hayatı siz seçmediniz, hayat sizi yaşamak ve yaşatmak üzere seçmiş ve biçimlendirmiştir.
Fakat kayda geçirildiniz ve mülk haline geldiniz; hayatla bağlantınız kesildi. Artık mülk sahibinin elindeki taşınır bir formdan ibaretsiniz. Sizden beklenen, formunuzun hakkını vermeniz, kalıbınıza göre davranmanız. Mülk sahibi formları kimliklerine göre sınıflara ayırabilir; kimi formlar muteberdir, kimileriyse istenmeyen bedenler. Formlar mülk sahibinin arzusuna göre boşluklara yerleştirilip mekânlar inşa edilir.
Düzen, nesnelerin belirli bir örüntüye göre boşluklara yerleştirilmesiyle elde edilir. Muteber nesneler örüntüye uyanlardır. Örüntüyü bozanlar ilk önce uyarılır, davranışlarını değiştirmedikleri takdirde taşkın dereler misali ıslah edilir, olmadı, işe yaramaz nesneler olarak imha edilir. Düzensizliğe, düzen bozuculara müsamaha gösterilmez. Düzen yazıyla ilişkilidir ya da yazı boyun eğdirmek içindir. “Bugün kapitalist iktidar, polis ya da açık fiziksel baskı kullanımından daha çok, semiyotik boyun eğdirmeyle iş görüyor” (Guattari). Kültürel kodlar, gelenekler ve bir metne göre düzenlenmiş göstergeler sistemi diye nitelenen her şey semiyotiğin alanında. Semiyotik boyun eğdirme, göstergelerin gömülü olduğu metne göre işler; düşünce ve davranışlarınızı bu metne ya da yazının yasasına uydurmak zorundasınız. Metni ihlal edenler istenmeyen bedenlerdir. Formlar, semiyotik örüntüdeki yerlerini asla terk etmemeli, aksi takdirde düzen bozulur. Sadece yazı kaydetmez, imgeler de kaydeder. 17. yüzyılda nesneleri belirli bir semiyotik düzene göre yerleştiren natürmortlar, günümüzde fotoğraflarla yeniden üretiliyor. Yeni natürmortlardaki nesneler, insan formundadır. Natürmort, adı üzerinde ölü doğa. Natürmortlar üreterek, natürmortlarınızı paylaşarak hayata katılamazsınız, kendinizi kandırmayın. Hayat asla poz vermez, poz verenler ölü kabuklardır ve kayıt altına alınanlar da onlardır. Değişmemekte ısrar edenler, kalıplarına sadık kalanlardır, formlarına âşık olanlar. Semiyotik düzen, değişmemekte ısrar edenlerin, kendi imgelerine âşık olanların ürettikleri natürmortlarla kuruluyor. Natürmortlardan oluşan bir peyzaj, iktidarların arzuladığı manzaradır. Natürmort şehirlere nekropolis denir, ölüler kenti. Ölüleri yönetmek kolaydır; canı olanların ne zaman, hangi biçime dönüşeceklerini bilemezsiniz. Canı olanları kaydedemezsiniz, kaçış çizgileri icat edip kaçacaklardır. Kaydedilenler ölü kabuklardır. Bir zaman gelir, kaydedilenler de yeniden hayata dönebilir ve mülk olma vasıflarını yitirirler. Hayat kin tutmaz, kayıt altına alınanları da kucaklayacaktır. Ve işte o zaman şehre hayat gelir, iklim değişir, gülümsersiniz.