Sadece birkaç kişinin sermayesi milyonlarca insanın emeğine bedel. Hal böyleyken ezilen kesimin bir araya gelmesi gerekirken siyasi parçalanmalar, inanç farklılıkları, kutuplaşmalar emekçileri bölüyor. Düşman sadece bir tanedir. Ancak kutuplaşmalar gereksiz düşmanlıklar yaratıyor. İnsanların gerçek düşmanla mücadele etmesine engel oluyor. Sosyalizm ise burada devreye giriyor. Çünkü tek düşman olan kapitalizm insanları iliklerine kadar sömürürken, uçurumları giderek artırırken, insanlar ekmek mücadelesi verirken, gençlere geleceksiz bir yaşam vaat ederken hep birlikte yek vücut olarak gerçek düşmana karşı birleşmemiz gerekir.
Ülkeyi 20 senedir yöneten güç ve onunla iş birliği yaparak insanları umutsuzluğa sev edenler elbette bir gün gidecekler. Milyonlarca işsiz gençler, yoksulluk sınırlarında boğuşanlar, gelecekten ümitlerini kesenler, sömürülenler, bu sistemde mahkûm hükmünü giyen herkes hesabını elbette soracaktır. İnsanları yoksullukla mücadele ederken, halkın parasını şahıslara verenler elbette hesap verecekler. Bu hesabı bizzat burada maddi olan bu yaşamda verecekler.
Ali Şeriati dinin bu dünyada işe yaramadığı halde ahirette hiçbir işe yaramayacağını söylüyor. Din burada adaleti sağlayamayacaksa niçin vardır? Sorusuna bir cevap veremezdik. Bu sebeple farklı siyasi görüşten, farklı inançtan olan herkes bir çatı altında birleşmelidir. Ancak bu birleşme din tarafından değil sosyalizm tarafından gerçekleşecektir. Teolojik meselelerde vakit kaybetmeden, siyaset içerisinde boğulmadan herkes burjuva sınıfına karşı bir araya gelmelidir. Her geçen gün sömürülen ve her sömürülüşte sömüren tarafı yükselten, en iyi şekilde yaşayan, çocuklarını dünyanın en iyi eğitim kurumlarına gönderen ve sanal medyalarda gösteriş saçanlar ancak ezilen halkın bir araya gelmesiyle yok olurlar.
Tüm farklılıklarımıza rağmen insanları bir araya getirecek yegâne sistemin sosyalizm olduğu konusunda uzun düşüncelerim sonunda karar kıldım. Niçin sosyalizm tercih etmeliyiz? Burjuva sınıfından olmayan herkes bir şekilde bu düzende sömürülmektedir. İster 1000 TL maaş isterse 10.000 tl maaş alanlar olsun patrona muhtaç olan herkes sosyalizmden yana olmalıdır. Tüm ideolojiler içerisinde ezilen kesime gerçek kurtuluşu vadeden, sınıf farkını ortadan kaldıran, gerçek adaleti tesis edecek tek sistem ancak sosyalizmdir.
İki sistemde insanlara kurtuluş vadeder. Bunlar din ve Marksizm’dir. Din bireyin hem bu dünyada hem de metafizik olan öteki dünyada kurtuluşunu vaat eder. Sosyalizm ise bu dünyada kurtuluşu vaat eder. Öyleyse bu ikisi hariç diğer seçenekleri eleyebiliriz. Burada asıl sorun din ve sosyalizm ilişkisi mümkün müdür? Sorusuna verilecek cevap önemlidir. Eğer dini geleneksel bir açıdan değerlendiriyorsak bu asla mümkün değildir. Çünkü muhafazakarlık demek kapitalizme abdest aldıran bir yaşam biçimi demektir. Muhafazakâr bir yaşam donuktur, haksızlıklara karşı sabret diyen bir hayattır. Oysa ki Marksizm devrimcidir. Uyuşukluğu asla kabul etmez. Eğer Ali Şeriati’lerin İhsan Eliaçık’ların dini görüşlerini savunuyorsak ve eğer onların din yorumları doğruysa İslam’ın sosyalizm ile bırakın düşman olmasını dost olduğunu bile söyleyebiliriz. Biz dini bireysel olarak yaşarız. Ama hayatın devam etmesini sağlayan maddi unsurlar söz konusu olduğunda ise sosyalizmi yaşarız.
Sosyalizmi savunmak ve her zaman emeğin değerini yüceltmeyi İslam’a hizmet sayarız. Ancak kimseye dini dayatmayız. Çünkü dinin bireysel olduğunu her fırsatta hatırlatırız. Dinin afyon etkisinden insanları kurtarmak için her fırsatta laikliğin önemini hatırlatırız. Eğer bir gün sosyalizm bu topraklarda egemen olursa sadece anayasada olan laiklik değil bizzat gerçek laiklik yaşanacaktır. Ne kadar dincilik tehlikesi varsa hepsi yok edilecektir. Bu sebeple bu topraklara bir gün sosyalizm gelirse İslam açısından hiçbir sorun teşkil etmeyecektir. Aksine emeğin yüceltildiği, sınıf farklarının ortadan kalktığı bir yerde İslam ile asla bir çatışma olmayacaktır. Bu çatışma ancak dincilerle yaşanacaktır.
Topu taca atmadan tek düşmana karşı birleşmeliyiz. Her parçalanmamız burjuva sınıfını daha da güçlendirecektir. Her teolojik meselelerde boğuşmamız karşı tarafın eline fırsat verecektir. Maalesef bu parçalanma hiç beklemediğimiz Marksistlerde bile mevcut. Marksistler bu konuda örnek teşkil etmesi gereken onlarda çeşitli Marksist görüşler çerçevesinde bölünmüştür. Özellikle 1980 faşist darbesi sonucu güçleri giderek azalmıştır. Bir birlik olunamamasının sebebi de buradan kaynaklanmaktadır.
Umarım yakın bir zamanda sosyalizm çatısı altında tüm renklerimize, tüm çeşitliliğimize rağmen birleşiriz ve farklılıklarımızı zenginlik sayarız.