İstanbul’un Sultangazi ilçesine bağlı Gazi Mahallesi’nde yapılan katliamın 21’inci yıldönümünde, katliamda yaşamını yitirenleri anmak üzere aralarında HDP, ESP, Devrimci Parti, Mücadele Birliği, EMEP, Kaldıraç, BDSP, Aka-Der, Halkevleri, SYKP ve Alevi örgütü üye ve temsilcilerinin de bulunduğu binlerce kişi Eski Karakol durağında bir araya geldi.
Anmaya katılanlar, önce katliamda yaşamını yitirenler için saygı duruşunda bulundu. Daha sonra katliamda yaşamını yitirenlerin fotoğrafların yer aldığı, “Gazi- Ümraniye şehitleri ölümsüzdür, unutmadık, unutturmadık” pankartı açan kitle, yürüyüşe geçti. Yürüyüş boyunca, “Gazi şehitleri ölümsüzdür”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür”, “Davamız mahşere kalmayacak”, “Katiller halka hesap verecek” sloganlarını atan kitle, Bölge illerinde yaşanan katliamları da unutmadı. “Kürdistan faşizme mezar olacak” sloganlarıyla katliamları lanetleyen kitle, 12 Mart 1995 yılında katledilen yurttaşları, katledildikleri yerlere kırmızı karanfiller bırakarak andı.
“Gazi, Gezi, Cizre, Rojava direniş soruyor” pankartının da açıldığı yürüyüşte, “Kalekolları kurdurmayacağız”, “AKP faşizminin katliamlarının hesabını sormak için Gazi’nin hesabını soralım” dövizleri taşındı. (İSTANBUL)
12 Mart Gazi Katliamı’nın üzerinden 21. yıl geçti: Artık katliamlar olmasın
Cansu PİŞKİN
İstanbul
Gazi Mahallesi’nde 12 Mart 1995 tarihinde 22 kişinin devlet güçleri tarafından öldürüldüğü katliamın üzerinden 21 yıl geçti. Gazi Katliamı, aradan geçen 21 yıla rağmen asıl failleri karanlıkta bırakılan bir dosya oldu. Olay sonrası açılan davada sanık koltuğuna sadece 20 polis oturtuldu. Ancak bunlar arasında üst düzey yetkililer yoktu. Güvenlik gerekçesiyle 3 şehir gezdirilen dava, sadece iki polisin 4 yıl 32 ay hapis cezası almasıyla sonuçlandı.
12 Mart 1995’ten bu yana devletin katliam girişimlerine karşı sokağa çıkan Gazi halkı üzerindeki devlet baskısı ise tüm şiddetiyle devam ediyor. 21. yılında katliamda yakınlarını yitiren ailelerle konuştuk. Gazi Katliamı’nın devlet kontrolünde gerçekleştiğini ifade eden aileler, Ankara, Diyarbakır, Suruç ve abluka altında bölge illerinde yaşanan katliamlara dikkat çekerek, “Ne Gazi’ler olsun ne Kürt illerindeki katliamlar olsun bizim istediğimiz bu” dedi.
BU ACILARIN BİRİKMESİYLE SOKAĞA DÖKÜLDÜK
Gazi Katliamı’nda 24 yaşındaki kızı Zeynep Poyraz’ı kaybeden Cemal Poyraz, şöyle anlatıyor o gün yaşananları: “Akşam saat 20.30 sıralarında işten daha yeni gelmiştim. Zeynep’im geldi dedi ki, ‘Baba Gazi’de olay var, amcamı kanlar içinde gördüm. Gitmem lazım.’ Kızım politik birisiydi başına bir şey gelmesinden korktuğum için hep beraber gittik. Kahveye saldırı olmuş Alevi dedesi vurularak öldürülmüş. Üzerini gazeteyle örtmüşler kanlar içerisinde yatıyor. Gelen insan isyan ediyor duruma. Kahveyi tarayanların karakola doğru kaçtığı söyleniyordu. Bizler Dersim’i, Maraş’ı, Çorum’u, Sivas’ı yaşadık. Tüm bu acıların birikmesiyle sokağa döküldük. İnsanlar ‘Gazi’de de mi katliam yapacaklar’ bize diye haykırıyordu. Bu demokratik bir tepkiydi. Bunun üzerine kalabalık karakola doğru yürümeye başladı. Polis kalabalığı dağıtmak için halkın üzerine ateş açtı ve Mehmet Gündüz’ü katlettiler. Ertesi gün işe gittim. Zeynep’i aradım öğlene doğru telefonları çalmıyordu sonra kendisi arayıp ‘Merak etmeyin, ben Gazi’deyim’ dedi. Bunu duyunca içimi bir korku aldı çünkü saldırının başlangıcı kendini gösteriyordu. 5 gibi telefon geldi. Zeynep’in öldürüldüğünü söylediler. Suçumuz, günahımız yoktu. 21 yıldır unutamadım, acı unutulmuyor.”
