Psikoloji bölümüne başladığımda gelişim psikolojisi dersinde karşılaştığım ilk soru “Gen mi Çevre mi?” sorusuydu. Yani, “Bilgiyi (davranışı) doğuştan mı ediniriz yoksa deneyimlerimiz sonucunda mı ediniriz?” Bu soruyla karşılaştığımdan beri bir türlü kafamda net bir cevaba ulaşamadı. Hem kendi içimde hem de yakın çevremdekilerle tartışmalarımız sonucunda kesin bir cevaba varamadığımız konuya gelin bir bakalım.
Nedir bu nature-nurture tartışması? Öncelikle kelimelerin anlamlarına baktığımızda nature tabiat, doğa demek. Nurture ise beslemek, büyütmek demek. Bu kelimeleri ilk kullanan kişi Francis Galton’dur. Nature-nurture tartışması, insanın doğumuyla beraber getirdiği bir takım biyolojik özelliklerin; büyüdüğü ortamla, yaşadığı çevreyle etkileşmesi sonucunda kişide gözlemlenen özelliklerin nasıl oluştuğu tartışmasıdır. Bu tartışma uzun yıllar boyunca düşünce dünyasındaki yerini korumuştur. Özellikle 18. yy. Aydınlanma Çağında iyice güçlenmiş ve 20. yy’da Davranışçılık Ekolü tarafından benimsenmiştir. Doğacı yaklaşımın ilk örnekleri Platon ve onun öğrencisi Aristo’da görülür. Ayrıca Descartes’in idelerine yani doğuştan getirilen düşüncelerine kadar uzanmaktadır. Doğuştancı yaklaşım, bireyin doğum öncesinden getirdiği, bir tür biyolojik yazılımla belirlenmiş olan özelliklerin doğum sonrası gelişiminde etkin rol oynadığını savunur. Çevreci yaklaşım ise 1960 ve 70’lerde doğuştancı yaklaşım ile mücadele etmiş ve 70’li yılların başında tekrar güçlenmiştir. Bu yaklaşımı John Locke “Tabula rasa” olarak tanımlamıştır. Yani insanlar boş bir kağıt gibi doğar. Herkes aynı beyazlıkta ve saflıkta dünyaya gelir. Bunun üzerine tüm tecrübeler gelerek insanı şekillendirir.
Bu tartışmayı dil konusundan örneklendirecek olursam; Nature’ı savunan kuramcılar bireyin “doğum öncesinden programlanmış” dile dair bir donanımla dünyaya geldiğini yani birey dilin nasıl olması gerektiğine dair, dil kurallarının nasıl olması gerektiğine dair bir bilgiyle doğar ve çevreyle etkileşimi sonucu dil edinimini ve gelişimini sağladığını savunurlar. Diğer yandan nurture’ı savunan kuramcılar dil ediniminin-bilgisinin bireyin doğumundan sonra başladığını, zamanla çevresiyle etkileşimi sonucu deneyimleyerek edindiğini savunurlar.
Bugün hala kesinlik kazanmayan, tartışılan ve tartışılmaya devam edilecek bir konudur. Psikolog Donald Hebb’e “Nature mı, önemli nurture mı?” diye sorduklarında çok güzel bir benzetme yapıyor: “Bir dikdörtgenin alanına uzun kenarı mı kısa kenarı mı daha çok katkıda bulunur? Buna cevap verin bende sizin sorunuza cevap vereyim.”
Sonuç olarak gen ve çevre tek başına kişiliğimizin oluşumunda etkili değildir. İkisinin etkileşimi sonucu kişiliğimiz, davranışlarımız oluşur. Döllenme gerçekleştikten sonra çevrenin etkisi genetik yapıyla birleşir. Buradaki ana nokta çevre yoluyla kalıtımdır! İkisi harmanlanmadan bireyin kişiliğinin ortaya çıkmayacağı unutulmamalıdır.
Elçin Yağmur KITIR
Psikolog, Aim Coach, TA Coach