Bir ülkeyi muasır medeniyetler seviyesine çıkaranların başında hiç şüphesiz aydınlar gelir. Ben bu toprakların aydın profilini eleştiren birisiyim. Ancak öyle namuslu, vicdanı hür, erdemli aydınlar vardır ki onlara hakkını vermemek mümkün değildir. Bu aydınlardan birisi hiç şüphesiz Uğur Mumcu’dur. Büyük bir kalem, namuslu bir adam, cesaretli bir yiğittir Uğur Mumcu. İnandığı davası uğruna mücadelesini hiç bırakmamıştır. Hakikat uğruna ölümü göze almıştır.
Uğur Mumcu gibi bir Kemalist ve demokratik sosyalisti hatta ulusalcı bir solcuyu başımın üzerinde gezdiririm. Uğurlar olsun sana yiğit adam. Araştırıp yazdıkları hiçbir şeyi yalanlamayanlar utansın. Kalleşçe pusu kurup sırtından bıçaklayanlar kaçacak delik arasınlar.
Mumcu’nun davası neydi sahi? Mumcu’nun istediği imkânsız bir şey değildi. Tüm vicdanlı olanlar gibi daha adil bir ülke istiyordu. O emekçiden, işçiden yanaydı. Tamamen bağımsız, Atatürkçü, laik ve demokratik bir ülke istiyordu. Ama olmadı. Sermayedarı, İslamcısı, İrancısı, Amerikancısı istemedi. Mumcu gibi cesur kalemleri onlar sevemez. Hakikati yazan o kalem öyle keskindir ki rahatsız eder onları.
Neyi söylediyse hakikat olarak çıktı ortaya. Kimse yalanlayamadı. Gerçekler ortaya çıkınca rahatsız oldular. Mumcu her yazdığında adeta kalemden bir kurşun gibi ateş ediyordu. Onlar için dayanılacak gibi değildi. Bir pazar sabahı, soğuk bir Ankara günü bomba ile şehit ettiler onu.
Biz bir avuç insana düşen onun davasını sürdürmek olmalıdır.
Uğurlar olsun sana koca yürekli adam.