Merkez’in son raporu, yüzeyde olumlu mesajlar verse de satır araları risklere işaret ediyor. 19 Mart sonrası yaşanan döviz hareketliliği ve faiz artışlarının ardından, olası durgunlukta kırılgan yapı daha da derinleşebilir.
Yılda iki kez yayımlanan Merkez Bankası (TCMB) Finansal İstikrar Raporu’nun Mayıs 2025 kopyası elimizde. Çalışma tahmin edilebileceği gibi, ekonomide işlerin yolunda olduğu, bankanın finansal sistemdeki sorunları aldığı kararlar ve getirdiği düzenlemelerle başarılı bir biçimde yönettiği mesajını veriyor. Metnin ayrıntılarına göz attığımızda ise, satır aralarından sistemdeki kırılganlıkları, olası riskleri net biçimde görebiliyoruz. İşte dikkatimizi çeken bazı önemli noktalar:
• Hanehalkı finansal yükümlülükleri içerisinde en hızlı artan iki kalem, taksitsiz bireysel kredi kartı harcamaları (BKK) ve kredili mevduat hesaplarıdır (KMH). İkisinin toplamı Mart 2025 itibarıyla 1,365 + 537 = 1,902 milyar TL’ye varmıştır. Bu veri, insanların geçinemedikleri için temel gündelik gereksinimlerini borçlanarak karşıladıklarını gösteriyor. Çünkü daha çok dayanıklı tüketim malları için kullanılan taksitli ödemelerin durgun seyrettiği görülüyor.
• İhtiyaç kredisi faizleri 2025 yılı Mart ayı sonrasında 10 puan artarak yüzde 73 düzeyine gelmiştir. KMH ve BKK nakit çekiş işlemleri için geçerli olan faizlerin yıllık bileşik olarak faizi ise yüzde 80’dir.
• Reel sektörün finansal yükümlülüklerinin GSYİH’ye oranı Mart 2024-Mart 2025 arasında yüzde 29,1’den yüzde 27,1’e gerilemiştir. Bu eğilim kendini TL kredilerde yüzde 16,9’dan yüzde 13,8’e düşüş şeklinde 3,1 puanla göstermiştir. Yabancı para kredileri ise, 1 yıl içerisinde 115,8 milyar dolardan 160,8 milyar dolara yükselmiştir. Bu veriler hem genel anlamda kredi daralmasına, hem de döviz borçlarının artışıyla firmaların kur riskine daha açık hale gelmesine işaret ediyor. Önümüzdeki dönem, bir durgunlukla karşılaşma olasılığının yükseldiği uyarısında bulunuyor.
• Halka açık firmaların karlılık, likidite ve finansman giderlerini karşılama göstergelerinde belirgin bir bozulma gözleniyor. Örneğin net karın net satışlara oranı 2023’te yüzde 6,5’ten 2024’te yüzde 3,5’e, 2025’in ilk çeyreğinde yüzde 3,1’e düşmüş bulunuyor. Likit aktif oranı 2025’te yüzde 17,8, finansal giderleri karşılama oranı 1,5’e kadar inmiş durumda. Bu teknik verilerin yaşamdaki karşılığı; yatırımların durması, kitlesel işçi çıkarmaların yaygınlaşması, firmaların bankalara borcunu geri ödeyememesi gibi tehlikelerin kapıyı çalmasıdır.
• Bireysel krediler segmentinde, ihtiyaç kredilerinde tahsili gecikmiş alacaklar (TGA) oranı yüzde 4,7, BKK’de yüzde 3,9 düzeyine yükselmiştir. TCMB Eylül 2024’te kredi kartı azami akdi faizlerinde dönem borcuna göre farklılaşmaya giderek, kredi kartı borçluluğunu azaltmaya teşvik etmişti. Ödemesi geciken; 30 günden az, 30-60 gün gecikmeli ve 61 gün üzeri kredilerin oranı, ihtiyaç kredilerinde yüzde 5,4, BKK’de yüzde 5,1 noktasına ulaşmıştır. 2025 ilk çeyreğinde bireysel kredilerin TGA tutarı 148 milyar TL düzeyine vurmuştur. KOBİ kredilerinde de TGA’ya geçişte artış belirtileri söz konusudur.
• 2024 Eylül’ünden 2025 Mart ayına kadar geçen dönemde, yakın izlemede olup yapılandırılan kredi bakiyesi 41 milyar TL artışla 72 milyar TL’ye, BKK bakiyesi ise 53 milyar TL artışla 107 milyar TL tutarına yükselmiştir. En az 1 gün gecikmeli toplam borcun, toplam BKK bakiyesine oranı, yüzde 27,3’e kadar fırlamıştır.
• 19 Mart İmamoğlu operasyonuyla dövize yöneliş başlamış, 2024 yıl sonunda 17 Nisan 2025 tarihine kadar yabancı para (YP) mevduatta 34,6 milyar dolar artış gözlenmiştir. Altın ve avronun dolara karşı değer kazanması kaynaklı, pariteden arındırılmış olarak bakıldığında ise YP mevduat değişimi 18,1 milyar dolar düzeyindedir.
• Son dönemde en hızlı büyüme sergileyen yatırım aracı, portföy değeri 5 trilyon TL’ye ulaşan yatırım fonlarıdır. 2023 Haziran ayından bu yana geçen dönemde yatırım fonlarının portföy değeri yaklaşık 4 trilyon TL artmıştır. Bu dönemde serbest döviz fonlarının büyüklüğü 1,3 milyar dolardan 49 milyar dolara yükselmiştir. Böylece yatırım fonlarının dolarizasyonun önemli bir ayağı haline geldiği de söylenebilir. 19 Mart sürecinde para piyasası fonlarında ciddi bir çıkış yaşanmıştır. Bunun nedeni devlet tahvillerindeki satış dalgasının bu fonların değerini de aşağı çekmesidir. TCMB bu noktada 59,7 milyar TL tutarında TLREF’e (Türk Lirası Gecelik Faiz Oranı) endeksli ve 64 milyar TL tutarında sabit kuponlu DİBS senedini doğrudan alım ihaleleri yoluyla portföyüne katmış, bir anlamda bir kurtarma operasyonu düzenlemiştir.
• 19 Mart Darbe Girişimi ertesinde, önce gecelik borç verme oranının, sonra politika faizinin yükseltilmesiyle birlikte, aktarım mekanizması tüm faizleri yukarı çekmiştir. İhtiyaç kredileri 8,5 puan, ticari kredi faizleri 8,9 puan artarken, mevduat faizindeki yükseliş 9,3 puanı bulmuştur. DİBS getirileri de kısa vadelilerde 680 baz puan, uzun vadelilerde 510 baz puan yukarı yönlü bir hareket sergilemiştir.
82 sayfalık teknik bir rapordan çektiğimiz bu bulgular, zaten çeşitli kırılganlıkları bulunan finans sisteminin, 19 Mart operasyonuyla nasıl derin bir sarsıntı geçirdiğini rakamlarla ortaya koyuyor. Önümüzdeki süreçte, ekonomide olası bir durgunluk senaryosu devreye girerse, gerek bireysel gerekse ticari kredilerde daha ağır sorunlar yaşanma riskinin artacağı, bunun finansal sisteme sıçrama tehlikesinin de bulunduğu kolaylıkla tahmin edilebiliyor.