Çağdaş Turan’ın ilk romanı “Hayalciler”, uzun bir yolculuktan sonra insanın kendine dönüş hikâyesini anlatıyor. Yaşamın duygusallığından beslenip, eylemselliğe evrilen düş gücümüzün sığınağı olan güç, aslında hayallerimizin kendisidir. Tutkularımızın, bizi bilinmezliğe, içinde bulunduğumuz düş/düşünceden daha da ileriye götürmesi eylemselligimizi her zaman haza dönüştürür.
Descartes’e göre tutku; belirli nesnelere, kişilere, düşüncelere yönelmiş, güçlü ve sürekli olan duygu biçimidir. Bu duygu karşısında nefret üretmez, insan! Kendi içinde tutkusunu büyütmeyi tercih eder.
Çağdaş Turan, “Hayalciler” romanında seçtiği karakterlerin tamamı, hayallerinin hiç sayılmaması gerektiğini konusunda aynı yol ve yöntemi izlemişler: Kendi özüne yolculuk yapmak!
Umutlarının yok olmaya yüz tuttuğu dünyada “Meryem” denilen bilincinin Kutbay, Seyyaf, Baliba ve diğer karakterlerin hayatına farklı zaman ve mekânlarda dâhil olup, kısa bir süre sonra da ortadan kayıp olması, yazarın deyişiyle: ” yanan ateşin tüm sıcaklığını alıp götürmesi” demekti. İşte bundan sonra zamanın ve değişik mekânların işlendiği, aklın sınırlarını zorlayan bir yolculuk başlıyor, roman kahramanları için”.
Edebiyatta Düş Gücü Ve Müzik
Edebiyatla ilgilendiği kadar müzikle de hayallerini büyüten bir düş zenginidir, Çağdaş Turan! Küçük de olsa bir umut gördüğü için sözcüklerle konuşup müzikle dans ediyor.
Öğretim görevlisi olduğu Maltepe Üniversitesi’nde bir grup arkadaşıyla 2007 yılında Rock grubu “Kulp’u kurmuş. Protest müzik medyasından akıp, dinleyicinin duyusal derinliğindeki zincirleri kırıp, hayatı daha da yaşanabilir olması için mücadele veren Çağdaş Turan, müzikal yolculuğunu yaparken sözcüklerle de fısıldaşmayı ihmal etmemiş.
Yazar, belki de müzikle edebiyatın birlikte bireyin duyularını uyarıcı; hayallerini besleyici olduğunu düşündüğü için, “Hayalciler” deki kahramanların tümünün, varlıklarını ifade etmek ve sembolize etmek; kullanılan eşya, insan ve hayvan isimlerini tesadüfi olarak seçmemiştir.
Hayalcilerin Son Sığınağı
Hayalciler romanına konu olan karakterlerin tümü kendi “Meryem “inin peşinde koşarken, aslında kendilerini bulmak için yolculuğa çıkmışlardı. Koşulları ne kadar acı ve zorluklarla geçse de umutlarını yitirmeden, hayallerini korumayı başarmışlar.
“Meryem”, aşkın egosunu zorlayarak birbirinden farklı gibi gözüken kahramanlarını yolculuğa ayrı ayrı çıkarsa da; hepsinin yollarını aynı zaman ve mekânda kesiştirdiğini görüyoruz. Çünkü herkesin “Meryem’i farklı olsa da düşleri aynıdır!
Kutbay; “nereye?” diye sormadan, düşünmeden hatta merak etmeden yürümeye başlamış “Meryem” ini bulmak için.
“Meryem ölmez! Demiş, Baliba. Tıpkı diğer karakterler gibi, “Meryem’i onların kendi özüne götürecek yeni bir hayatın bilicisi olduğuna inanmışlar. Herkes kendini “Meryem” de, “Meryem” i de kendinde bulmuştu.
Hayalciler için söylenecek son sözü yine romanın yazarı Çağdaş Turan, romanın bitiş bölümünde özetleyerek okurun dikkatine sunmuş: ” Kılavuz da yoktu, yolcu da hatta yol da yoktu… Kılavuz da onlardı, yolcu da hatta yol da onlardı.” Yolu açık, okuru çok olsun Hayalciler ‘in!
Şenel GÖKÇE
Türkiye Yazarlar Sendikası Yönetim Kurulu üyesi