Yakup Kepenek
Ülkeyi, hukuku, ekonomisi, eğitimi ve kurumlarıyla “her gün” daha da kötüye götüren bir iktidar var.
Yaklaşık 11 ay önce yapılan yerel seçimlerde birinci parti olan CHP, “bu iktidarı” erken genel seçime zorlamaya çalışıyor.
Çok doğru yapıyor!
ÖNSEÇİM DEVRİMİ!
Siyasi partilerin genel başkana aşırı bağımlı bir yapısı olduğu biliniyor. Başta CHP olmak üzere kimi partilerin tüzüklerinde önseçimden söz edilse de kimin aday gösterileceği konusunda “son kararı” genel başkanlar veriyor. CHP yönetiminin Cumhurbaşkanı adayını parti üyelerinin oylarıyla saptanması kararı köklü bir “katılımcı demokrasi” adımıdır. Zamanla, diğer partilerin de aynı yöntemi benimseme zorunda kalmasıyla ülke demokrasisinin kökleri derinleşecektir.
Dahası önseçimle saptanacak aday, kendilerini doğuştan ya da doğal aday olanlara göre “gücünü halktan aldığı için” yarışta çok daha güçlü olacaktır.
Önseçim kararını eleştirenlerin bir bölümü “neden yalnız CHP üyeleri de tüm halk değil” diyor. Bu sav yanlıştır, çünkü CHP üyeleri de halktır; pazarıyla, okuluyla, giderek camisiyle halkla iç içedir. Halkın istem ve özlemlerini yaşıyor.
ADAY, HEMEN ŞİMDİ!
Mart ayında yapılacak önseçimle aday saptanmasının “erken olduğu” öne sürülüyor ki bu savın da sağlam bir dayanağı yoktur.
Adayın hemen saptanmasının ise nedeni çok!
Önce, aday saptanmasını erken bulanlara da bir çift sözüm var: iktidarın adayı çoktan bellidir ve üstelik Cumhurbaşkanı da olduğu için, kamu gücünden de yararlanarak, yıllardır çalışıyor. Şimdiye dek yapılan üç seçimde de yaşandığı gibi, karşısına “son anda” ve karanlık kapılar arkasında saptanan rakiplerini kolayca yeniyor; bu oyun artık bozulmalıdır; bu bir. İkincisi, aş-iş öne sürülerek aday saptanmasının zamansız olduğu görüşü de tümüyle yanlıştır. Çünkü aş- iş sorununun kaynağı bu iktidarın yanlış ekonomi politikalarıdır. Kaynağı görmezlikten gelerek sorunları öne çıkarmak, hele de bunun kimi CHP’lilerden gelmesi, gerçekte, iktidara destek olmaktır.
Sonra, muhalefeti yeni bir düzleme taşımak, bir taraftan iktidarın yaptıklarını eleştirirken diğer taraftan da “seçenek sergilemek” gerekiyor.
Ülkenin, çok çok büyük bölümüyle basın yayını, yazılı, görsel ve sanal kanalları öbür aday için çalışıyor. Bir elin parmaklarından daha az sayıdaki ve her gün yargıya çağrılan gazeteciler bir tarafa, ülkede “araştırmacı gazetecilik” yapılamıyor. Örneğin şu “Turpun büyüğü heybede” gerçeğini de İBB E. İmamoğlu ortaya çıkarıyor.
Sendikalarla, meslek oda ve birlikleri, örgütlenme, söz, toplantı ve yürüyüş özgürlüklerine getirilen yok edici sınırlamalar nedeniyle etkisiz ve işlevsiz kalıyor. Düşünebiliyor musunuz? Bu ülkede kamu mal ve hizmet alımları birilerine “çağrılı olarak” verilirken, büyüğü, ortası ve küçüğü ile sermaye kesimi bu eşitsiz uygulamaya karşı çıkamıyor. Kamunun nitelikli ve ucuza mal ve hizmet alımı sağlanamıyor; buradan sürekli olarak çok büyük ekonomik ve toplumsal kayıplar oluyor. Ekonomiyle ilgili öbür yanlış kararlar da eklenince, yoksulluk katlanılmaz boyutlara varıyor. Ülke hemen her alanda ve her gün geriliyor.
Ancak, aday, iktidarın yönetimin yanlışlarını ve eksiklerini sergilemek ve onları eleştirmekle yetinemez ve yetinmemelidir.
ADAYIN ASIL İŞİ
Adayın asıl işi bu noktada başlıyor. Ülkenin son 15-20 yıldır içine sürüklendiği “gidişi” tersine çevirmek hiç de kolay değil.
Adayın yapması gereken çok, ama çok iş var; bu nedenle de aday bir an önce saptanmalı.
Aday kolları sıvamalı ve “nasıl bir Türkiye” oluşturulacağının çalışmalarına “bir an önce” başlamalıdır.
Bu köşede de sıkça vurgulanan Cumhuriyet’in değerlerini “emek, özgürlük ve barış” dayanaklarıyla; yasama, yargı ve yürütme erklerinin ayrılığı, hukuk devleti, kurumsal ekonomi, özerk üniversite, bilimsel eğitim, yerli üretim ve özgür basın “temelleriyle” nasıl yaşama geçirileceğinin bunların “zamanlamasıyla” sergilenmesi gerekiyor.
Ulusal ve uluslararası geniş katılımlarla yapılacak, hukuk, ekonomi ve kurumlaşma konulu bilimsel toplantılar; başta sendikalar olmak üzere emek, demokrasi ve barış güçlerinin sürece görüş ve önerileriyle katılmasının sağlanması; ekonomin nasıl düzeleceği; “emeklinin, işsizin, asgari ücretlinin kurtuluşunun” somut yolları; ABD ve son küresel gelişmeler; sığınmacı konusu; Kürt sorununa çözüm v.b. adayın çalışmalarının belkemiği olmalıdır. Bu süreç adayın çalışma arkadaşlarını da öne çıkaracaktır. Gerekirse diğer partilerle görüşme ile tamamlanacak böyle kapsamlı bir “eleştiri -çözüm önerisi birlikteliği” süreci, ülke siyasetini var olan kısırlıktan kurtaracak; gündemini belirleyecek ve erken seçimi getirecektir