Bahçeli ve Erdoğan’ın Kuzey Kıbrıs seçimlerine verdiği tepkiler dikkat çekti. Erdoğan, yeni Cumhurbaşkanı’nı tebrik ederken Bahçeli seçim sonucunu tanımadı. Tek yanıtı olmasa da bir dizi soru sorulabilir.
Mehmet Emin Kurnaz
Kuzey Kıbrıs seçimlerini Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin (CTP) lideri Tufan Erhürman’ın kazanmasıyla adada yeni bir sayfa açılırken iktidar blokunun uğruna tüm imkanlarını seferber ettiği Ersin Tatar’ın kaybetmesi Cumhur İttifakı’nda farklı tepkilere neden oldu. MHP Lideri Devlet Bahçeli, sonuçların belli olmasının hemen ardından seçim sonuçlarının kabul edilemeyeceğini savundu. Bahçeli, KKTC Parlamentosu’nun toplanarak seçimlerin hükümsüz ilan edilmesi ve Türkiye’ye katılma kararının alınması gerektiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Erhürman’ı tebrik etti. Üstelik AKP cephesinde kimseden sonuçlara itiraz eden bir çıkışın gelmemesi de dikkat çekti. Bahçeli, partisinin dünkü grup toplantısında da Kuzey Kıbrıs seçimini hedef aldı. Cumhurbaşkanlığı seçiminin katılım oranını yeterli bulmayan Bahçeli, bir kez daha Kuzey Kıbrıs’ın Türkiye’ye katılması gerektiğini söyledi. Bahçeli sözlerinin devamında “81 Düzce’den sonra 82’nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olması artık hayat memat konusu haline gelmiştir” ifadelerini kullandı.
Peki Erdoğan çiçeği burnunda Cumhurbaşkanı’nı tebrik ederken ortağı Bahçeli neden bu kadar sert tepki gösterdi? Kuşkusuz birden fazla yanıtı olan bu soruya çok net cevaplar vermek henüz mümkün değilse de şimdilik bazı kritik sorular masaya yatırılabilir.
• BASİT BİR MİLLİYETÇİLİK REFLEKSİ Mİ?
Bahçeli bir yandan “1571’den itibaren Türk milletinin hakimiyet, haysiyet, asalet ve adaletiyle sivrildiğini anlıyor, anlatıyor, bununla da övünüyoruz” derken diğer yandan Misak-ı Milli’den bahsederek milliyetçi tabana yönelik söylemlerine devam etti. Ancak meselenin yalnızca milliyetçi bir refleks olmadığını Ortadoğu’dan Doğu Akdeniz’e uzanan pek çok gelişmeye bakarak söylemek kuvvetle muhtemel.
• ERDOĞAN İÇİN DENGE UNSURU MU?
İçeride “meşruiyet” krizi yaşayan iktidar Beyaz Saray’da Trump ile verilen pozlar ve ABD’ye yönelik imtiyazlarla ayakta kalmaya çalıştığını gösterdi. Kuzey Kıbrıs seçimlerinden çıkan sonucun ise karşı adayı desteklese de Erdoğan için ABD’nin ardından bu kez Kuzey Kıbrıs’ta daha uzlaşmacı bir yönetimle Avrupa Birliği ile ilişkileri ilerletme arayışının bir fırsatı olarak görülebileceği ihtimalini göz ardı etmemek gerekir. Barçın Yinanç da önceki gün T24’de yayımlanan yazısında bu ihtimale dikkat çekti.
• BAHÇELİ’NİN BÖLGEYE MESAJI MI?
Ortadoğu, ABD ve İsrail eliyle yeniden dizayn edilirken İsrail’in Gazze işgali, Esad yönetiminin devrilmesinden sonra Suriye’de ortaya çıkan yeni durum, Lübnan’da Hizbullah’ın etkisiz hale getirilmesi, İran’a ve Yemen’e yönelik kuşatma hamleleri şüphesiz Kıbrıs’ın önemini daha da artırdı. Kıbrıs’ın stratejik konumu gereği, ABD ve AB için vazgeçilmez olduğu, adanın tüm bölgeyi kontrol edebilecek bir üs olarak görüldüğü biliniyor. Üstelik enerji hatları ve lojistik konusundaki öneminin de göz ardı edilemeyeceği ortada. Çözüm süreci tartışmaları yaşanırken PKK kurucularından Duran Kalkan da geçtiğimiz günlerde Kıbrıs’ı işaret ederek “Dananın kuyruğu Kıbrıs’ta kopacak, o zaman göreceğiz, kimlerin başına neler gelecek!” ifadelerini kullanmıştı. Öte yandan Erdoğan’ın ABD ziyareti öncesi Bahçeli’nin Türkiye Rusya ve Çin (TRÇ) ittifakını gündeme getirmesini de not etmek gerekiyor. Bahçeli’nin, blöften öteye geçmeyeceği bilinen bu önerisinin zamanlaması manidardı. Bahçeli’nin, TRÇ çıkışında olduğu gibi bu kez Kuzey Kıbrıs seçimleri üzerinden Erdoğan ve bölgedeki aktörlere “fazla ileri gitme” mesajı mı vermek istediği bir başka soru işareti.
• KUZEY KIBRIS KİMİN BEKASI?
Lideri Özel’in “Turpun büyüğü Kıbrıs’ta” sözleri dikkatleri Kıbrıs’a çevirmişti. Özel, suikastla öldürülen yasa dışı bahis baronu Halil Falyalı ve onunla ilişkili olduğunu iddia ettiği isimler ve kayıp videolara dikkat çekmişti. Bugün Kıbrıs gazetesinde Ayşemden Akın imzalı Halil Falyalı yazı dizisinde “MİT’in peşinde olduğu 5 kayıp video: Devletin en üst kademelerine uzanan kirli ilişkiler ağı…” başlığıyla ele alınmış, “Yolsuzluk, rüşvet, infazlar ve kayıp videolarla örülü bir karanlık tablo. Halil Falyalı suikastının ardından ardında kalan miras, sadece para değil; bir mafya imparatorluğu, bir istihbarat savaşının izleri ve devletin en derin katmanlarına sızmış bir düzen. Bu düzen hala işliyor” denilmişti.
Öte yandan ülkücü mafya lideri Sedat Peker, üst üste çektiği videolardan birinde Binali Yıldırım’ın oğlu Erkan Yıldırım’ı Mehmet Ağar’la birlikte kokain ticareti yapmakla suçlamış, Kuzey Kıbrıs’ta Falyalı’nın bu ağın para akışını düzenlediğini ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun da bu ağın destekçilerinden olduğunu iddia etmişti. Gazeteci Tolga Şardan da Alaaddin Çakıcı’nın Kıbrıs’ta Falyalı’nın otel kumarhanesinin ‘işletmeciliğini’ üstlendiğini iddia eden bir yazı kaleme almıştı. Özetle Kuzey Kıbrıs’taki pek çok skandal “Kıbrıs’ın kimin beka meselesi” olduğu sorusunu akıllara getiriyor. Son olarak Lefkoşa Türk Belediyesi (LTB) Başkanı Mehmet Harmancı’nın Bahçeli’ye verdiği yanıt da dikkat çekti. Harmancı, “Bunların endişesi KKTC’yi arka bahçe olarak gören zihniyetin son bulmasıdır. Ülkeye çöken tetikçiler, mafya ve kara para düzeninin ve bu düzenden beslenenlerin hortum borusunun kesilmesi hayati önemdedir. Sana söz keseceğiz. Bu vatanı mafya düzeninden temizleyeceğiz” ifadelerini kullandı.




