1789 yılı Dünya tarihi için büyük bir dönüm noktası olmuştur. Özellikle 1789 ve 1794 yılları arasında yaşanan süreç insanlık tarihi açısından değerlendirilmesi gereken bir süreçtir. Fransa’da gittikçe artan mali sorunlar, orantısız ve yüksek seviyede alınan vergiler, İngiltere ile yaptığı Yedi Yıl Savaşları’ndaki yenilgi, çığ gibi büyümeye başlayan pazar ekonomisi, kapitalizmin getirdiği zorluklar ve özellikle de burjuvaların taleplerini karşılayamama durumları artmıştı. (Burjuvalar kapitalist ekonomide oluşan ve zenginliğini ticaret ve üretimden alan yeni bir sınıftı) Buna paralel olarak ihtilal öncesi yakın dönemde halkın okuma ve yazma oranlarında belirgin yükseliş görülmüştü. 17.yy. sonlarında kadınlarda yüzde 14 erkeklerde ise yüzde 27 olan okuma yazma oranı, ihtilal öncesi yakın dönemde kadınlarda yüzde 27, erkeklerde ise yüzde 47’ye çıkmıştır. Bu oranlar Osmanlı’da 1900 yılında bile yüzde 10’ların altındadır.(Aynı dönemde ABD deki oran ise olağanüstüdür; yüzde 90) Avrupa’da basılan kitap sayıları ise yüzlerce milyonu bulmuştu.
Tüm bu aydınlanma ortamında kralın yetkilerinin Tanrı’dan değil de bir toplum sözleşmesinden gelmesi gerektiği fikri de giderek yaygınlaşıyordu. Ulusçuluk, sekülerlik, liberalizm ve radikal görüşler gelişmeye başlamıştı. 1689 İngiliz Temel Haklar Beyannamesi ve 1776 Amerika Bağımsızlık Bildirgesi’nden de etkilenilmişti. Burjuva elitlerinin sürekli takıldığı kafeler, okuma alanları, dernekler ve Mason localarında sorgulamalar gittikçe artıyordu. Özellikle devrim konulu olan ve yasaklı kitaplar ülke geneline yayılmıştı. Tüm bu ortamda hem artan mali sorunlar hem de eğitim ve kültür seviyesinin yükselmesiyle birlikte kilise ve aristokrasi iyiden iyiye sorgulanmaya başlamıştı. Bu açılan derneklerin en meşhuru ise ‘’Anayasa Dostları Derneği’’ veya sonraki adıyla ‘’Jakobenler Derneği’’dir. Jakobenler görüşlerini bu dernekte tartışırlardı. Kısa zamanda devrimin en etkili siyasi derneği olmuşlardır. Devrimin mottosu (sloganı) ise ‘’Özgürlük, Eşitlik, Adalet’’ olmuştur. Burjuvazinin aristokrasiye karşı savaşı, burjuvazinin etkili performansıyla sonuçlanacaktı.
Burjuvaların feodal düzenin getirdiği hukuki engelleri kaldırmak için kanunlarına uymaya zorlamak amacıyla ele geçirdiği üretim araçları sürekli olarak fiziksel güç istediği için Burjuvalar, feodal kanunlarla toprağa bağlanmış olan köylüyü topraklarından alıp, o köylüleri emeğini düşük bir ücret karşılığında satan beden işçisi yapmak istiyordu. Bir yandan da mülkiyet hakkının kutsallığını savunulmakla, feodal hakların kaldırılması istenilerek büyük bir çelişkiye düşülüyordu. 1789 İhtilâlinin getirdiği, siyasi üst yapı alanındaki en büyük değişiklik ise devletin, mutlak monarşi yerine, temsili sistemle yönetilmesiydi.
Jakobenizm, kendi ideolojisini, kitlede genel olarak görülen ideolojilerden üstün sayan ve ideolojisini kabullendirmek için zor kullanmaktan çekinmeyen politik bir akımdır. Bu akım, Fransız Devrimi sonrasında kurulan Jakoben Demokratik Kulübü’nün fikirlerine dayanır. Fransız Devrimi’nin belirleyici öğelerinden biridir. Fransız Jakobenler ideolojilerini benimsetmek için devrimi kullanmışlardır. Jakobenlerin amaçları, aydınlanma düşüncelerini dikte yoluyla doğal düzene ulaştırmaktır.