Gazi Katliamı’nın faillerinin yargılandığı dönemde adaletli bir sonuç çıkmayacağının bilincinde olduklarını ifade eden Poyraz, “Hanefi Avcı bu olayın terör örgütleri tarafından değil, devletin karanlık güçleri tarafından organize edildiğini söylemişti. Veli Küçük, Osman Gürbüz, Sedat Peker’in işin başında olduğunu söyledi ki Ergenekon dosyalarında da ortaya çıktı bu. Devletin kontrolünde yapıldı bu katliam. Adem Albayrak elinde uzun menzilli silahlarla sokakta gördüğüne ateş ediyordu. Yine Mehmet Gündüz aynı şekilde. Hepsinin resimleri elimizdeydi. Adamlar öldü diye sürükleyerek çocuklarımızı çöp konteynerlerinin yanına bırakıyordu. Bunların hepsi net bir şekilde ortadaydı ama devlet bilinçli olarak failleri ortaya çıkarmadı” diyor.
‘KATLEDİLENLERİN HEPSİ BENİM ÇOCUĞUM’
Devletin katliam politikalarının 1990’ları arattığını belirten Poyraz şöyle devam ediyor: “Biz, Gazi’de savaşta olmayan şeyi yaşadık. Yaşatılan acılar, büyüyerek devam ettiği için geçmişteki suçların üstü kapanmaya başladı. Artık kimse onları konuşmuyor, başka davaları konuşuyor. Bize kendi acılarımızı unutturdular. Zeynep benim çocuğumdu, ama katledilenlerin hepsini kendi çocuğum gibi kabul ediyorum. Biz acı çekmiş anne babalarız. Ne Gazi’ler olsun ne Kürt illerindeki katliamlar olsun bizim istediğimiz bu.”
‘BİRKAÇ YIL ARAYLA AYNI ACILAR YAŞATILIYOR’
Katliamda ağabeyi Ali Yıldırım’ı kaybeden Rıza Yıldırım olayın yaşandığı sırada 14 yaşında olduğunu bu nedenle olayları çok net hatırlamadığını ifade ediyor. 8 yıl süren yargılama sürecinde ailelerin 18 saat uzaklıkta görülen davayı izlemek için yollarda çektiği çileyi unutamıyor.
Yıldırım tanıklıklarını şöyle paylaşıyor: “Çoğu duruşmada bir açıklama bile yapılmazdı. Dava başladıktan 5 dakika sonra ‘Davanın şu tarihe ertelenmesine karar verilmiştir’ deniyordu. Bunu da özellikle yapıyorlardı süreyi uzatmak ve yargılamaları geciktirmek için. Son 2 yılda davayı izlemeye giden ailelere yönelik tacizler azalmıştı. Çünkü başlangıçta yargılama 17 polisle başlamıştı süreç boyunca yargılama sayısı 2 polise düştü.” Geçmişten bugüne yalnızca öldürülen kişi sayısının değiştiğini söylüyor Yıldırım ve ekliyor: “Gazi, Okmeydanı, Armutlu buraların kaderi bu. Buralarda yaşanan ilk olay değil ki bugün olanlar. 1 yıl önce Okmeydanı Cemevi’nin bahçesinde bir yakınının cenazesine katılan Uğur Kurt öldürüldü. Bu bölgelerin, gecekondu semtlerinin kaderi bu. Geçmişten beri yaşanıyor. Birkaç yıl arayla aynı acılar yaşatılıyor bu bölgelerde. 95’de Gazi Katliamı yaşanmıştı şimdi Suruç, Diyarbakır, Ankara yaşandı. Çok fark yok aslında olaylar arasında. Sayılar değişiyor sadece. Ankara’yı kim yaptı? Bunu da yine el altından devlet yaptı. Devletin tutumu doğuda ya da batıda fark etmiyor. Bu ülkede insanın insana bir saygısı, değeri kalmamış.”