Bugün “tepeden inmecilik” olarak da adlandırılan Jakoben düşüncenin arkasında birçok felsefik yöntem vardır. Jakobenizmin en dikkat çekici özellikleri şöyle sıralanabilir:
- Meşruiyetin birincil kaynağı hukuk ve yasalar değil, ideoloji ve ilkeleridir. Karşıt görüşler ise, gerekirse yok edilmesi gereken yanlış sapmalardır. Amaç için her yol meşrudur. Devrim ve devlet için hak ve hürriyetler, evrensel hukuk kuralları çiğnenebilir.
- Jakobenizm, güç kullanarak kendi görüşlerini dayatmayı meşru görür. Devrimi gerçekleştirmek ve korumak için şiddet ve baskı meşru olarak gösterilir ve bunlar kullanılmaktan çekinilmez. Jakoben iktidarında diktatörlük devrimci niteliği olan bir siyasal eylem biçimidir.
- Halk, bu görüşe göre doğruyu ve çıkarlarını bilmez. Bu nedenle gerekirse zorla aydınlatılmalı ve sıkı bir “merkeziyetçilik” le yönetilmelidir.
Jakobenlere göre devlet, topluma istediği şekli verebilir, hatta bu, devletin önemli bir görevidir. Bu anlamda Jakobenizm bir tür toplum mühendisliği çabasıdır. Devletin çıkarlarını hukuk ve yargıdan üstün tutar. Jakobenler ulusçuluk düşüncesini benimsemiş ve bir biçimde demokratik diktatörlük rejimi uygulamışlardır. Oluşturdukları rejim şiddete başvurmasına rağmen, hukuksal olarak kral ve hanedanı devirdikleri için toplumsal olarak demokratik olarak addedilmişlerdir. Jakobenizmin neyi ifade ettiği üzerinde şu anda bile devam eden tartışmalar vardır. Jakobenliği olumlu bulanlara göre bu hareket, sert ve güçlü bir demokrasi yöntemidir. Cumhuriyetçi ilkelerin gerçekleştirilmesi ve vatanı kurtarmak için burjuvazi ile halk kitlelerinin iş birliği şeklinde iktidara gelmesidir. Jakobenizm olumsuz düşünenlere göre ise; bireyi zor durumda bırakan halk için yapılan ama halkın üzerine kara bulut gibi çöken sert bir diktatörlük, ideolojisi uğruna devlet terörü yapmaktan çekinmeyen burjuvazinin diğer sınıflar üzerindeki baskıcı iktidarıdır. Devrimci bir burjuvazi grubudur. Jakobenler 1789 devrimi sonrası 1791 ve 1793 Anayasası ile iyice güçlendiler. Sahip oldukları güçle, devrime ve cumhuriyete karşı gelişebilecek aristokrat ve din sınıfı tepkisini engellemek için radikal kararlar alan cumhuriyetçi anlayışını uygulamışlardır. Devrim mahkemelerinde binlerce insan giyotinle idam edilmiştir. Rousseau’nun ‘’genel irade’’ kavramını kendilerince benimsediklerini ifade etseler de halkın cahil olduğunu benimsemeleri, o nedenle de kendi kararlarını halka sormak istememeleri ve ‘’halka rağmen halk için’’ sözüyle paralel hareket etmeleri bir nevi ‘’aydın despotizmi’’ olarak değerlendirilebilinir. 1794 yılından sonra ise iktidardan uzaklaşmışlardır. İktidarda kaldıkları kısa süre içinde bütün Fransa devrimci salon ve derneklerle kaplanmıştır. Jakoben diktatörlük feodalizmi yıkmış ancak buna karşın küçük ve büyük mülkiyeti güçlendirmiştir. Jakoben görüşlerin sonraki yıllarda birçok tarihsel kişinin düşünce sistemini etkilediği görülmüştür.
Fransız İhtilalindeki ‘’özgürlük, eşitlik ve adalet’’ (Liberté, égalité, fraternité) sloganı tüm insanları kapsayıcı bir hedef olsa da daha çok Fransa halkı için geçerli bir sistem olmuştur. Örneğin bu devrim hükümetler ve devlet özelinde sömürgecilik faaliyetlerini azaltmamış Fransız sömürgesi Haiti ülkesindeki köleler; bağımsızlık, özgürlük, eşitlik ve adalet istediği için Fransızlar tarafından katledilmişlerdir. Uygulanan temsili demokrasi ise her zaman tartışmaya açık bir durum olmuştur.
______________________________________________________
Kaynakça:
https://study.com/academy/lesson/who-were-the-jacobins-definition-history.html